10 Ekim Katliamı’nda “ayıklanmış” rapor tartışması

GenelGündem

Emniyet Genel Müdürlüğü, üzerinden sekiz yıl geçen 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’na ilişkin ihmalleri gösteren Mülkiye Müfettişlerinin araştırma raporunu “ayıklanmış” şekilde dava avukatlarına gönderdi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberi:

Ankara 11. İdare Mahkemesi, 103 kişinin öldüğü Ankara Tren Garı Katliamı’na ilişkin kamu görevlilerinin ihmalini gösteren İçişleri Bakanlığına ait araştırma raporlarının davanın müştekilerine verilmesine karar verdi. Ancak İstinafın “devlet sırrına veya istihbarata ilişkin belgeler ayıklanabilir” demesi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), raporun bazı sayfalarını çıkararak 10 Ekim davası avukatlarına gönderdi. 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, bunun “sansür” olduğunu ifade etti. Bu raporlar arasında canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile katliamı organize eden İlhami Balı hakkında yapılan istihbarat dinleme sırasında önceden bilgi edinilip edinilmediğine ilişkin araştırma raporu da yer aldı.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Mülkiye Müfettişliği Teftiş Kurulu, 10 Ekim Katliamı’nda kamu görevlilerinin sorumluluğunu ortaya koyan çeşitli raporlar hazırlamıştı. Bu raporla katliamın gerçekleşmesinde “ihmali olmakla” suçlanan emniyet görevlilerinin isimleri de tespit edildi. 10 Ekim mağdurlarının suç duyurusu üzerine Ankara Valiliği tarafından soruşturma izni verilmedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da dosyanın “işlemden kaldırılması kararı” verdi. Yargılamayı yapan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise bu raporların bütünüyle getirilmesi taleplerini reddetti.

Raporlarda ne vardı?

Mahkeme, raporun içinde “kapsam dışı bırakılan konular” şeklinde nitelendirilen başlıklardaki bölümlerin dosyaya kazandırılması taleplerine de olumsuz yanıt verdi. 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’na göre kapsam dışı bırakılan konulardaki başlıklar şöyleydi:

– Ankara’da miting için alınan güvenlik tedbirlerinin yeterli olup olmadığının araştırıldığı disiplin raporu,

– Katliam failleri Yunus Emre Alagöz hakkında Adıyaman; Yunus Durmaz, Yakup Şahin ve Deniz Büyükçelebi hakkında Gaziantep; İlhami Balı hakkında ise Gaziantep ve Hatay il Emniyet Müdürlükleri tarafından yapılan istihbari iletişim ve teknik takip tedbirlerine rağmen katliam ile ilgili önceden bilgi edinilip edinilmediği ve bilgilerin iletilip iletilmediğine ilişkin araştırma raporu.

– Bilinen katliam failleri dışında halen ismi verilmeyen 3 kişi hakkında da istihbari iletişim ve teknik takip tedbiri uygulanıyor olması nedeniyle bu konuda inceleme yetkisinin Emniyet Genel Müdürlüğüne verilmesine ilişkin inceleme raporu.

Mahkeme ‘raporlar verilsin’ dedi

10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, bunun üzerine Emniyet Genel Müdürlüğüne bilgi edinme talebinde bulunarak raporları istedi. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğünden olumsuz yanıt alındı. Bu ret kararına karşı açılan davada Ankara 11. İdare Mahkemesi, raporların tümünün avukatları verilmesine karar verdi.

İstinaf ‘ayıklanabilir’ dedi

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi, Emniyet’in itirazını reddetti. Ancak Daire, gerekçesinde “Demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmaları esas olmakla birlikte, talep edilen bilgiler arasında yukarıda sayılan sınırlamalar kapsamında olan bilgi belge bulunması halinde, bu bilgilerin ayıklanması suretiyle istenilen bilgi ve belgenin ilgililerine verileceği tabidir” dedi. Dairenin, “yukarıda sayılan sınırlamalar” diyerek “ayıklanma” gerekçesinde ise “yargı denetiminde kalan işlemler, devlet sırrına ilişkin bilgi veya belgeler, istihbarata ilişkin bilgi belgeler, idari soruşturmaya ilişkin bilgi belgeler, adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, özel hayatın gizliliği” konuları sayıldı.

Emniyet ‘sansürledi’ iddiası

10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, İstinafın bu gerekçesi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü’nün söz konusu raporları ve eklerini önemli ölçüde sansür ederek ve hatta silinmiş şekilde göndererek yanıt verdiğini açıkladı. Komisyon’dan yapılan açıklamada, şöyle denildi:

“Açık kaynak ile ulaşılabilen emniyet personeli ismi, açıklanması yasak bilgi ya da gizlilik dereceli bilgi mahiyetinde kabul edilemeyeceği gibi il isimlerinin ve kişiler hakkında uygulanmış önleyici tedbirin niteliğinin, cevabi yazı tarihleri dahi sansürlenmiştir. Erişilebilir bilgilere yönelik getirilen kısıtlama özellikle istihbari dinleme ve takip yapılan katliam faillerine yönelik rapor ve eklerinin tamamıyla gizlenmesinin üstünü örtmekle sonuçlanmıştır.

Sonuçta EGM kendi hazırladığı müfettiş raporunu bizzat kendisi sansürlemiştir! Müfettiş raporundaki şehir isimlerini dahi gizlemeye varan ve en geniş biçimde uygulanan bu sansür uygulamasında nelerin gizleneceğine, kimin, hangi kriterlere göre karar verdiği ise tarafımızdan anlaşılamamıştır.  Tamamen keyfi biçimde yapılan bu sansür uygulamasından da açıkça anlaşıldığı üzere Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ortaya çıkmasını istemediği kendi raporlarına dahi konu olmuş ‘bazı gerçekler’ bulunmakta ve bunlar ısrarla gizlenmeye çalışılmaktadır.”

Açıklamada, kamu görevlilerini koruyan zırhın bu yargı kararıyla daha da güçlendiği belirtilerek, “Sekiz yıldır söylediğimiz üzere katliamın failleri ne kadar korunsa katliamı gerçekleştiren siyasal koşullar ne kadar gizlenmeye çalışılsa da gerçekler ayıklanamaz. Boş sanık sandalyelerinden boş sayfalara, gerçek adaletin sağlanmasına engel olan siyasal taktikler, katliamın gerçek faillerine daha da yaklaştığımızı bir kez daha ortaya koymuştur” ifadesi kullanıldı.

Öte yandan Yargıtay’ın verdiği bozma kararının ardından bazı sanıklar ile firarilerin yargılanmasına Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yarın (30 Kasım 2023) devam edilecek.

2016’daki raporda ihmaller sayılmıştı

İçişleri Bakanlığı’na bağlı iki mülkiye başmüfettişi ile iki polis başmüfettişi, Gar katliamına ilişkin 25 Şubat 2016 tarihli bir ön inceleme raporu hazırlamıştı. Raporda, o dönem Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis şeflerinin katliamdaki ihmallerine dikkat çekiliyordu. Raporda, katliamdan önce Emniyet’e gelen “canlı bomba yapılacağına ilişkin” istihbarat raporlarına işaret edildi. Raporun eklerinde 1 Ocak 2016 ile 10 Ekim 2016 tarihleri arasında polis ve MİT’in canlı bomba saldırılarına ilişkin 62 ayrı istihbarat notu olduğu bilgisi yazıldı. Müfettişlerin hazırladığı tabloya göre son istihbarat notunda canlı bomba Yunus Alagöz’ün adı da yer alıyordu.

İlginizi Çekebilir

Bakırhan: 1071’de bizi nasıl kandırdılarsa; bin yıldır buna devam etmeye çalışıyorlar
İHD İmralı’ya heyet göndermek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu

Öne Çıkanlar