Gözaltında 32 yıl önce kaybedilen babasını arayan Serhat Ertak, devletin geçmişle yüzleşmekten kaçtığını belirterek, “Adalet mücadelemizden vazgeçmiyoruz” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kez verdiği “ihlal” kararına rağmen Cumartesi Anneleri’nin/ İnsanlarının eylemleri, valilik ve kaymakamlık kararlarıyla engelleniyor. İstanbul’da Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’na girişine izin verilmezken, İnsan Hakları Derneği (İHD) öncülüğünde birçok kentte gerçekleştirilen destek eylemleri de polis saldırısıyla engelleniyor. Wan’da da kayyım vali Ozan Balcı’nın keyfi kararıyla 4 haftadır Cumartesi Anneleri’ne destek eylemleri engelleniyor. Cumartesi Anneleri’ne destek amacıyla eylemlerin başlatılmasıyla valilik, kentte her hafta sonu eylem ve etkinlik yasağı kararı alıyor.
Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri olan 1990’lı yıllarda maden işçisi olan Mehmet Ertak (32), Şırnak’tan Rezuk mezrasına dönerken 19 Ağustos 1992’de gözaltına alındı ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Şırnak Emniyet Müdürlüğü’nde çalışan JİTEM elamanı Murat İpek’in 1997 yılında, “Mehmet Ertak’ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük” ifadeleriyle cinayetin failinin kendi ekibi olduğunu doğrulasa da davaya ilişkin kimse yargılanmadı. Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınan dosyada, Türkiye mahkum edildi.
Babası Mehmet Ertak’ı kaybeden Serhat Ertak, Cumartesi Anneleri’ne yönelik engellemelere tepki göstererek, kayıpları aramaya, failleri sormaya devam edeceklerini söyledi.
Cumartesi Anneleri’nin yıllardır hak aradığını ifade eden Ertak, “2013 yılında bir barış süreci başladı. Bu topraklara barışın gelebileceği, artık kardeş kanının akmayacağına dair bir inanç oluştu. Ne yazık ki kısa bir süre sonra son buldu. Barış sürecinde devlet, basında ve kamuoyunda Cumartesi Annelerine yönelik ciddi bir kamuoyu oluşturdu. Dönemin Başbakanı ailelerle görüştü. Toplumun kanayan yarasıyla yüzleşme çağrıları yapıldı. Herkes yaşanılan hukuksuzluktan bir vicdan azabı duymaya başladı. Devletin geçmişle yüzleşmesi yönünde bir kamuoyu oluştu. O dönem Galatasaray Meydanı dolmuştu. Sürecin bozulmasıyla birlikte her alanda olduğu gibi Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine yönelik de bir baskı oluştu. Meydanı kapatma, insanların taleplerini, isteklerini görmezden gelmeye yönelik bir politika oluşturuldu” diye konuştu.
GEÇMİŞLE YÜZLEŞME
Devletin geçmişle yüzleşmekten kaçındığını söyleyen Ertak, “Devlet geçmişleriyle yüzleşmekten kaçındığı zaman, bu tür manzaralar ortaya çıkıyor. Devlet geçmişiyle yüzleşmek istiyorsa, bu tarz eylemelere, etkinliklere müdahale etmemeli. Maalesef eylemlere izin verilmemesinden, ‘Biz geçmişimizle yüzleşmeyeceğiz. Kayıp yakınlarına dair hiçbir şey yapmayacağız’ anlamını çıkartıyoruz. Türkiye ve Kurdistan’da kayıtlara faili meçhul olarak geçen 17 bin cinayet gerçekliği var. 17 bin faili meçhulü yok mu sayacağız, devlet bunların üzerine beton döküp yok mu sayacak? Geçmişiyle yüzleşmeyecek mi” diye sordu.
ADALET SAVAŞI
Kayıp yakınlarının hayal dünyasında yaşamadıklarını dile getiren Ertak, “Kayıp yakınları hayal dünyasında yaşamıyor. Biz tekrar onlara kavuşamayacağımızı biliyoruz. Bu bir adalet savaşıdır. Hanife Yıldız annemiz bilmiyor mu çocuğunun katledildiğini, ona bir daha kavuşamayacağını? Fakat gerçeklik bu değildir, gerçeklik bu topraklarda adaletin tesis edilmesi, bir daha kimsenin böyle bir şey yaşamaması, adalet arayışıdır. Bu suçları işleyenlerin cezalandırılması ve bir daha kimsenin bu yol yönteme başvurmaması için bir mücadelesidir. Toplumda bir dayanışma, bir hukuk mücadelesi verilseydi, bugün Emine Şenyaşar annemiz tek başına bir mücadele vermek zorunda kalmazdı. Bugün Emine annemizin mücadelesini sahiplenmezsek, yarın başka birileri adalet arayışına girecek. Bunun önüne geçmenin tek yolu, toplumun birleşmesidir” şeklinde konuştu.
KAYBETME POLİTİKASI
Devletin bütün baskılarına rağmen alanlardan vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Ertak, “Kaybetme politikası birçok devlet tarafından bugüne kadar yürütüldü. Demokrasi ve hukukun yetersiz olduğu her ülkede bu tarz olaylar yaşanıyor. Hitler döneminde Almanya’da bu kayıplar yaşandı, Alman halkı bununla mücadele etti. Mücadele sonucunda payı olanlar tespit edildi, cezalandırıldı ve bir daha böyle bir olay yaşanmaması için gerekli önlemler alındı. Babam kaybedildiğinde 6 yaşındaydım, olayı hala hatırlamıyorum. Annemler, amcamlar babamı aradılar. Bu mücadele onlarla başladı, bizimle devam ediyor, bir sonuca varmazsa, bizden sonra gelen nesil adalet arayışına devam edecek” ifadelerini kullandı.
‘BİR AVUÇ BAŞLADIK’
1995’ten beri Cumartesi Anneleri’nin adalet aradığını ifade eden Ertak, “Ocak, Kırbayır, Tosun, Canan ailesinin başlattığı mücadele büyüdü. Bir avuç insanla başlayan mücadelemiz on binleri buldu. Uluslararası arenada bile mücadele ediyoruz. Etkinlikler ve eylemler asla son bulmaz, insanlar çaresiz değil. Bugün Cumartesi insanlarının sesinin kısılması, gerçeklerin engellenmesi üzerine yürütülen bir politika var. Fakat günümüz teknolojisinde bu mümkün değil. Cumartesi Annelerinin sanal medya hesaplarından bilgi paylaşımı yapılıyor. Galatasaray Meydanı ve civarına ‘Beni bul anne’ isimli QR kodlar konuluyor, insanların hikayesi anlatılıyor. 95 yılında da insanlar defalarca gözaltına alındı, darp edildi, fakat mücadele bitmedi, hala devam ediyor. Bizler vazgeçmeyeceğiz. Adalet bizim için ekmek ve su kadar değerli” diye konuştu.
Ertak, kamuoyuna Cumartesi Anneleriyle dayanışma ve birlik çağrısında bulundu.
Mezopotamya Ajansı / Berivan Kutlu