Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) 4. Olağan Kongre Sonuç Bildirgesi yayınlandı.
” Atılımı Yükseltelim, Geleceği Kazanalım!” başlıklı bildirgede şöyle denildi:
Uluslararası gelişmeler bakımından içinden geçtiğimiz süreç, devrimci komünist kadın önder Rosa Luxemburg’un o meşhur “ya barbarlık ya sosyalizm” uyarısını tüm insanlığa yeniden hatırlatmaktadır. Emperyalist küreselleşme çağında, varoluşsal bir kriz içinde debelenen kapitalizmin vahşeti karşısında dünyanın dört bir yanında işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler ve tüm ezilenler başka bir dünya özlemini haykırmaktadır. Kapitalist sömürü düzeninden kurtulmak isteyen milyonlara seslenen bu söz güncelliğini korumakta ve ezilen milyonları sosyalizm bayrağı altında direnişe, mücadeleye ve devrime yürümeye davet etmektedir.
Kapitalizmin varoluşsal krizi, emperyalistler arası rekabeti derinleştirmiş ve emperyalist savaş örgütlerini doğrudan karşı karşıya getirmeye başlamıştır. ABD emperyalizmi, Avrupalı emperyalist devletler üzerindeki hegemonyasını kullanarak savaş örgütü NATO’yu güçlendirme, yeni devletleri saflarına katmaya zorlama hamlesiyle, Rusya-Çin’in başını çektiği blokun yayılma sahasını daraltmayı, kendi egemenlik sahasını genişletmeyi hedeflemektedir. Özünde NATO-Rusya savaşı olan Ukrayna-Rusya savaşı sürerken Orta Doğu’da siyonist işgalci İsrail devleti emperyalist barbarlığın en kanlı soykırımlarından birini gerçekleştirmeye devam etmektedir. Siyonist İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırım, Lübnan ve İran’a yönelik saldırılarla genişlemiştir ve işgal, bölgesel savaşa doğru evrilme potansiyeli taşımaktadır. Orta Doğu merkezli yürütülen bu barbarlık, emperyalist rekabete tutuşmuş burjuva devletlerin ve bu rekabetten kendisine ne düşürebileceğinin hesabını yapan bölge devletlerinin eliyle sürdürülmektedir.
Bütün bu kriz ve savaş koşullarının neden olduğu büyük göç dalgasında yerinden olan mülteciler ve göçmenler bir yandan ucuz iş gücü sömürüsüne maruz kalırken diğer yandan neredeyse her yerde ‘tüm kötülüklerin sorumluları’ olarak görülmekte, insani koşullardan uzak bir yaşama mahkum edilmekte, lince uğramakta ve acımasızca sınırdışı edilmektedir. Göçmen ve mülteci karşıtlığı cinsiyetçi, milliyetçi karakterdeki yeni faşist hareketlerin önemli bir gerekçesi olmaktadır.
Kriz Derinleşiyor, Direniş Genişliyor
Kapitalizmin varoluşsal krizi sınıfsal, toplumsal ve siyasi çelişkileri aynı anda derinleştiriyor. Dünyanın pek çok ülkesinde burjuva devletler, kendi yasalarındaki “demokratik hakları” tırpanlamaya, asker-polis ve benzer zor aygıtlarını tahkim etmeye, ırkçı-milliyetçi, kadın düşmanı ve LGBTİ+ karşıtı politikaları daha da derinleştirmeye yöneliyor.
İklim krizi, yoksullaşma, savaş ve kitlesel göç dalgaları oluşturuyor. Toplumsal zenginliği elinde tutan kapitalist ülkelerde yaşam standardının düşmesinin sorumlusunun göçmen ve mülteciler olduğu yanılgısı, dünya halklarının bilincini parçalıyor. Egemenlerin, dini, faşist politik bir ideoloji olarak örgütlemesi, bu ideolojik bilinç bozukluğunu besliyor; bu, yükselen yeni faşist hareketler gerçeğinin temel ayaklarından birini oluşturuyor. “Kutsal aile”, “kutsal devlet”, “kutsal ulus” ideolojik propagandasıyla dinsel zemin oluşturuluyor.
Bu varoluş krizi ve emperyalist küreselleşme politikaları zemininde kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük tüm dünyada heteroseksist erkek egemen kapitalist sistemin saldırıları artıyor. Burjuva ailenin çözülüşüne ve krizine çözüm bulmak için kazanılmış bütün haklar erkekler lehine gasp edilmeye çalışıyor.
Tüm bu politikalar karşısında dünya halkları ve ezilenler ise kapitalizm karşısında mücadelesini sürdürüyor. İşçi sınıfı ve ezilenler, kadınlar, LGBTİ+’lar eşit, özgür ve adil bir dünyada yaşama isteğini ve umudunu taze tutuyor. Örgütsüzleştirilen, güvencesizleştirilen, ücretleri düşürülen, barınacakları bir çatısı kalmayan, mülksüzleşen, sosyal hakları gasp edilen, yaşam alanları tahrip edilen, geleceği elinden alınan, ırkları, ulusları, inançları, cinsel kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan milyonlar, yeni isyanların, yeni halk ayaklanmalarının öznesi, neferi olmaya hazırlanıyor. Birçok ülkede halk isyanları gelişiyor ve yayılıyor.
Bununla birlikte işçi sınıfı ve ezilenler henüz devrimci bir merkez, devrimci bir odak olmamasının ciddi handikaplarını yaşıyor. Direnişler, ayaklanmalar her gün boy gösteriyor ancak lokal kalıyor ve parçalı olmanın ötesine geçemiyor. Bu handikap nedeniyle burjuvazinin saldırılarına karşı topyekun bir yanıt verilemiyor. Ancak işçi sınıfı ve ezilenlerin bu parçalı tablosu dahi burjuvazinin ve karşı devrim merkezlerinin uykularını kaçırmaya yetiyor.
Direniş Gelişiyor, Saray Rejimi Teslim Alamıyor
Bu tablo içinde Türkiye ve Kürdistan’da faşist şeflik rejimi, korku atmosferi yaratarak kitleleri teslim almayı, Kürt ulusal demokratik hareketini tasfiye etmeyi, Rojava devrimini boğmayı, devrimci hareketi ideolojik-politik tasfiyeye uğratmayı ve örgütsel bakımdan yok etmeyi amaçlıyor. İşçi sınıfı ve ezilenlerin tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyor ve azgınca saldırıyor. Geçtiğimiz dönem boyunca yapısal krizini çözmek için yeni gerici ittifaklar kuran faşist şeflik rejimi aynı zamanda karşısındaki güçler arasında çelişki ve çatışma alanlarını derinleştirme hamlelerine girişti. 14-28 Mayıs 2023 Genel Seçimleri ile 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde ciddi bir kitle tabanı kaybettiği görülen saray rejimi, burjuva muhalefeti parçalarken Kürt düşmanlığı, LGBTİ+ ve kadın düşmanlığı üzerinden yeni kuvvetleri arkalamaya çalışıyor. Bu konuda en büyük destekçilerinin uluslararası sermaye olduğu açık.
Sermaye devleti işçi ve emekçileri daha derin yoksullaşma krizinin içine sürüklemekten hiç çekinmiyor. “Orta Vadeli Program” adını verdikleri yeni sömürü planıyla ucuz iş gücünün, çocuk emeği sömürüsünün, maden sahalarını sınırsızlaştırarak doğa talanının önünü açıyor. Asgari ücret zam oranlarını ABD’de açıklamaktan çekinmezlerken, kendi yandaşlarına, mafya baronlarına, siyasal islamcı tarikatlara ülke ve bölge zenginliklerini peşkeş çekmeye devam ediyor.
Yoksullaşma krizi, ideolojik, kültürel ve ahlaki çürümeyle paralel derinleşiyor. Yolsuzluk, kara para aklama, uyuşturucu ve çeteleşme her yanı sararken, eğitim; politik islamın kuşatmasına, halk sağlığı; şirketlerin insafına bırakılıyor.
Sokaklarda hayvanlar vahşice katledilirken, çocuklara yönelik cinsel istismar saldırıları artıyor. Erkek şiddeti yargı eliyle cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilirken kadınların öfkesi, özsavunma hakkı en ağır şekilde cezalandırılıyor.
Faşist şeflik rejimi, Türkiye-Kürdistan halklarının politik özgürlüğünü gasp etmiş durumda. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ı 25 yıldır İmralı’da ada tipi hapishanede rehin tutmaya devam ediyor. Kürt sorunun adil, demokratik ve onurlu bir şekilde çözümüne yanıt vermeyen sömürgeci faşist devlet, Öcalan üzerinde uyguladığı tecridi kabul etmiş, “umut hakkı”nı gündeme getirmiş ancak Kürt sorununun çözümünde bir adım atmayacağını, Kürt özgürlük hareketine tasfiyeyi dayattığını bir kez daha ilan etmiş durumda. Kürt halk iradesini parçalamak, her alandaki örgütsel ve siyasi tasfiye kuşatmasına devam etmek istiyor. Hizbul-kontra partisi Hüda-Par eliyle Kürdistan illerinde kuşatmayı geliştirmeye çalışıyor. Başta Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesini işgal etmeye, işbirlikçi KDP eliyle Irak’ta ulusal birliği bozmaya, suikast saldırılarıyla hareketin öncülerini yok etmeye girişiyor. Bütün stratejik-taktik hamlelerini bu hedef doğrultusunda geliştiriyor.
Ancak tüm bunların karşısında Türkiye ve Kürdistan’da direniş gelişiyor ve büyüyor. Gelişen kadın isyanı, Wan’da ve diğer kentlerde kayyumlara karşı gelişen direniş, işçi sınıfının sendikasızlığa karşı ve insanca yaşam koşulları için yürüttüğü mücadele, doğa ve hayvan hakları savunucularının mücadelesi bunun en güncel örnekleri. Türkiye ve Bakur Kürdistan’da yükselen direniş ve kitle mücadelesi faşist şeflik rejiminin tam bir mezarlık sessizliği yaratma amacına ulaşmasını engelliyor.
Dostlar, yoldaşlar;
Yukarıda belirttiğimiz koşullar altında gerçekleştirmiş olduğumuz 4. Olağan Kongremiz, tüm kara propaganda ve tasfiyeci saldılar karşısında devrim ve sosyalizm amacı ve programından, politik ve ideolojik çizgisinden ödün vermeden yürüyüşünü sürdürme konusunda iddiasını tekrar tekrar ortaya koymuş ve devrimi zafere ulaştırma sözünü bir kez daha yinelemiştir.
Partimiz söz, eylem, örgütlenme, toplantı ve Kürt ulusunun kaderini tayin etme hakkında cisimleşen politik özgürlüğün kazanılması mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir ve faşizmi yenilgiye uğratmak için birleşik devrim mücadelesinde üzerine düşen sorumluluğa uygun bir konumlanış içinde olacaktır.
Partimiz Kürt halkımızın kolektif haklarının tanınması için üzerine düşen görev ve sorumlulukların bilincindedir. Bugüne kadar olduğu gibi bu yeni koşullar altında da faşist şeflik rejiminin tüm inkâr, imha ve işgal saldırılarına karşı Kürt halkımızın özgürlük taleplerinin tutarlı bir savunucusu olacak ve sömürgeciliği yenilgiye uğratma hedefiyle hareket edecektir. Başta Türk işçi ve emekçiler olmak üzere halklarımızı birbirine düşman etmek adına rejimin sıkı sıkı sarıldığı şovenizme karşı mücadeleyi yükseltecektir. Halkların birleşik mücadelesinin örgütlenmesi konusunda bugüne kadar yaratmış olduğumuz düzeyin çok daha ilerisini örgütlemeye ihtiyacımız olduğu açıktır.
Partimiz, işçi sınıfı ve ezilen halklarımızın özlemini duyduğu dünya için mücadele etmekten bir adım geri atmayacaktır. Kapitalist sömürü düzeninin işçi sınıfına yönelik saldırıları karşısında emeğin sesinin yükseltilmesi, sendikal örgütlenme hakkının ve grev yasağının önündeki engelleri kaldırılması, işçi direnişlerinin ve birleşik işçi hareketinin geliştirilmesi için daha fazla sorumluluk alacaktır. Yoksullaşma krizini yaratan sermaye sınıfına ve onların bekçiliğini yapan burjuva faşist devlete karşı kitleleri örgütleme göreviyle daha gelişkin biçimde ilişki kuracaktır. İşçi sınıfı ve ezilenlere yoksulluğu ve geleceksizliği dayatan sermaye düzenini her yerde teşhir edecek ve insanca yaşanacak bir dünyanın, sosyalizmin mücadelesini yaşamın her alanında örgütlemekten geri durmayacaktır.
Partimiz kadınların kurtuluş mücadelesinde kadın devrimi çizgisinde bir kadın partisi olarak konumlanmaya, heteroseksizme karşı mücadeleyi geliştirmeye ve toplumsal erkeklikle mücadeleyi büyütmeye devam edecektir. Kadın cinayetlerine, kadın ve LGBTİ+ düşmanı devlet politikalarına, kadın katillerini koruyan ve aklayan erkek egemen devlete ve onun yasalarına karşı mücadelede daha ileri pratikler geliştirmek konusunda adımlar atacaktır. Toplumsal erkeklikle yüzleşme pratiğini geliştirecek ve derinleştirecektir.
Partimiz geleceksizliğe, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum edilen gençliğin öfkesini sokakla ve devrimci mücadeleyle buluşturmak için çok daha fazla çalışacaktır. MESEM’lerde çocuk işçiliğin meşrulaştırılması ve liselilerin ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasına karşı mücadeleyi büyütecektir. Partimiz eğitimin siyasal islamcı ideoloji etrafında dizayn edilmesi ve piyasalaştırılmasına karşı daha etkin mücadele yürütecektir. Niteliksiz yurtlara mahkum edilen ve hem okuyup hem çalışmak zorunda bırakılan üniversitelilerin taleplerini mücadeleyle buluşturacaktır. Gelecek kaygısı ve yoksulluk girdabında uyuşturucu ve çeteleşmeye yönelen halk gençliğini devrimci mücadeleye kazanmak ve toplumsal çürümenin kaynağı olan kapitalist sömürü düzeni ve onun bekçisi faşist saray rejimine karşı gençliğin öfkesini örgütleyecektir.
Partimiz inancını özgürce yaşaması baskı ve yasaklarla, katliamlarla, zorunlu din dersleriyle, asimilasyon politikalarıyla, gerici eğitim müfredatlarıyla baskı altına alınmış emekçi Alevi halkımızın inanç özgürlüğü için mücadeleyi büyütecektir. Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması talepleri eksenindeki mücadelede partimiz en önde olan kuvvetlerden olacaktır.
Partimiz doğasına, deresine, suyuna sahip çıkan kır ve kent yoksullarının, emekçi köylümüzün kararlı ve direngen mücadelesinin yanıbaşında olacak, ekoloji mücadelesini büyütecektir.
Partimiz gerici bir savaşta Orta Doğu ezilen halklarının emperyalist ve gerici bölge devletleri tarafından boğazlanmasına, savaşın yıkıcı sonuçlarını yaşamasına karşı Demokratik Orta Doğu Federasyonu mücadelesini büyütecektir. Siyonizme, bölge gericiliğine ve emperyalizme karşı mücadele yürüten devrimci, antifaşist, tutarlı antiemperyalist, anti-Siyonist kuvvetlerle dayanışmayı yükseltecektir.
Partimiz devrimci enternasyonalizm anlayışının gereği olarak dünyada mücadele yürüten devrimci kuvvetlerle dayanışma içinde olacak, onların emperyalist kapitalist sisteme, faşizme, sömürgeciliğe, yoksulluğa, ulusal inkâra karşı yürüteceği savaşımın tutarlı bir enternasyonal yoldaşı olacaktır.
Partimizin 4. Olağan Kongresi, bunların sözünü verir. 4. Kongremiz işçi sınıfı ve ezilenlere devrim ve sosyalizm mücadelesine katılma, örgütlenme çağrısı yapar.
Kongremizde açığa çıkan kararlılık, coşku ve umut ile tüm bu görevlerimize daha güçlü sarılacak, daha güçlü bir mücadele yürüteceğiz.”
Ezilenlerin Sosyalist Partisi 4. Olağan Kongre Sonuç Bildirgesi