Hasip Kaplan: Anayasa Mahkemesi İktidarın Emrinde

Yazarlar

12 Eylül 1980 askeri darbesi olmuştu. İstanbul 1.Ordu Sıkıyönetim Komutanlığı  Selimiye Kışlasında Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri kurulmuştu.

İstanbul Barosu üyesi olarak avukatlık ruhsatımı yeni almıştım. Birlik Avukatlık Bürosunda on kadar avukattık. Beşimiz ceza avukatı, beşimiz hukuk avukatı olarak görev almıştık.

Tereddütsüz ceza avukatlığını seçtim. Sultanahmet adliyesine büromuz yakındı.

Karaköy’e gider Üsküdar vapuruna biner, oradan da eski Şevrole taksi dolmuşlara biner, Selimiye Kışlasının önünde inerdik.

Kışlanın alt katları Cezaevi, üst katları Mahkeme salonuydu.

Küçük bir oda Baro odasıyd; ,avukatlar ve gazeteciler bir arada görev yapardık.Bir fotokopi makinesi vardı.

THA, ANKA Ajansı, Cumhuriyet Gazetesi dört veya beş gazeteci olurdu.

Deniz Teztel’i, kıvırcık kızıl saçlı gazeteciyi orada tanımıştım.

Barış Derneği davasında İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, Büyükelçi Mahmut Dikerdem, Reha İsvan sanatçılar aydınlar gazteciler milletvekilleri tutukluydu.

Aslında rehin alınmışlardı. İki yılı aşkın süre tutuklu kaldılar sonra örgüt üyeliğinden beraat ettiler.

1402 sayılı sıkıyönetim kanunuyla verilen cezalar arttırılıyordu.Şimdi 3713 sayılı terörle mücadele kanununda cezalar arttırılıyor.

İtham sistemi vardı,sanık suçlu olduğunu ispatlamak zorunda bırakılıyordu. Masumiyet karinesi yoktu. Ortaçağda Engizisyon Mahkemeleri gibi.

TCK 141-142-163’üncü maddeler acımasızca işletiliyor cezalar veriliyordu.1987 yılında Sıkıyönetim kalktı OHAL getirildi, DGM’ler kuruldu.

Türkiye  AB üyelik çalışmaları başlarken, Anayasada 2001 yılında 17 maddelik değişiklik yapıldı.

En başta adil yargılanma hakkı olmak üzere,temel hak ve özgürlükler özellikle düşünce özgürlüğü,işkence,  gibi konularda  Kopenhag Kriterleri uygulanacaktı.

AKP iktidarı 2002 yılında reform paketleri üzerinde çalışıyordu. Yargının üzerindeki askeri vesayetin kalkması için bazı değişikliklere gidildi.

DGM’ler kaldırılıp yerlerine ÖYM’ler kuruldu. Sonra ÖYM’lerin yerini Özel Ağır  Ceza  Mahkemeleri aldı.

Üçüncü Yargı paketinde özgürlük hakimleri dedikleri Sulh Ceza Hakimliklerini kurudular.İktidar emrinde hakimler atamışlardı.Çok geçmeden bu hakimlerin iktidarın tutuklama hakimleri olduğu ortaya çıktı.

15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra, OHAL ilan edildi. Yargı OHAL KHK’leriyle dizayn edildi.

Anayasa reformu sonrası Başkanlık rejimine geçildi. HSK kuruldu, hakim ve savcıları iktidar atıyordu. FG Cemaatinin ayıklanmasıyla doğan boşluğa liyakatsız atamalar yapıldı.

Baroları bölen yasa çıkarılarak,güçler ayrılığı tamamen ortadan kaldırıldı.

AYM zaten AKP iktidarının atadığı yargıçlardan oluşuyordu.

Anayasa Mahkemesi’ne (AYM), bireysel başvuru sisteminin yürürlüğe girdiği 23 Eylül 2012’den bu yana 272 bin 672 başvuru yapıldı. 236 bin 407 bireysel başvuruda karar verilirken, 36 bin 265 başvuru halen derdest. Yani, karar verilmeyi bekliyor.

AYM, görüştüğü 236 bin 407 başvuru sonucunda 9 bin 682 hak ihlali kararı verdi. En çok hak ihlali, yüzde 52 oranı ve 5 bin 241 ihlalle adil yargılanma hakkı konusunda gerçekleşti. Bunu, 2 bin 725 (yüzde 27,5) mülkiyet hakkı izledi.

Üçüncü sırada ise 587 hak ihlali kararıyla ifade özgürlüğü konusu izledi. Bu rakam, hak ihlallerinin yüzde 5,9’unu oluşturdu. Ancak alınan bilgiye göre, 2020 yılının ilk 8 ayında ifade özgürlüğü konusunda sadece 17 ihlal kararı verildi. 2019’da ise bu rakam 369’du. 2014’te 22, 2015’te 148, 2016’da 6, 2017’de 19, 2018’de ise 66 hak ihlali kararı verildi.

AYM’ye yapılan bireysel başvuru hakkı,aslında AİHM’in önünü kesmek için süreleri uzatmak için açılan bir yoldu.

Anayasa Mahkemesi bu süre içinde kararlarını hukuk ve özgürlükler açısından değil,güvenlikçi bir devlet anlayışı ile iktidara tam bir uyum içinde verdi.

Roboski katliamı, Cizre, Sur ve yasaklarda işlenen insanlığa karşı suçlarda ihlal kararı vermedi.

HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasında, adil yargılanma başvurularında güvenlikçi bir anlayışla davrandı.

Seçilmiş Belediye Eş başkanlarının görevden alınması ve kayyım atamalarında da aynı davrandı.

2012 seçimlerinde tutuklu olan bir MHP’li,2 CHP’li, 5 HDP’li milletvekilinin başvurularını  iki buçuk yıl sonra ele aldı.

Gazetecilerin tutuklanmasında duyarsız davrandı. AİHM kararlarının bağlayıcılığı konusunu tartışmaya açtı.

Selahattin Demirtaş ,Ahmet Altan, Osman Kavala hakkında verilen AİHM kararlarını boşa çıkarmaya çalıştı.

AYM hiç bir zaman bağımsız ve tarafsız olmadı.Aslında iç hukukta etkili bir yol olmadığı anlaşıldı.

OHAL dönemi KHK mağdurlarına hukuk yolunu kapattı.

AYM Türkiye’de adaletsizliğin dibe vurmasında baş sorumludur.

Anketlerde Yargıya adalete güven yüzde birlere düştü.

AİHM önünde ki davalar bütün bu engellemelere rağmen arttı.

Türkiye hakkında en çok ihlal kararı verilen üç devletten biri oldu.

Yargının en başında olan AYM’de tuz koktu. 

Siyasal iktidarın emrinde olan bir yargıda Adalet olmaz.

İlginizi Çekebilir

Sibel Özbudun: Kiminin Düşü, Ötekinin Karabasanıdır
Hakan Tahmaz: Barış İçin Ezberlerimizi Bozmalıyız

Öne Çıkanlar