Tanrılar tanrısı Zeus, Pandora’yı dünyaya gönderirken bir kutu hediye eder ve asla açmamasını ister. Pandora dayanamaz ve kutuyu açar. Kutunun içinden insanlara kötü gelecek ne varsa: hastalık, keder, acı ve bütün felaketler dışarı çıkar. Pandora telaşla kutuyu kapatır ama içinde tek bir şey kalmıştır: umut…
Bütün her şey gibi siyasi partiler de eleştirilir, öneriler sunulur. Özellikle i̇nsanın emek verdiği bir partinin pratiğini eleştirmesi, kimi zaman ön açıcı bir eylemdir. Ancak öte yandan “eleştiri” veya “özeleştiri” adı altında partiyi ve mücadeleyi boşa çıkaracak, kitleleri umutsuzluğa götürecek söylemlerin varlığına dikkat etmek gerekir. Önemli olan bu ince noktanın farkına varabilmektir.
HDP politikaları, yöneticilerin siyasal nitelikleri hakkında anlaşılabilir nedenlerden dolayı-şimdilik- kapsamlı bir yazı yazmak, düşmanın bütün zalimliğiyle saldırdığı dönemde yoldaşlık ilişkileri açısından sancılı bir durumdur. Ancak kitlelerden ve genel yapıdan ayrılaşma başladığında , yoldaşlık adına eleştirmek de bir görevdir.
HDP “bunca saldırı varken bizi eleştirmeyin” demek ayrıcalığına sahip değildir. Zaman zaman HDP yönetiminde görev alanlar veya vekiller açıklamalar yaptıklarına göre bizlerin de yoldaşlık ve aynı ideolojik çizgiden yola çıkarak fikirlerimizi ifade etmemiz yanlış olmaz.
Ayhan Bilgen gerek gözaltında gerekse hapishanede teorik önerilerini ardı ardına sunuyor. Bunları daha önce parti yönetimine ilettiğini ama sonuç alamadığını yazıyor. Daha önce de Ahmet Şık benzer bir açıklamada bulunmuştu. Anlaşılıyor ki HDP kadroları arasında yavaş yavaş su yüzüne çıkan bir ayrılaşma bir tartışma olgusu henüz geniş kitlelere yansımasa bile kendini göstermeye başladı. Buna tabanda beliren hoşnutsuzluğu ve gündem belirlemek yerine gündemin peşinden sürüklenmeyi de ekleyince ters giden bir şeylerin olduğunu inkar etmemek gerekiyor.
Ayhan Bilgen, kısaca, ittifakların gerçeklik kazanmasını, Kürt siyasetinin temel politikalarını gözden geçirmesini , bir anlamda silahlı mücadele olduğu sürece devletin bakışının da değişmeyeceğini söylemeye çalışıyor. Net ifade etmese bile niyet okuma yapmadan, dediğinin bu anlama geleceğini biliyoruz.
Öncelikle bir garipliğe dikkat çekmek gerekiyor. Nedense HDP’de veya daha önce aynı geleneği temsil eden partilerde görev yapmış bazı i̇nsanların zamanın bir yerinde bir kırılma yaşadıklarını ve onurlu bir mücadelenin sorumluluk üstlenmiş insanları olarak değil de, belirleyicisi oldukları gibi bir duygu ve düşünceye kapıldıkları bu nedenle hareketten ve kitleden koptuklarını hüzünle görebiliyoruz.
Kürtler silaha ve şiddete tapınan veya politik mücadelenin önüne askeri eylemi geçirmenin heveslisi değiller. Kendi topraklarında, insanlıktan kaynaklanan haklarını özgürce yaşayan halklar gibi yaşamak istiyorlar. 1984 yılına kadar neredeyse 40 yıllık bir süreçte ellerinde silah yokken bile yaşadıklarını başta Ayhan Bilgen cok iyi bilmek durumundadır.
Kaldı ki şimdi teknolojik imkanları da kullanarak her türlü alçaklığı da kuşanmış bir devletin, Kürt denilince öldürmekten başka birşey düşünmeyen devletiyle bütünleşmiş faşist bir güruhun topyekün saldırısına uğrayan bu halkın elindeki “keleş” i de bırakırsa başına iyi şeyler geleceğini düşünen varsa Taybet Ana, bodrumlarda alçakça yakılan insanlar, Ekin Wan örneklerini hatırlarsa sanırım bu konuda ahkam kesmeyi de bırakır.
Silahı bırakıp bırakmamak Özgürlük Hareketi’nin geniş bir toplumsal tabana dayalı olarak alacağı sorumluluktur, A. Bilgen’in değil. HDP ‘nin bugünkü yapısını eleştirmek ayrı bir şeydir ama ona farklılık kazandırmak ayrıdır. Son günlerde CHP ve başka cenahlardan yapılan açıklamaları da bu tür çıkışlara eklediğimizde tablo değişiyor.
HDP’nin varoluş nedenleri görmezden gelinip inkara yönelmesi isteniyor gibi. HDP bir paradigmanın uygulanabilirliği üzerine kurulmuş , belli anlamda da karşılık bulmuş bir siyasi adımdır. Temel politikasını tasfiye edip yerine başka şey getirmek istemenin tek nedeni olabilir: Özgürlük Hareketi’ni ve paradigmanın önericisi A. Öcalan’in tamamıyla tasfiye edilmeye çalışılmasının sağlanmasıdır.
Sonrası kolay, devlet güdümünde, arada bir iki söz söyleyerek yerine oturan Kürt temsilcilerinin! oluşturduğu bir parti. Hiç kusura bakmasınlar , buna ne halk ne de nesnel gerçeklikler izin verir. Kestirmeden söylemek gerekirse; bu dağ ne rüzgarlar gördü…
Ayrıca ittifak deyince bizleri balık hafızalı sanıyor olmalılar. HDP kaç defa ilkesel bazda ittifak önerisinde bulundu. Daha Istanbul B.B. seçiminde “3. yol” önerisi geldi. Gerek CHP gerekse farklı kesimler her seferinde HDP’yi bırakalım ittifak yapacak bir parti olarak görmeyi “Türklük Sözleşmesi”nin gereğinden öte değerlendirmediler.
TC yapabilirse önce HDP içinde ve tabanında ayrılaşma yaratmak, aynı zamanda Kürt ulusal birliğini de engellemek ve Kurdîstan’ın farklı bölgelerinde de fiili işgal ile yoluna devam etmek istemektedir.
İşgal edilen topraklarımız, katledilen insanlarımız, zindanlara kapatılanlar, şehitler, gaziler, şarkılar, hikayeler, kimliğimiz ve daha birçok nesnel gerçekliğimiz ortada varken içi boş, kitleleri yanıltacak söylemlere ihtiyacımız yok. Herkes fikrini soz dolandırmadan söylesin. Kutuyu açıp kötülükleri saldıktan sonra, “ durun içinde umut kaldı” demenin yararı yok. Zeus’e değil nesnel gerçekliklere inanıyoruz biz.