1960 askeri darbesinde İdil’de ilkokula gidiyordum. Evimizin önünden askeri cemseler geçerdi. Sokağa çıkma yasağı vardı eve girmemiz için bizi kovalıyorlardı.
Sağcıları Yassıada’da yargılayıp İmralı adasında Adnan Menderes’i idam etmişlerdi. 23 Mart 1999 yılında ilk kez İmralı adasına gitmiştim. Yarı açık cezaevi binasına doğru giderken, bize refakat eden görevli, ‘’Menderesi burada asmışlardı’’ demişti.
1999 yılında Türkiye’de hala idam cezası yasalarda vardı. İmralı cezaevini Fatoş Güney’den dinlemiştim,Yılmaz Güney’in kaldığı günleri.
12 Mart 1971 muhtırasında Mardin lisesi son sınıf öğrencisiydim. Devrimciler Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın hakkında verilen idam kararına karşı ilk öğrenci hareketlerine katılmıştım.
12 Mart darbesi solculara karşı yapılmıştı.İdam cezasının uygulandığı Ulucanlar Cezaevine daha sonra avukat olarak çok gittim. Şimdi bir müze oldu.
12 Eylül 1980 askeri darbesi olduğunda sağcılarda solcularda nasibini almıştı. Aslında daha çok solcular Kürtler muhalifler milyonlarca kişi fişlemelerden soruşturmalardan geçmişti.
Ülkemizde iktidar olmanın iki yolu vardı, birincisi darbe yaparak yönetime el konulmasıdır. On yılda bir generallerin darbe yaptığı ülkemizde, post modern darbeler, sivil darbeler,muhtıralar eksik olmadı.
En son AKP’nin 10 yıllık ortağı FG Cemaatinin 15 Temmuz 2016 yılında darbe kalkışması yaşanmasına tanık olduk.
Bunu fırsat bilen AKP iktidarı tüm muhaliflere saldırıya geçti.Devletin derini içinde ki çeteler kıymete bindi.Yeniden sahne aldılar. Cezaevindekilere af çıkarıldı.
Şimdi pusu krup gazetecilere siyasetçilere saldırıyorlar. Susurluk çetlerinden,Yüksekova, Kocaeli çetelerine kadar kendini hukukun devletin yerine koyan, her türlü organize işleri yapan suç işleyen çeteler mafya AKP+MHP ittifakının VİP misafirleri oldular.
OHAL ilan edildi, binlerce KHK çıkarıldı, yüzbini aşkın kişi işinden oldu. On binlerce KHK mağduruna yargısız infaz yapılarak işinden aşından özgürlüğünde ettiler.
Darbeciler öldü, anayasaları yasaları yaşıyor.Darbecilerin seçim sisteminden, yüzde on barajından nemalanarak,az oyla, sandıktan çıkarak iktidar olan ırkçı sağcı milliyetçi iktidarlar insanlığa karşı savaş suçları işlemeye başladılar.
İktidar başkanlık rejimi ile tek kişiye verildi. Kimi ‘’Otokrasi’’ kimisi de ‘’monarşi” dedi bu rejime.
Seçim dışı yöntemleri kullanmada üstlerine yoktur. Diktatör, sultan, kraldır, diktatördürler kimseye hesap vermezler. Devrildikleri seçimi kaybettikleri gün hesap vermeye korkarlar.
İktidar azınlık bir zümredeyse “oligarşi” küçük ayrıcalıklı bir grubun despotik yönetim şeklidir.
Gerçek demokrasi Halkın özgür iradesiyle girdiği eşit ve adil koşullarda yaptığı seçimle belirlenir,bunun adı “demokrasidir”.
Demokrasilerde, iktidar, muhalefetiyle vardır,muhalefetin hakları, iktidarı denetim mekanizmaları,anayasa ve meclis iç tüzüğünde yazılıdır.
İktidarın halka geçmesi için, milletin özgür iradesinin önünde ki engellerin en başta darbecilerin seçim sisteminin, barajların değiştirilmesi gerekir değiştirmezler.
Seçim zamanı yaklaşınca iktidarlarını sürdürmek için yeni anti demokratik seçim yasaları çıkarırılar.AKP İktidarı bugünlerde seçim yasalarını meclise getirecek.
Sağcı, ırkçı milliyetçi, muhafazakar iktidarlar bu seçim sisteminden nemalanıp, beleş milletvekilliğini çok sevdiler.
Az oyla mecliste çoğunluk oluşturmak iktidar olmak hoşlarına gidiyordu. Otuz sekiz yıl darbecilerin yasalarını savundular.
2007 yılında darbecilerin seçim barajlarını aşarak,bağımsız aday olarak seçilip meclise girmiştik. DTP’ye geçerek grup kurmuştuk.
Daha meclise gelir gelmez işin başında anlamıştık, işimiz kolay değildi. Hakkımızda bini aşkın fezleke düzenlendi.
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru, siyasi partiler kapatılmaya devam etti, yöneticileri cezalandırıldı.
En son partimiz DTP kapatıldı, Eş Başkanların milletvekilliği düşürüldü, belediye başkanları görevden alındı tutuklandı,seçilen milletvekilleri yıllarca cezaevinde tutuldu.
Türkiye açık bir cezaevine dönüştürülmüştü. Çatışmalar, operasyonlar, provakasyonlar, tutuklamalar sürüyordu.
Yurttaşına ‘’öteki’’ ‘’sözde’’ diyen anlayış,yurttaşını ”makul şüpheli” yaptı.Yetmedi tüm muhalefete ‘’terörist’’ dediler.
Derin devletin Milli Güvenlik Siyaset Belgeleri siyasetin gizli anayasası oldu. Devletin vesayetinin derin dehlizleri vardı.
İstihbaratta, güvenlikte, yargıda kumpaslar, komplolar bitmedi. Devletin içinde derin devlet vardı, çeteleştiler, mafyalaştılar, infazlara faili meçhullere başladılar.
Mecliste bulunduğumuz 2007-2015 yılları arasında, oynanan siyaset oyunları acımasızdı.2015-2021 arası iktidar Kürt halkına siyasi temsiline seçilmişlerine karşı savaş açtı.
Çıkarılan baskı yasaları,torba kanunlar, meclis görüşmeleri, sert tartışmalar, kavgalar gerilen sinirler, yay vaziyetleri sürüyor.
Siyasetin yönetme sanatı olduğu söylenir, çelişkileri uzlaştırma, diyalog, ortaklaşma çözüm akla gelir.
Bizde tersidir güçlü olanın iktidarını sürekli korumak için başvurduğu siyaset oyunları olarak ortaya çıkar.
Neden uzlaşamadığımız, önemli komisyonlarda ortaya çıkıyordu.
Grubu olan dört parti üyelerinden oluşan ‘’Anayasa Uzlaşma Komisyonu’’ iktidarın başkanlık rejimi sevdası nedeniyle çalışamadı masayı devirdiler.
Benimde üyesi olduğum Meclis İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu hazırladığı taslakta, dört parti grubu yüzde doksan mutabık olmasına rağmen, torba kanunlar uğruna,iktidar tarafından devrildi.
Dört partinin meclis ‘’Etik Komisyon’’ taslağında uzlaşmasına rağmen,iktidarın yolsuzluk iddiaları nedeniyle kurulamadı.
Mecliste kurulan Araştırma Komisyonlarında,önemli konularda iktidarın oy çokluğu nedeniyle sonuca gidilemedi.
Üyesi olduğum Gizli Dinleme Araştırma Komisyonu,Maden ve Enerji Araştırma Komisyonu raporları sümen altı edildi.
Roboski katliamında Meclis İnsan Hakları Komisyonu,iktidarın çoğunluk oylarıyla toplu katliam suçunun faillerini akladı,’’zorunlu kaza’’ denildi,üzeri örtüldü.
Meclis yolsuzluk soruşturma komisyonunda iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla,suçlanan Bakanların Yüce Divana gitmesi engellendi.
Siyaset oyunları ahlak, yasa, hukuk, vicdan dinlemiyordu, çoğunlukçu bir hegemonya bildiğini okuyordu.
Son yıllarda Türkiye’yi karanlığa götüren en önemli yasalar geçirildi.
MİT, İstihbarat yasası, yargı paketleriyle, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yasaları, güvenlik paketi, ardı ardına kavgalarla tartışmalarla çıkarıldı .
Dokunulmazlıklar kaldırıldı, milletvekilleri tutuklandı.Belediye başkanlarının görevden alınması yerlerine kayyum atanması sıradanlaştı.
AKP İktidarı seçimle alamadığı yerlerde irade gasbına gidiyor,partili atanmışları kayyum atıyordu.
Yargı devre dışı bırakıldı, siyasallaştırıldı, baskı altına alındı.Basın susturuldu,sivil toplum örgütleri kıskaca alındı,canlı bombalarla vahşete yöneldiler.
Geldiğimiz noktada çok vahim gelişmeler yaşanıyor. Muhalefet, Demokrasi Cephesinde güçlerini birleştirmediği takdirde, ülkeyi daha karanlık günler bekliyor.
Devleti darbecilerden ve çetelerden kurtarmanın tek yolu muhalefetin alanlara çıkmasından geçiyor.
Muhalefet, muhalefete muhalefet yapma hastalığından kurtulmalıdır.