Geçmiş dönemde CHP’de Milletvekilliği yapan Dursun Çiçek’in 15 Mayıs 2021 tarihinde katıldığı siyasi içerikli bir televizyon programında Millet İttifakı’nın başkanlık seçimlerinde ikinci tura kalması durumunda HDP’ye bakanlık verilebileceğini iddia etmesi üzerine başlayan tartışmalara CHP’nin önde gelen isimlerinden Milletvekili Gürsel Tekin de dahil oldu ve iddiayı destekleyen açıklamalarda bulundu.
Bana göre üzerinde önemle durulması gereken bu konunun ne anlamlar taşıdığını ortaya koymak Kürt halkının siyasi kültürünün ne kadar zengin olduğunu ortaya koymaya vesile olacaktır.
Bu karışık konuyu duyduğumda öncelikle siyasi yabancılaşma ve siyasi katılım kavramları aklıma geldi. Kürt halkının son dönemde siyasi yabancılaşmaya maruz kalıp kalmadığı ve gelecek başkanlık seçimlerine katılımda nasıl performans sergileyeceği merakımı cezbetti.
Siyasi yabancılaşma kavramı çok eski sayılacak bir kavram olsa da içerisinde bulunduğumuz yüzyıldaki teknik gelişmeler dolayısıyla anlamsal olarak hep kendisini yenileyen bir kavram. En yalın ifade ile siyasi yabancılaşmaya seçmenlerin siyasi sistemden umudunu yitirmesi anlamına geliyor diyebiliriz. Bireylerin oy kullanarak toplumsal sorunların çözümüne etkide bulunamayacaklarını anladıklarında yaşadıkları yabancılaşma duygusu siyaset biliminin uğraştığı en önemli meseledir.
Siyasi yabancılaşma konusu ilişkisel olarak siyasi katılım kavramını da beraberinde taşıyor ve konu gittikçe karmaşıklaşıyor. Bilindiği gibi en çok tercih edilen siyasi katılım şekilleri sırasıyla: Seçimlerde oy kullanmak, medya üzerinden siyasi tartışmaları ve konuları izleyerek yorumlamak, bir siyasi partiye üye olarak parti çalışmalarına katılmak.
Siyasi yabancılaşma duygusu bireyde alevlendiği zaman enteresandır ki sadece seçimlerde oy kullanmaktan vazgeçiriyor. Bireyler yaşadıkları yabancılaşma duygusuna rağmen televizyon kanallarındaki programları izlemeye devam ediyorlar ve gündelik haberlere dair tartışmalara katılımı devam ettiriyorlar. Televizyon ve bilgisayar gibi hipnoz edici iletişim aletlerinin yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla beraber siyasi yabancılaşma kavramının eskisi kadar önem taşımadığını görmek şaşırtıcı olmuyor. Siyasi katılımın dünya genelinde rekorlar kırıyor olması ise siyasi yabancılaşmanın artık eskisinden daha az olduğunun bir başka işareti.
Yeni teknik gelişmeler ile hayatın her alanında değişimler yaşandığı gibi siyasi katılımda da değişimler yaşanıyor. Mesela siyasi yabancılaşma konusunda iyi ile kötü olan yer değiştiriyor. İnsanların siyasi yabancılaşma yaşayarak seçimlere katılmaması eskiden çok kötü bir olgu olarak nitelendirilirdi, şimdilerde ise yeni iletişim araçlarının hipnotize edici etkisi ile siyasi yabancılaşmaya rağmen seçimlere katılmak zorunluluğu daha da kötü bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Bireyin siyasi sorunların çözümüne katkıda bulunamayacağını bile bile oy kullanması bana göre köleliğin en uç noktasını ifade ediyor. Gerçek özgürlüğü yaşamak isteyen bir kişi her türlü hipnotik etkiye rağmen bu tuzağa düşmemeli.
Kopenhag Okulu temsilcilerinin ‘’Kültür Endüstrisi Eleştirisi’’ işte bu temele dayanıyor. Özgürlüğe yeni bir kapı açan bu kuram dünyada oldukça başarılı sonuçlar veriyor; ama ülkemizde hala daha yeterince yaygın değil.
HDP’ye Millet İttifakı tarafından bakanlık verilmesi meselesine CHP Milletvekili Gürsel Tekin destek vererek tepkisini ortaya koydu; fakat HDP tarafından konuya ilişkin net bir açıklama verilmedi. Bu konuda HDP’nin çok temkinli hareket ettiğini görmek takdire şayandır; çünkü özgürlük mücadelesi veren bir etnik grubun temsilciliğini üslenen siyasi partinin her türlü yaklaşımı göz önünde bulundurması gereklidir. Medya organları aracılığı ile vaat edilen hiçbir sahte ödülün özgürlük mücadelesine zarar vermesine müsaade edilmemesi gerekir. Bu konuda HDP’nin oldukça duyarlı bir tavır sergilediğini söyleyebiliriz. Bu tavrın mimarı olarak da Genel Başkan Mithat Sancar’ı göstermek mümkündür.
Kopenhag Okulu’nun temsil ettiği siyasi görüş pratik anlamda özgürlüğün önüne çekilmiş setlerin fark edilmesini sağlıyor ve bu doğru ile yanlış yargılarımızın daha özgürleştirici olmasını beraberinde getiriyor. Kürt toplumunu temsil eden HDP’nin siyasi liderlerinin bu duyarlılığa sahip kişiler olması ve dünyadaki güçlü düşünce akımlarını doğru kavramış olmaları çok önemli kazanımdır.
HDP’ye bakanlık verilmesi teklifinin toplumsal boyutu ise buz dağının görünmeyen kısmını oluşturuyor. Konuya ilişkin tepkilerin ve tepkisizliğin sonuçları gerçekten ilgi çekici. Gürsel Tekin HDP’ye bakanlık teklifine dair ‘’neden bu ülkede Kürtler bakanlık yapmasın’’ şeklinde tepki gösteriyor ve bu doğru bir tepki. HDP ise konuya dair temkinli davranıyor herhangi bir tepki göstermiyor; bu yaklaşım da doğru tepkisizlik.
Nasıl oluyor da bir siyasi meseleye dair tepkisellik ve tepkisizlik gibi iki zıt yaklaşım da doğru kabul edilebilir nitelikler sergiliyor? İşte yazımızın başlangıcında bahsettiğimiz Kürt siyasi kültürünün zenginliğini anlamamıza olanak sağlayan türden bir olay bu. Bu türden ender rastlanan olaylar bize çok yakın tarihte gerçekleşecek kültürel devrimlerin habercisi niteliğinde.
Kürt siyasi kültürü temelinde Ortadoğu’da gerçekleşecek olan demokratik devrim tüm dünyaya sirayet edecek ve barışı, özgürlüğü ve adaleti herkes için güvenilir kılacaktır diyebiliriz.