Thetis, oğlu Akhilleus’u ölümsüzlük nehri Styx de yıkarken suya dokunmaması gerektiği için oğlunu sol topuğundan tutarak suya batırmıştır. Bu nedenle inanca göre ancak sol topuğundan vurulursa ölecektir, onun dışında ölümsüz kalacaktır. Ve oğlu Akhilleus (Aşil) Truvalı Prens Paris tarafından sol topuğundan okla vurularak öldürülür. Geriye kalan ise: sahip olduğumuz güç ne olursa olsun, mutlaka bir zayıf noktanın olduğu ve orayı güçlendirmek gerektiği gerçeğidir.
Uzun süre aynı toplumsal ilişkiler içinde kalan bir toplumun, tarihin bir döneminde bu ilişkileri kendi iradesinden bağımsız olarak ama içinde yer alarak aşması kaçınılmaz nesnel bir gerçekliktir. Çünkü, toplumun değişim ve dönüşüm yasaları belirli toplumsal ilişkiler sonucu değişir.
Kurdîstan gerçekliği de bu toplumsal yasaların, toplumun iç ve dış dinamiklerinden kaynaklı olarak yeni bir sürecin, yeni bir aşılmanın eşiğindedir. Bu gerçekliğin temel motoru hiç tartışmasız uzun yıllardır politik-askeri bir sürecin mimari olan PKK veya daha genel tanımla Kurdîstan Özgürlük Hareketi’dir.
Siyasal olarak çözülmek istenmeyen, sömürge statüsünün sonsuza kadar sürmesi amacıyla başta TC olmak üzere bütün sömürgeciler ve onların ekonomik-politik ve askeri destekçileri tarafından yüzyıldır soykırımdan geçirilen bir halkın defalarca kalkıştığı ve bastırıldığı başkaldırısı bu sefer Kurdîstan sınırlarını aşıp dünyaya yayıldı.
Geçmiş örneklerde görüldüğü gibi, ne önderin esir alınması, ne kitlesel katliamlar, ne destek alınması amacıyla dünyaya verilen tavizlerin sınırsızlığı, ne de zindanlara tıka basa doldurulan Kürtler… Hiçbiri bu mücadeleyi durduramadı. Suya atılan bir taşın dalga halkalarının gittikçe genişlemesi gibi, bu isyan dalga dalga yayıldı. Kendi benlik ve kimliklerinden habersiz kitlelere, varlığını inkar eden sömürgecilere bir tokat gibi çarparak bilineni görünür hale getirdi.
Çünkü savaş, bir sorunu en sert biçimde gündeme koyar, çünkü savaş konformizm içinde yaşayan laf ebelerinin maskesini düşürür, çünkü savaş en katı, en gerçekçi bir itiraz olarak kitlelerin hayatında yerini alır.
Kurdîstan’ın en büyük parçasını sömürge altında tutan, diğer parçalara da bir şekilde müdahale eden TC, artık ne sömürgeciliğin ne de savaşın yükünü taşıyamamaktadır. Kendi açılarından baktığımızda tarihleri boyunca yaşadıkları son yirmi yıllık süreç sonlarını daha da hızlandırmaktan başka bir işe yaramamamıştır. Tükenmiş bir ekonomi, çıkmaz sokakta debelenen siyaset tiyatrosu, cahil kitlelerden oluşan güruh hep beraber gelebilecekleri noktaya geldiler.
Uzun süredir uygulamaya koydukları “Türk Tipi Sri Lanka Modeli” * (bir süre önce nupel.online sitesinde bir yazıda işlenilmişti.) yürürlüğe konulmuştu ve halen de bu plan devam etmektedir. Ancak insanlar ve toplumlar kendi tarihlerini yazarken kendi oluşturdukları koşullarda yazamazlar. Eski kuşaklardan devraldıkları koşullar ve içinde bulundukları koşulların etkileriyle de yazarlar. Bu nedenle geçici olarak kazanılan zaferlere gereğinden fazla sevinmemek, kaybedilene ise aynı şekilde üzülmemek gerekir. Çünkü henüz savaş bitmedi, henüz sömürgeciler defedilmediler.
Askeri olarak devam eden ve çıkmaza giren planın, politik adımı da çıkmazda olduğu için tarih boyunca yaptıkları ve başkaları tarafından da yapılan insan devşirme yöntemini devreye soktular. Genelde bütün parçalarda uygulamaya konulan ancak Güney Kurdîstan’da ağırlık kazanan bu politika kırılgan bir noktaya doğru ilerlemiştir. Güney halkının çoğunluğunun da karşı çıktığı, daha da ötesi KDP içinde bile netlik sağlanamadığı için Barzani ve çevresinin karar alma süreci uzamıştır ama gerilla mevzilerini kuşatma, yolları kesme çalışmaları devam etmektedir.
Kürt kamuoyunda destek bulamayan bu tavır geri püskürtülmelidir. Kurdîstan halklarının ortak çıkarı göz önünde bulundurularak sömürgecilerle işbirliğine dönüşen bütün ilişkiler mahkum edilmeli ve sökülüp atılmalıdır. İhanet affedilmemelidir ancak unutulmaması gereken nokta, bütün bir güney halkının, bütün bir KDP yönetiminin ve bütün bir peşmerge toplamının bu durumu desteklemediğidir. Karar mekanizmasının dışında olmaları onları bu suça ortak etmemelidir. Ülke bizim, halk bizimdir, işbirliğinde ısrarlı ve kararlı olanlar dışında genel bir mahkumiyet havasının yaratılmaması gerekir.
Tarih belirli dönemlerde birbirlerine karşı savaşan ve aralarında uzlaşmaz çelişki bulunan güçleri ve kaderlerini bir araya getirir. Diyalektik işlemeye başlar, birinden biri olumsuzlanacaktır ve değişmez yazgı: eski olan olumsuzlanır ve kaybolur gider.
Aşil topuğunun üç noktası: Kurdîstan Özgürlük Hareketi, KDP ve TC… Paris okunu çekti ve attı. Saplanacağı nokta, o noktanın ölümünü de beraberinde getirecektir. Kurdîstan Özgürlük Hareketi Kürtlerin Aşil topuğunu güçlendirmek için “ama”sız, “fakat”sız elinden geleni yapmaktadır. Aynı fedakarlığın sömürgecilere Kurdîstan’ın toprağını ve onurunu satanlardan da beklenmesi hakkımızdır. Çünkü Tarkovski’nin kulağımızda çınlayan sesini yüksek sesle haykırıyoruz: “Gerekirse görkemli bir dürüstlükle kendini yeniden oluştur”.
Kendi halkının onurunu, sömürgecilerin önüne sermek alicenaplığını gösteremeyecekler, gösterenler Aşil topuklarından vurularak öleceklerdir. Isimleri ne bundan sonra doğanlara verilecek, ne de yazılan tarihte yer alacaktır çünkü kadim Kurdîstan halkının güzel bir geleneği vardır: toplum içinde değeri olmayanların isimleri anılmaz, onlardan isimleriyle bahsedilmez.
Ve Paris’in oku TC’nin Aşil topuğuna şimdiden saplanmıştır. Çünkü Paris Truva Atı’nın ardından girmiştir şehre ve bizler o atı kendi tarihimizden biliyoruz, komşu halkımızın tarihinden biliyoruz. O atı asla şehre sokmayacağız.
*
* https://www.nupel.online/ali-