Ol rivayettir: “Kartal 40’lı yaşlara geldiğinde pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirirmiş, avını istediği gibi kavrayamaz olur, tüyleri uzar ve kanatlarına takılırmış. Ya ölümü bekler ya da yeniden eski haline kavuşmak ve başka yırtıcı hayvanlara yem olmamak için gözden uzak bir dağın kovuğuna sığınır orada kendini yeniden yaratırmış. Gagasını sert bir yere vura vura döker sonra gagasının yeniden çıkmasını beklermiş. Ardından gagasıyla pençelerini tek tek çekerken gözlerini açar ve acının göz bebeklerinden yaş diye dökülmesini seyredermiş ve pençeleri yeniden çıkınca bu sefer de tüylerini çekip onların çıkmasının ardından adeta yeniden doğarmış”. Ol rivayet devam eder:”bunu kimse görmez, bilmezmiş ama mutlaka yaşanmış ve mutlaka bir gün yeniden yaşanacakmış ve bu yaşanmışlık ya bir i̇nsanın ya da bir halkın cisminde gerçekleşecek ve herkes görecekmiş”.
Gerçekliğin dili duygudan arınmıştır. Mutluluk veya huzur vaad etmez. Sadece nesnel durumdan hareket eder. Eğilip bükülemez. Kişilere, yerlere veya olaylara göre istenilen kalıba konulamaz.
Gerçekliğin ne olduğu ve nasıl yorumlanması üzerine gelişen düşünce akımları son tahlilde ikiye ayrılırlar:”idealizm ve tarihsel diyalektik materyalizm”. Idealizm, olasılıkların mümkünlüğü üzerinden hareketle gerçekliği yorumlayarak tezleşir, tarihsel diyalektik materyalizm ise mümkün olandan değil, gerçek olandan hareket eder. Ve insanlık tarihi ne yazikki gerçekliğin çıplaklığıyla karşılaşmak yerine mümkün olanın hayaliyle kendini avuttuğu için binlerce yıldır fasit bir dairenin içinde dönüp duruyor.
Toplumsal sorunumuz ancak gerçekliğin aynasında görülüp tahlil edilecekse, kelimeleri eğip bükmeden yazmak gerekiyor. Ortadoğu’nun ortasında bir halk, bir tarih, bir kültür ve bir toprak parçası sömürgeciler tarafından işgal edilmiştir. İşgal eden sömürgeci devletler TC, Irak, Iran ve Suriye’dir. Tarihsel olarak defalarca isyan eden Kürtler, binbir türlü zulümle karşılaşmış ve yenilmişlerdir ancak her defasında küllerinden yeniden doğmuş ve ayağa kalkmışlardır. PKK’nin örgütleyip önderlik ettiği son isyan ise daha önceki isyanların sonuçlarını nesnel gerçeklik bağlamında değerlendirmiş ve başlatılmıştır. Dünya halk isyanları ve sınıfsal karakterli isyanlara baktığımızda tartışılsa bile gerçekliğini yitirmeyen devrimci, sol ve en önemlisi “maddenin hareketi’ni temel almış, günün koşullarına uygun ama ilkelerinden taviz vermeden yola devam eden bir isyandır.
Kürt halkının toplumsal anlamda kitlelerinin katılımının sağlandığı, içinde proletaryadan, burjuvaziye kadar geniş bir zeminde yer bulan bu isyan tıpkı kartalın uçuşu gibidir, tek başınadır. Öyle sömürgecilerin ve işbirlikçilerinin ifade ettiği gibi emperyalizmden değil halkından aldığı destekle sürdürülen bir isyandır bu. yeri gelmişken yıllardır sömürgecilerin ağzıyla konuşan ve kendilerini bizlere “yoldaş” kabul ettirmeye çalışan “sol” maskeli yapılara o yazıp söylediklerini hatırlatıp, bir tokat gibi yüzlerine çarpmayı da unutmayalım. Siyasi, askeri her alanda büyük bir kuşatmaya ve işgale karşı direnen ve yine de sömürgecilerle çıkarları örtüşen kapitalist modernite güçlerinin çıkarlarını değil de halkının çıkarlarını temel alan bu harekete karşı bir özeleştiri borçlular. Çünkü bunca kuşatmanın, hem sömürgecilerin hem de işbirlikçilerinin saldırılarının, halkının desteğinin görünür kılınmasının getirdiği zorlukların yanı sıra, günümüzde en büyük, en uzun süreli gerilla direnişinin temsil edilmesinin ve “komünizm doneminin” örneklerinden sayılan yerinde ve yerel yönetim anlayışının radikal demokrasi olarak bilinen modelinin hayata geçirilmesinin onurunu taşımaktadır.
Hiçbir özgürlük verilmemiştir. Yeni bir üretim ilişkilerini örgütlemek adına yola çıkanlar kan dökmeden asla zafere ulaşamazlar. Iki gucteny birinin varlığı diğerinin varlığını kabul etmiyorsa, tehdit oluşturuyorsa birinden biri yok olmak zorundadır. Bu yok olmayı belirleyen temel faktör ne askeri gücün sayıca çokluğu, teknik üstünlüğü ve ne de sürekli saldırmasıdır.
Belirleyen temel faktör hayata dair, geleceğe dair ne sunduğu, nasıl bir umut vaad ettiği ve ne tür bir yönetim anlayışı geliştirdiğidir. Sömürgeci devletlere bakacak olursak: Iran, neredeyse 1500 yıllık bir ideolojiyle yönetilmekte ve kapağı kapalı ama içten içe kaynayan bir tencerenin patlamasına benzer bir şekilde beklemektedir. Irak, oluşturulmuş parçalı bir devlet adı altında her an dağılmaya hazır, belirsiz bir geleceğe sahiptir. Suriye, diğer devletlere benzer bir şekilde eskiyi temsil eden bir anlayışa sahiptir.
Kurdîstan Özgürlük Hareketi, yeni bir hayatın, yeni bir toplumsal üretim ilişkilerinin çağırıcısıdır. Milliyetçilik ile milli duygular arasındaki ince farkı bilerek buna uygun bir toplumsal model öneren, radikal demokrasi uygulanmasının yeni sesidir. Elbette bütün kuramlar gibi içinde eksiği olabilir ancak dogmatik bir tarzı benimsemediği için değişikliklere açıktır.
Ol rivayet, kartalın 40’lı yaşlarda kendini yeniden yaratmak için geçici olarak yeni bir hayata başladığını anlatır. Bugün 40’lı yaşına giren Kurdîstan Özgürlük Hareketi de dışardan bakınca zor ve imha edilecek durumda görülmesine rağmen, bizler bu sürecin geçici olduğunu, pençelerimize alacağımız sömürgecilerin kendilerini gördüklerini yukseklikten aşağıya atılarak parçalanacaklarını biliyoruz.