Muhittin Beyaz: İnsanoğlu Perseverance’nin izinde

Yazarlar

Merakla Perseverance’nin kızıl gezegende keşiflerini izlerken onun tüm heyecanını paylaştığımı itiraf etmeliyim. Dünya dışında başka bir gezegenin rüzgarını, topraklarını, dağlarını, gökyüzünü, doğan ve batan güneşini görüyor olmak yaşayanların en büyük şansı olsa gerek.

Bu gezegen ölüde olsa güneşi, toprakları, dağları bizim dünyamızla aynı. Sanki Perseverance’nin kurak bir çöle inmiş halivar. Rüzgarda süzülen kumlar ve uçsuz bucaksız uzanan ölü bir manzara. Gerçekten başka bir gezegenden gelen bu görüntüleri seyretmek derin hayallerden gelen çok farklı bir duygu uyandırıyor. Emin olun Kolomb’un keşfettiği kıtadan çok farklı bir duygu. İnsanoğlunu Afrika’dan çıkaran ve tüm dünyayı gezdiren keşif merakımız nihayet dünyaya sığmadı ve nihayet evrene açıldı. Bu farikadan çıktığımız ilk gün gibi sadece bir adım. Artık keşif merakımız atmosferin ötesinden gelen heyecanı paylaşacak.

Perseverance’nin teker izlerine bakarken monolog bir düşten kaçamıyor insan. Bizim dünyaya benzeyen ölü bir dünya, sahra çölünü düşünün bir zamanlar yeşil ve akarsuların bir parçası olan topraklar şimdi kupkuru ve ölü. Suudi Arabistan kumlarının bir zamanlar Adem’in özlemine karşılık bir cennet sütununa yakıştığını bile düşüne biliriz. Demek ki ölü toprakların geçmişinde bir yaşam mümkün.

Perseverance’nin tekerleklerinin ağır ağır ilerlediği topraklarda bir zamanlar nasıl bir yaşamın olduğunu hayal etmek düşüncenin sınırlarını zorlayarak bir kurama varabiliriz. Hiçbir şey dediğimiz gibi olmasa bile İskandinav masallarının düşlerimizde bir kurama dönüştüğünü söylemeliyim. Gezegenler arası yolculuklar. Sınırların başka dünyalar olarak belirlendiği ve zeki canlıların hiç eksik olmayan işgalci tutkuları. İşte bu sınırlar arasında bir göç mümkün. Bu kuramın insanoğlunu birzamanlar kızıl gezegende yaşadığını düşündürmediğini söyleyemem. Doğrusu kuramın en can alıcı tarafı bu.

İnsanoğlu bir zamanlar başka bir gezegenden gelmiş olabilir mi? Giderek derinleşen küresel ısınmanın sonunu öngördüğümüz gibi bundan bir yüzyıl sonra insanoğlunun çok rahat bir şekilde gezegenler arası seyahat edebileceğini düşünerek bilmediğimiz bir çağın insanları bizim gibi ölüme mahkum olmuş dünyalarından kaçıp dünyamıza göç etmiş olabilir mi? Nuh’un tufanı gerçekte bilmediğimiz hangi kültürün izlerini silmiş olabilir. Adem gerçekte nereden sürgün edildi? Dünyamızın dışımızda koca kıtaların varlığı arasında yoksa Crusoe gibi sadece bilmediğimiz bir adada mıyız?

Bunlar düşünülünce insanoğlunun teorik olarak Afrika’dan değil başka bir gezegenden geldiği ve doğal bir seleksiyonun bizi yeniden şekillendirdiğini düşünmemek elde değil. Kızıl gezegende yaşam izlerine rastlanıldığında o zaman bu teorilerin daha da irdeleneceğini düşünüyorum. İnsanoğlu o zaman türünün göç serüvenine yeni bir hikaye yazmak zorunda kalacağı da söylenibilir. Şimdilik Perseverance’nin teker izlerine bakıp hayal diyelim. Ama o zaman geldiğinde insanlık tarihi böyle okunsa gerek; Marstan çıkış, Dünyanın keşfi, Ademden önce vb. milatlara daha çok olsa da dünyadan göç miladının kesin yazılacağını söylemeliyim.

Bir zamanlar başka bir dünyadan geldiğimiz gibi kendimizle birlikte başka canlı türleri de getirmişizdir. Tıpkı Nuh gibi tüm canlılardan birer çift alıp yeni dünyaya dümen kırmışızdır. Dünyadan göç ettiğimizde de aynısını yapacağımıza hiç bir kuşku olmasın. Nuh hikayesinde geçen tüm canlı türleriyle kurtuluş günümüz şartlarında bile zorken Nuh’un bunu organize etmesi ve en önemlisi Tanrının kutsal kitaplarında öğütleri hep yaşanmış olaylarken Nuh’a hiç yaşanmamış bir olayı anlatmış olması gibi şaşırtıcı. Yoksa Nuh öncesi bilinen bir göç – kurtuluş hikayesini mi anlatılmıştı. İlkel yöntemlerin hakim olduğu bir çağda böyle muazzam bir geminin inşası ve çok az bir nüfusun Tanrı ile barış sağlanana kadar bu organizeyi ayakta tutması gerçekte mucize mi içeriyor.

Yoksa Nuh’u kurtaran bildiğimiz başka bir şey miydi. Bu sırlarla dolu yolculuğun gezegenler arası bir göçe benzediğini şimdilik sadece kendimize itiraf edelim. Nede olsa tüm kesin bilgilerin ilk hali böyleydi. Şimdilik dünyamızın bir sona yaklaştığı kuramı ile başka bir gezegene nasıl gideceğimizin kuramını birlikte düşünüyoruz.

Düşlerden çıkıp gerçek dünyaya gelirsek kesin bilgilerin bizi teorilere sürüklediği için teşekkür ederiz…

İlginizi Çekebilir

Suna Arev: Bu acı burada bitmez ki….
Temel Demirer: Kanatlarından Vurulan Göklerdeki Kartal; Sabahattin Ali

Öne Çıkanlar