Kemal Okutan: Vedat HEP’in kalbiydi-2

Yazarlar

Vedat’ın kaybedilme haberini alınca Amed’e hareket etmeye hazırlanırken İHD Adana Şube Başkanı Elif Tuncer beni aradı,nasıl gideceğimizi sordu. “Biz birazdan çıkacağız” deyince kendilerinin de gece yola çıkacaklarını söyledi. Elif ile son konuşmamız oldu. Ben ve birkaç yöneticimiz ile yola çıktık.10 Temmuz’da cenaze Elazığ’ın Maden ilçesi yolunda alındı ve camide yapılması gereken dini vecibelerin tümü yapıldı.Basın o gün ve ardındaki günlerde şimdiki gibi yalan makinası gibi yalan haberler yapmaya başladı.HEP’lilerin cenaze namazı kıldırmadığını, bunların din düşmanı olduğunu yaymaya başladılar.Bakanların, diğer yetkililerin basın yoluyla yalan haberler yayması sadece bununla sınırlı değildi. O dönemin içişleri bakanı İmren Aykut, “PKK’nin şehre girdiğini, karşılıklı çatışmanın devam ettiğini” utanmadan basına açıkladı. Bu çatışmalarda çok ölü ve yaralı olduğunu söylüyordu.Oysa bir tek silahlı Kürt şehirde yoktu. Zaten kazara bir tek Kürt bir mantar  tabancası patlatsaydı bu bahaneyle yüzlerce insanı öldürürlerdi. Kürtlerden biri bir tek mermi patlatmadığı halde yine onlarca insan katledildi. Hatta Ahmet Türk kendi özel tabancasını bile yere attı ki, “bunlar silahlıydı” diyerek bizi öldürmesinler.Bizim içinde bulunduğumuz genel merkez otobüsünün camları tarandı, bizler üst üste otobüsün koridoruna yığılınca lastikleri tarandı, içeriye sis bombası attılar. Sisten boğulmamak için kendimizi dışarı attık ve yere uzandık. İnsan ölümler arasında tercih yapar mı? İşte ben o an “boğularak öleceğime, keşke bir kurşun bana isabet etse de ölsem” diye mırıldandım.

Gaz bombaları o denli yoğun atılıyordu ve “alın size Halepçe” diyorlardı..Silah sesleri azalınca bizi kaldırıp duvar dibine dizdiler, ben içimden “galiba bizi diğer bazı ülkelerdeki gibi duvar dibinde infaz edecekler” diye aklımdan geçirdim.Genel başkan Fehmi Işıklar OHAL valisiyle görüşmeye çalışıyordu. Döndü bize “çok kötü şeyler olacak” dedi. Fehmi tecrübeli biriydi, devleti iyi tanıyordu. Ne de olsa 12 Eylül öncesinin DİSK Genel Sekreteriydi.O gün TC. tarihinde ilk defa eşitlik ilkesini uyguluyordu. Milletvekili, yazar, işçi, memur ayrımı yapmadan herkese saldırıyor, herkese işkence yapıyordu.

Otobüse atılan gaz bombalarının biri omuzuma isabet etmişti. Benim ve birçok arkadaşın elbiseleri kan içindeydi. Sağımı, solumu yokladım yara yok. Oysa başka yaralılar üzerime düşmüş ve kanları üzerime akmıştı.Trajedi, komedi iç içe yaşanıyordu. Adnan Ekmen’i Ahmet Türk diye dövmüşler, Ahmet olmadığını anlayınca da Adnan Ekmen olarak bir kez daha dövmüşlerdi. Bir Türk gazeticiyi döverlerken gazeteci, “ben Türküm beni dövmeyin” dediğinde onu daha çok döverek, “gelin aralarında bir hain Türk de varmış” diyorlardı.Bizi sağlık çalışanları hastaneye kaldırdılar, geç saate Fehmi Işıklar, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, İbrahim Aksoy ve ben toplandık. Fehmi Işıklar, “bunlar bizi yaşatmazlar partiyi gidip kapatalım” dedi. Biz karşı çıktık. “Zaten devlet partiyi kapatmak için bu katliamı” yapmamış mıydı?Vedat Aydın’la başlıyan faili belli cinayetlerin birkaçı hariç çoğu şehirlerin en yoğun kalabalıkların olduğu caddelerde işlendi. Bunun sebebi geriye kalanlar “bize ne zaman sıra gelecek” diyerek korkup geri çekilmeleridirAyrıca Elif Tuncer ve arkadaşları yolda kaza yapıp yaşamlarını yitirdiler. Bu da ikinci acımız oldu.Sonrasında on binlerce cinayet, köy boşaltma , yıkma, yakma süreci başladı.

Çiller, Ağar, Güreş konsepti…

İlginizi Çekebilir

Ali Engin Yurtsever: Ne Dediniz, Haşmetmeap !.. ?                             
Uğur Güney Subaşı: Yerli ve Milli Payback!

Öne Çıkanlar