Arzu Yılmaz: “Geliyor gelmekte olan” Mekanın sahipleri

Yazarlar

Anketler ya da köşe yazıları üzerinden kim kime neden “Medya operasyonu” yapıyor olursa olsun, cumhurbaşkanlığı seçimi hesabında şu tabloya kimsenin itiraz ettiği yok sanırım: Kürtler’in Millet İttifakı adayına oy vermeyeceği bir durumda, Mansur Yavaş’ın Tayyip Erdoğan karşısında kazanma şansı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla. Çünkü Mansur Yavaş’ın siyasi kimliği hem Altılı Masa etrafında toplanan partilerin hem de Türkiye’nin sağ muhafazakar kahir ekseriyetinin siyasi eğilim ve öncelikleriyle daha çok örtüşüyor.

Hakkını yememek lazım; Kemal Kılıçdaroğlu da çok çabaladı bu kahir ekseriyetin teveccühünü kazanmak için. “Ekmek için Ekmeleddin” bu çabanın en somut tezahürlerinden biriydi. Fakat İmralı sürecinin sona ermesiyle birlikte Türkiye’de oluşan siyasi iklimde, deyim yerindeyse, yeni icatlar peşinde koşmaya ihtiyaç kalmadı. Kılıçdaroğlu da hem Türk devletinin hem Türk milletin teveccühünü kazanmanın en kolay ve risksiz yolunu seçti.

Örneğin: Kürdü, Alevisi, “Afedersin” Ermenisi, LGBT-İ’si, “sürtüğü“… ezcümle, Türkiye’nin “sözde vatandaş“larının oylarıyla HDP’nin üçüncü büyük parti ve iktidarın olası ortağı konumuna geldiği 7 Haziran 2015 seçimlerinin 1 Kasım 2015’de “yenilenmesi” sırasında, 20 Mayıs 2016’da HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldığında, 4 Kasım 2016’da HDP’nin eşbaşkanları ve milletvekilleri evlerinden cadı avı benzeri operasyonlarla gözaltına alınıp tutuklandığında, 65 HDP’li belediye başkanının 59’nun yerine tek tek kayyum atandığında, Kılıçdaroğlu kimi zaman yedek kulübesinde, kimi zaman sahada bugün savunuculuğuna soyunduğu adalet ve hukukun katillerinin ayağına pas verdi.

Dahası, Cumhur İttifakı’nın Suriye politikasını onaylamadığını her fırsatta açıkça dile getirdiği halde, sınır ötesi operasyon tezkerelerine ‘devletin ve milletin bekası’ için onay verdi.

Listeyi uzatmak mümkün ama bu sayfaya sığmaz…

Fakat günün sonunda Kılıçdaroğlu ne yaparsa yapsın o kahir ekseriyetin desteğini kazanamadı.

Yine ‘Adam kazandı’!

Işte o gün bugündür, Kılıçdaroğlu Kürtlerin oyuna muhtaç olduğunun farkında. Fakat sorun şu ki, Kürtlerin de kendisine muhtaç olduğunu düşünüyor…

2019 yerel seçimleri sırasında ve sonrasında olup bitenleri düşünürsek, haksız da sayılmaz. Gerçekten de, Kürtler ‘bağrına taş basıp’ gitti CHP adaylarına oy verdi. Ne ki, biri çıkıp Erdoğan’a  ve Bahçeli’ye ‘dur’ desin diye. Fakat Kılıçdaroğlu ne yaptı? ‘Kürdistan denmesinden rahatsız olduğu’ Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine bir düğün daveti vesilesiyle giden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı, eline bir Atatürk resmi tutuşturarak Diyarbakır’a gönderdi . Epey bir zaman erteledikten sonra, nihayet kendi Diyarbakır’a gittiğinde ise ilk ziyaret ettiği yer, 2019 seçimlerinde CHP için çalışan HDP’nin il binası değil, binayı abluka altında tutmak için hemen önüne konuşlandırılan ‘Diyarbakır anneleri’ oldu. Aynı ziyaret sırasında, HDP’nin kapatılması konusu gündeme geldiğinde de Kılıçdaroğlu, önce ‘demokrasilerde siyasi partilerin kapatılmasına karşıyım’ diye geçiştirdi, sonra ‘Kürt sorununda çözüm Meclis’dir’ diyerek Kürtlere adres gösterdi.  Yani, Meclis’te HDP olmasa da biz sorunun çözümü için uğraşırız, oyunuzu bize verin dedi. Ama nasıl bir çözüm öngördüklerini kimse öğrenemedi, çünkü ne CHP  ‘geliyor gelmekte olan’ misali Kürt raporunu bir türlü yayınladı ne de Altılı Masa’nın ortak bildirilerinden bir çözüm perspektifi çıktı. Onun yerine, ‘Helalleşelim’ dedi Kılıçdaroğlu. Ve aradan onbir yıl geçtikten sonra gittiği Roboski’de: ‘Bu olayı aydınlatacağıma dair söz vermek için buraya geldim’ dedi. Bu onbir yıl boyunca Kılıçdaroğlu’nun Meclis’te ana muhalefet partisi lideri olduğunu bilenler, ‘Ağam bizle eğlenir’ diye düşünmüştür herhalde…

Bahadır Özgür ve Hakkı Özdal’ın ilk kez Medyascope’da gündeme taşıdığı, daha sonra, Cenk Saraçoğlu’nun Gazete Duvar’da ‘Kırılmanın eşiğinde: Restorasyon, seçimler ve sol’ başlığı altında kapsamlı ve oldukça ikna edici bir biçimde tartıştığı gibi, bugün Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı  adayı omasını istemeyen bir ‘sermaye grubu’ olabilir. Ancak, öyle bile olsa, günün sonunda Kılıçdaroğlu’na seçim kazandıracak anahtar hala ‘Kürt seçmen grubu’nun elinde.

Bu anahtar da öyle ‘eğlenir’ gibi yapmakla artık işlemez. Zira Kürtler Tayyip Erdoğan yeniden seçilirse hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilse de, Kemal Kılıçdaroğlu seçildiğinde de çok şeyin değişmeyeceğini görüyor. CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın dediği gibi ‘Nokta!

Yok, Kılıçdaroğlu ben bu kahir ekseriyetin teveccühü için çabalamaya devam edeceğim derse, elindeki anahtarla açacağı en fazla Meclis kapısı olur. Çünkü kahir ekseriyet, ‘asil’ oyuncular dururken ‘yedek kulübesinde’ oturana sahayı teslim etmez. Bir başka ifadeyle, ‘mekanın sahipleri’ belli. Eğer ‘Türkiye Türklerindir’ ise ‘geliyor gelmekte olan’ da mekanın sahipleri olacaktır.

 

/ Kaynak :medyascope. /

İlginizi Çekebilir

Sibel Özbudun: ‘Devrim’ Ve ‘Kültür’ Üzerine Çerçeve Düşünceler
Ali Engin Yurtsever: Harkiler ve İşbirlikçiliğin Sonuçları 

Öne Çıkanlar