Kırk gün önce İran devleti başını İslami kurallara göre yeterince örtmediği ve bu yüzden ahlak (şeriat) kurallarına muhalefet ettiği iddiasıyla Jina Mahsa Amini adında bir Kürt kızını önce gözaltına aldı, sonra katletti.
Jîna Amini’in katledilmesi, başta Rojhılat Kürdistan’ı olmak üzere, İran’ın hemen hemen bütün yerleşim yerlerinde protestolara neden oldu. Gelişmelere bakılırsa Jîna Amini isimli Kürt kızının katledilmesiyle patlak veren bu halk ayaklanması İran molla rejimine çok pahalıya patlayacağa benziyor.
Sadece İran’da değil aynı zamanda dünyanın diğer ülkelerindeki İranlı kadınlar da ayağa kalktı ve yaptıkları protesto eylemleriyle gerici faşist molla rejimini temelini sarsıyorlar.
Eğer İran rejimi kadınların bu isyanıyla yıkılırsa kadının tarihteki rolü, gücü, enerjisi ve üretkenliği bir kez daha kanıtlanmış olacaktır.
Bu açıdan Doğu Kürdistan’ın her kentinde serhıldan (başkaldırı), grev ve sokak eylemleri başlayıp tüm İran’a sıçraması Kürtler ve Kürt kadının özgürleşmesi için de önemli bir fırsat doğurduğu kuşkusuz.
Kürt kızının ölümü bütün halklardan (Kürtlerin, Azerilerin, Farsların, Belücilerin) kadınları birleştirdi. Sadece kadınları değil tüm ezilenleri de bir araya getirdi. Umuyor ve diliyorum Doğu Kürdistan’daki Kürt kızının katledilmesi dört parça Kürdistan’daki Kürtleri de birliğe zorlar. En azından birlikte çalışma zorunluluğunu bizlere öğretir. İnsan hakları ve demokrasi yanlıları; açlık ve sefalet çeken kesimler, ezilen ve sömürülen herkes despot İran rejimine karşı yan yana mücadele ediyor.Bu isyan bir devrime yol açar mı açmaz mı şimdiden kestirilemez. İran rejiminin faşist yönetimini devirmek elbette kolay olmayacaktır. Ama artık İran da eskisi gibi olamayacaktır.
Devrimin objektif koşulları mevcut ama subjektif koşulları henüz oluşmamış gibi görünüyor. Çünkü bir parti veya bir cephe öncülüğünde devrimci örgütlenme ve pratik sergilenmiyor gibi görünüyor. Yani ciddi bir önderlik sorunu var.Öte yandan İran devleti bu ayaklanmaya karşı “dış ülkelerin parmağı”, “teröris kalkışması” gibi yalan propagandaları yayıyor. Bu propaganda bize hiç yabancı değil. Biz bunları her gün duyuyoruz.
İster bir kişi olsun, ister bir rejim olsun eğer çok fazla namus, ahlak edebiyatı yapıyorsa o kişinin ve o rejimin namus ve ahlakla ilgili bir eksikliği var demektir.
Çünkü ahlaksızlar ahlaktan; namussuzlar namustan; korkaklar mertlikten; demokrasi düşmanları hep demokrasiden bahsederler.Gelinen noktada faşist, despotik ve gerici bir mollalar rejimi tarafından yönetilen rejimde demokrasinin ‘D’sinden bahsedilemez. Üstelik İran’da ekonomi felç olmasına rağmen Irak, Suriye, Lübnan, Libya gibi ülkelerdeki çeteleri besliyor.
Oysa bir rejimi kurtaracak olan faşist uygulamalar değil; demokrasi ve insan haklarıdır. Bu bağlamda Rojhılatê Kurdistan’da özellikle Kürt kadını tarihteki onurlu direniş rolünü oynuyor. Kadın özgür olmadan toplum özgürleşemez. Tanrıçalaşan kadın özgürlüğün simgesidir. Dört parça Kürdistan’daki Kürtlerin gözü kulağı da İran’daki siyasi gelişmelerde. Şimdilerde “Jin, Jîyan, Azadî..” sloganları dünyanın dört bir yanında haykırıldığı gibi aynı slogan Rojhılatê Kurdistan’da ve İran’da da yayılmış durumda.
Bir kadın dünyayı değiştirebilir. Selam olsun kadın direnişine. Jin, jiyan, azadi!