Müslüm Yücel: Babasının izinden, Ayşegül Doğan 

Yazarlar

Ayşegül Doğan yalnızca bir gazeteci değildir; İMC ve Yeniden TV’yle tanıdığımız biri hiç değildir. O Orhan Doğan’ın kızıdır ama bir varis de değildir, bir teberrüktür; saat ve zincirin, Cizira Botan’ın… Ayşegül şimdi, babasının izini sürüyor; iz zihinsel bir şeydir, hareket alanı beyindir. İz süren kimsede üç şey vardır: Düşünme, algılama, muhakeme etme ve duygularla fikirlerini etkin bir hale getirmektir. Ayşegül üçünü, bir araya getirmiş, doludizgin gelmektir. İz sürme bir yapı sökümdür, bu anlamdır, ilişkidir. Ayşegül, iz sürüyor; baba ve kız, bir halkın izini sürüyorlar. Ayşegül, babadan taşan damla, elbette yatağını genişleterek, akacaktır…   

Orhan Doğan’la ilgili pek çok fotoğraf karesi halkımızın belleğindedir. Cömert ve mert adamın dilenci kılıklı adamlarca meclisten alınması belleğimizdedir. Alpaslan Türkeş’le tartışması belleğimizdedir. PKK’nın derken, onun ısrarla PKK’nin demesi belleğimizdedir. Muhataplık tartışılırken, onun “savaştığın muhatabındır” demesi belleğimizdedir. 93 Ateşkesi sırasında yürüttüğü diplomasiyle belleğimizdedir.  

Orhan Doğan yalnızca bir vekil değildir, bir hukukçu olarak da belleğimizdedir ve Yeşilyurt köylüleri, belleğimizdedir. Kürtlerin travmalarından biridir. Bu olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne o götürdü. Türkiye mahkûm oldu. Bu zulmü dile getirmek, bütün dünyada ayakta alkışlanırken, Türkiye’de Doğan, iktidarın hedefi haline geldi. Tek çözüm de hapisti. Onu hapsederek, duyguları, düşünceleri ve eylemleri hapsedilecekti… Yıllarca hapis yattı, çıktı ama genç adam, yaşlanmıştı. Ruhu dirense de bedeni bir sürü şeyi kaldıracak güçtü değildi, sevgiyle çarpan, kalbine yenildi.   

Küçük adamlarla sokakların, meclislerin ve hatta milletlerin dolduğu, hatta herkesin büyük adamlarını anlamakta geciktiği bir zamanda da onu kaybettik.  Çocukları hapishane kapısında büyüdü…  

Şimdi, Orhan Doğan’ın büyük kızı Ayşegül, ki bu kızın adı Doğan’ın annesinden geliyor, babasının yarıda kalmış kavgasını devralıyor. Köroğlu diye bilinen eski destanlarımızdan birinin modern hali olacaktır belki bu: Siyasetle…  

Ayşegül’e ve partisine oy vermek Orhan Doğan’ın her fırsatta dile getirdiği barış ve diyalog arayışını dile getirmektir. Türkiye’nin bütün sorunları diyalogla çözülebilir. Ancak bunun için tek şey gereklidir: Yürek. Diyalogda, doğru, yanlış eşit derecededir. Biri diğerinin kıymetini düşürmez. Yeter ki, diyalogda karar kılınsındı.  

Şırnak üzerinden pek çok plan dönüyor. Birkaç gün önce Zafer Partisi, orada gövde gösterisi yaptı, meydan okudu. AKP yıllardır orada var olmak çırpınıyor. CHP biraz sağ, biraz soldan oy almaya çalışıyor. İyi Parti, kendine taban arıyor… Aileler ve aşiretler üzerinde yıllardır bir kumpas var ve her parti, kendince aşiret seçiyor. Kimi aileler ve aşiretlerde bir parti tarafından kabul görmeyi kendilerine onur sayıyor; sanki Kürtlerin akılları yok, seçme ve seçilme devlet eliyle, devletin dediği kimselere has bir şey gibi davranılıyor.

İktidarın onlara verdiği kimi anahtarlarla açılan kapıları da sahici kapı sayıyorlar. Tek bir gerçek vardır; iktidar Kürtleri sevdiği için yanına almaz, Kürtler, onların işlerine yaradıkları kadar iyidirler; bir süre onları bir yere getirir, sonra kullanım tarihleri bitince bir kenara iterler. Üstelik hepsi de erkektirler. Hepsi, ağın ilmiklerine takılmış balık gibi çırpınıyorlar.  

Yeşil Sol’un kadın adayları bu egemen akla karşı itirazı dile getiriyorlar. Ayşegül izden sonra bir itiraz olarak da karşımıza çıkıyor. Bir yanda babasının bayrağını devralıyor, diğer yandan kadınların soluğu Botan’dan olumsuzlukları ortadan kaldırmanın yollarını anlatıyor: Ana dilde eğitimden söz ediyor, hakça, planlı bir ekonomiden, eşitlikten, kadın ve çocukların can güvenliğinden, sağlıktan; eşit ücretten, ev içinde eşit iş bölümünden, barıştan… Ayşegül yalnız Botan’ın değil, bütün Kürt kadınlarının sesi olacaktır.   

 

İlginizi Çekebilir

Sudan’daki çatışmalarda 411 sivil hayatını kaybetti
Ankara merkezli 15 ilde operasyon: 54 kişi hakkında gözaltı kararı

Öne Çıkanlar