Hukuki destek için gittikleri İstanbul Emniyeti’nde polislerin işkencesine maruz kalan 46 avukat için suç duyurusunda bulunan çok sayıda hukuk örgütü, saldırılara karşı dayanışma çağrısında bulundu.
Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Yurtsever Hukukçular, Avukat Dayanışması gibi çok sayıda hukuk örgütü, 20 Temmuz’da gerçekleşen Pîrsûs Katliamı anmasında gözaltına alınanlara hukuki destek vermek amacıyla gittikleri İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde maruz kaldıkları polis saldırılarına ilişkin, ÖHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya çok sayıda hukuk örgütü temsilcisi ve avukat katıldı.
Hukukçular adına konuya dair açıklamayı ÇHD üyesi avukat Yağmur Kavak yaptı. Kavak, 8 yıldır süren Suruç Katliam’ı davasında bir ilerlemenin olmayışının nedeninin “cezasızlık politikası” olduğunu söyledi. Kavak, 20 Temmuz’da gerçekleşen anmada polisin saldırısı sonrası 154 kişinin işkence ile gözaltına alınmasının temel nedeninin iktidarın, katliamda yaşamını yitirenleri unutturmak istemesinden kaynaklı olduğunu belirtti. Kavak, gözaltına alınan müvekkilleri için 46 avukatın emniyete gittiğini fakat çeşitli bahanelerle görüştürülmediğini belirterek, polislerce müvekkilerinin gözaltı araçlarında saatlerce aç susuz ve ters kelepçeli bir şekilde bekletildiğini aktardı.
AVUKATLARA İŞKENCE, DARP VE HAKARET
Avukatların müvekkiller ile görüşmesinin kolluk tarafından bilinçli bir şekilde engellenerek suç işlendiğinin altını çizen Kavak, “Uzun bir süredir İstanbul Emniyeti’nde benzer uygulamaların olması, o gün gözaltına alınanlar arasında avukat meslektaşlarımızın olması ve aynı zamanda işkence ve kötü muameleyi tespit etmek üzere gözlemci olarak emniyete gelen İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Merkezi üyesi meslektaşlarımızın da emniyete girmesi ve görevlerini ifa etmesi de engellenmiştir. Avukatlar, gerekçesiz bekletilmeyi kabul etmeyerek görevini yapmakta ısrarcı olunca, orada bulunan polis amiri tarafından ‘bunları atın dışarı’ talimatıyla onlarca polisin işkencesine maruz kalmıştır. Yaklaşık 40 avukat arkadaşımız darp edilmiş, kadın meslektaşlarımızın bazıları saçları çekilerek sürüklenmiş, bazı meslektaşlarımız döner kapının arasına sıkıştırılmış, yerlere yatırılarak tekme tokatla dövülmüş, sarhoş olduğu da anlaşılan Fırat isimli polis tarafından ‘Burası Vatan ***, siz hayırdır’ şeklindeki sinkaflı küfürlerle ağır bir şekilde darp edilmiş, insanlık dışı muameleye maruz bırakılmıştır” dedi.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU
İşlenen bu suçlar ile ilgili avukatlar olarak darp raporları ile birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyuruları yapıldığını aktaran Kavak, “Kolluğun bu gücü cezasızlık politikasından, hukuk devleti ilkesinin işletilmemesinden aldığını biliyoruz. Bizler burada toplanan hukuk kurumları olarak, hukuki sürecin takipçisi olacağımızı yineleyerek meslektaşlarımıza işkence ve kötü muamele uygulayan kolluk görevlilerinin derhal açığa alınarak cezalandırılmasını ve benzer durumların yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınmasını talep ediyoruz” diye belirtti.
HUKUK ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI
Ardından söz alan Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) üyesi ve Asrın Hukuk Bürosu üyesi avukat İbrahim Bilmez, savunmaya yönelik saldırıların ilk olarak 2011 yılında gerçekleşen ve yaklaşık 40’a yakın avukatın tutuklanmasına neden olan “KCK Operasyonu”yla adeta start verildiğini ifade etti. Bilmez, her şeye rağmen savunmanın susmayacağını belirterek hukuk kurumlarını saldırılara karşı sorumluluğa davet etti.
Bilmez’in ardından diğer hukuk örgütü temsilcisi de saldırılara karşı tepki göstererek, hukuk kurumlarını sorumluluğa çağırdı. Son olarak ÖHD İstanbul İl Eşbaşkanı Esra Bilen de, Türkiye’nin en büyük barosu olan İstanbul Barosu’nun yaşananlar karşısında sadece sanal medya hesapları üzerinden tepki göstermesinin yeterli olmayacağını belirtti. Bilen, baroyu aktif rol almaya davet etti.
/Mezopotamya Ajansı/