bianet’ten Ruken Tuncel’in haberi:
Yargıtay, 6-8 Ekim Kobanî olaylarında yaşamını yitiren Yasin Börü’yü öldürdüğü iddiasıyla Mazlum İçli’ye verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onadı.
14 yaşından beri tutuklu olan İçli’nin olay günü Diyarbakır’a 140 kilometre uzaklıktaki bir köyde düğünde olduğu ispatlamasına rağmen Yargıtay, 16 Ağustos’ta verdiği kararda ‘hukuka aykırılık’ olmadığını ifade etti.
Kararında, “yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak eksiksiz yapıldığını” belirten Yargıtay, “Hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdanın kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık hakkında kurulan hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır” dedi.
Mazlum İçli’nin avukatı Mahsuni Karaman, İçli’nin davaya nasıl dahil edildiğini, yargılama sürecini, delillere rağmen neden mahkumiyet kararı verildiğini ve Yargıtay’ın onama kararını bianet’e anlattı.
Avukat Karaman, İçli’ye verilen cezanın onanmasını Kobanî Davasıyla ilişkili olduğunu vurguladı ve ekledi: “Kobanî kumpas davasında Demirtaş ve siyasetçi arkadaşlarının, bu cinayetleri azmettirmekten tutuklu ve yargılandıklarını akılda tutmak lazım. Bu cinayetleri birebir işleyen fail/ler olmalı ve bu faillerin cinayeti işlediği mahkeme kararı ile kesinleşmeli ki, azmettirenlere ceza verilebilsin. İşte mesele bu. Yani Kobanî kumpas davasında siyasetçilere ceza vermenin ön hazırlığı kapsamında, bu yargılamaya müdahale edildi ve bu kararlar onandı. Mazlum bu dosyanın günah keçisi seçildi.”
“Mahkeme beyanları dahi araştırmıyor”
*Öncelikle Mazlum İçli, nasıl bu davanın sanığı oldu?
2014 Aralık ayında, S.Ç. isimli bir kişi gözaltına alınıyor ve kendisine fotoğraflar üzerinden teşhis yaptırılıyor. Yalnız bu teşhisler yapılır ve beyan alınırken şahsa herhangi bir avukat atanmıyor. Bu şahıs, poliste kaydı bulunan kişilerden 30’u aşkın kişiyi teşhis ediyor. Tabi teşhis ettikleri arasında Mazlum da var.
Bunun üzerine Mazlum birkaç gün sonra gözaltına alınıyor. Mazlum ifadesinde, 7 Ekim 2014’te yani olay günü Diyarbakır’da olmadığını, babası ve abisiyle Kulp ilçesinde bir düğünde olduğunu beyan ediyor ve kullandığı GSM numarasını da veriyor. Ancak bu, Mazlum’un tutuklanmasını engellemiyor.
Dava açıldıktan sonra Mazlum’un kullandığı GSM numarasının HTS kayıtları alınıyor ve 2015 içinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, 7 Ekim 2014 tarihinde Mazlum’un cep telefonunun Kulp ve Lice ilçelerinde sinyal verdiği tespit ediliyor. Bu tespite rağmen, maalesef Mahkeme, “Mazlum’un, Kulp’ta düğündeydim” şeklindeki beyanı ile ilgili bir araştırma da yapmıyor.
Mahkeme, olay görüntü kayıtları üzerinde bir inceleme yaptırıyor ve olayda yer alan bir kişinin “muhtemelen” Mazlum olduğu yönündeki tek kişinin hazırladığı bir raporu dosya arasına alıyor.
Yargılama sırasında, Mazlum ile ilgili ve diğer kişilerle ilgili teşhis beyanı bulunan S. Ç., bu beyanları kendisinin vermediğini belirterek daha önce yaptığı teşhis beyanlarını kabul etmiyor.
En nihayetinde mahkeme 2017’de, Kulp’ta düğünde olduğunu söyleyen ve HTS kayıtlarına göre Kulp’ta olduğu anlaşılan Mazlum hakkında mahkumiyet kararı veriyor:
Karar, bir S.Ç’nin teşhisine ve iki “muhtemel tanımlama” düzeyinde, olaydaki bir kişinin Mazlum olma ihtimali üzerine kuruluyor.
Mazlum İçli’nin cezaevine girmeden önce 14 yaşında çekilmiş bir fotoğrafı.
“Mazlum olduğu tespit edildi”
*Mazlum’un düğünde olduğunu söylemesine rağmen hiç tanık dinlenmedi mi?
2020’de Mazlum’un avukatlığını üstlenerek yargılamaya dahil olduktan sonra, mahkemenin, Mazlum’un “olay tarihinde ben Kulp’ta bir düğündeydim” şeklindeki beyanını araştırmadığını fark edip bunun üzerine yoğunlaştık.
7 Ekim 2014 tarihinde Kulp İlçesi Demirli Köyü Keçiveren Mezrasında M. B. isimli kişiye ulaşarak düğün görüntü kayıtlarını temin edip mahkemeye sunduk.
Mahkeme görüntü kayıtlarında -bateri çalan, oyun oynayan ve ortaya saçılan paraları toplayan- kişinin Mazlum olup olmadığının tespiti amacıyla bilirkişiye inceleme yaptırdı, inceleme ile düğün görüntü kayıtlarındaki kişinin Mazlum olduğu tespit edilerek kesinleşti.
Mahkeme, 7 Ekim 2014 tarihinde Kulp İlçesi Demirli Köyü Keçiveren mezrasında bir düğün olup olmadığını Kulp İlçe Jandarmaya sordu, Jandarma yaptığı araştırma sonucunda, “7 Ekim 2014 tarihinde adı geçen mezrada M.B.’ya ait bir düğününün yapıldığını” dosyaya bildirdi.
Düğün yerinde, ekim ayında keşif yapılarak görüntülerdeki ağaçların sararma durumunun Ekim ayının mevsimsel özelliklerini gösterip göstermediğinin tespitine çalışıldı. Keşif sonrası düzenlenen rapor ile görüntüdeki yerin, keşfin yapıldığı yer olduğu, ve görüntülerdeki ağaçların sararma halinin ekim ayının mevsimsel özelliklerini taşıdığı tespit edildi.
Mahkeme, damat M.B.’yi dinledi. Damat, Mazlum’u teşhis ederek 7 Ekim 2014 tarihinde yaptığı düğününe, babası ve kardeşleri ile gelen kişi olduğunu beyan etti.
Mahkeme, Mazlum, babası ve kardeşini düğüne götüren taksiciyi dinledi, taksici, düğün yerine Mazlum, babası ve kardeşini kendisinin götürdüğünü, 1 gün sonrada yine kendisinin onları alarak Diyarbakır’a getirdiğini beyan etti. Mahkeme Kulp İlçe Emniyet Müdürlüğüne, bu tanığın geçmiş yıllarda taksicilik yapıp yapmadığını sordu, gelen cevapta bu kişinin 2012 ve 2015 yılları arasında kendi aracıyla Kulp İlçesinde taksicilik yaptığı belirtildi.
Yeniden HTS kayıtları alınarak incelemeye tabi tutuldu, düzenlenen rapor ile Mazlum, babası ve kardeşine ait GSM hatlarının 7 Ekim 2014 tarihinde Kulp İlçesinde sinyal verdiği tespit edildi.
“Mahkeme tüm delilleri bir tarafa bıraktı”
*Savcı, 2021 yılında ‘mahkumiyetine yeter derecede somut delil’ bulunmadığını belirtiyor ve kısa süre sonra aksi yönde bir mütalaa sunuyor, bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Tüm bu deliller üzerine 2021 yılında Savcılık, Mazlum’un beraatine karar verilmesi yönünde 4 sayfa mütalaa sundu.
Bir ay sonraki duruşmada ise Savcılık, sunduğu mütalaayı değiştirerek Mazlum’un cezalandırılmasını talep etti.
Aynı gün mahkeme, Mazlum’un infazının durdurulmasına ve tahliyesine karar verdi. Aynı gün Savcı bu karar itiraz etti.
Yine aynı gün, numara itibariyle bir sonraki mahkeme olan Ankara 3 Ağır Ceza Mahkemesi savcının itirazını kabul ederek verilen kararı kaldırdı.
Yaklaşık 2 ay sonra ise, Mazlum’un masumiyetine kanaat getirip infaz durdurma kararı ve tahliye kararı veren aynı Mahkeme ve aynı heyet, bu kez Mazlum’un cezalandırılmasına karar verdi.
Mahkeme topladığı tüm delilleri bir tarafa bırakarak, daha önce yapıldığı gibi, düzmece bir teşhis ve “muhtemel tanımlama” şeklindeki tespit üzerine ceza verdi.
“Devreye giren el Yargıtay’a kadar uzandı”
*Peki, ne oldu ve niye böyle oldu? HTS kayıtları, kamera kayıtları, tanık beyanları nasıl göz ardı edildi, mahkeme tüm bunları neden görmezden geldi?
Mahkemenin, Mazlum’un masumiyetinden hiç kuşkusu kalmamış ve bu yüzden de infaz durdurma ve tahliye kararı vermişti. Ancak önce savcılığın mütalaası değiştirildi, sonra da mahkemenin bu kararı kaldırıldı ve mahkemeye aksi yönde karar aldırıldı.
Yerel mahkeme aşamasında devreye giren bu elin, son onama kararı ile Yargıtay’a kadar uzandığını gösteren güçlü karineler var.
Mazlum İçli, bu fotoğrafında 21 yaşında. (Silivri Cezaevi)
*Nedir bunlar?
S. Ç. isimli kişinin teşhis beyanları esas alınarak hüküm giyen 14-15 kişi var. Mazlum’un dosyasında bu teşhis beyanının aksi bir karar çıkması halinde, verilen diğer mahkumiyetler de tartışmalı hale gelecek, Yasin Börü ekseninde istismar edilen bu yargılamanın meşruiyeti kalmamış olacaktı. Tabi bu, başka yargılamaları da etkileyecekti.
“Bütün mesele Kobanî Davası”
*Sosyal medya paylaşımınızda da atıf yaptığınız Kobanî Davası mı?
Evet! Öncelikle, Kobanî kumpas davasında Demirtaş ve siyasetçi arkadaşlarının, bu cinayetleri azmettirmekten tutuklu ve yargılandıklarını akılda tutmak lazım. Bu cinayetleri birebir işleyen fail/ler olmalı ve bu faillerin cinayeti işlediği mahkeme kararı ile kesinleşmeli ki, azmettirenlere ceza verilebilsin. İşte mesele bu. Yani Kobanî kumpas davasında siyasetçilere ceza vermenin ön hazırlığı kapsamında, bu yargılamaya müdahale edildi ve bu kararlar onandı.
Bir detay vereyim: Kobanî dosyasında, savcı 14 Nisan 2023 tarihinde mütalaa vererek Demirtaş ve arkadaşlarına ceza istedi. İstemin sebebi, Yasin Börü’yü öldürmeye azmettirmeydi. Ancak Yasin Börü’yü öldürmekten yargılanan ve sözüm ona esas failler hakkındaki mahkumiyet kararı henüz kesinleşmemişti. Şimdi öğreniyoruz ki, 14 Nisan’da bu mütalaa verildikten kısa süre sonra (25 Mayıs ve 31 Mayıs) tarihlerinde Yargıtay bu dosyalarda onama kararı vermiş. Zamanlama bile, eşgüdümlü bir koordinasyona işaret ediyor. Kısacası Mazlum Kobanî dosyasının günah keçisi seçildi. Aslında failin ‘Mazlum’ olması da fark etmiyor ceza vermek için sadece fail gerekiyor.
“AYM karar verseydi sonuç başka olacaktı”
*AYM’ye başvurular yaptığınızı açıklamıştınız, AYM nasıl bir karar verir dersiniz? Beklediğinizin aksine bir karar verilirse nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Mazlum hakkındaki karar kesinleşti. 16 Ağustos itibariyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvurumuzu yaptık. Daha önce 2020 ve 2021 yıllarında da birer başvuru yapmıştık. Maalesef henüz karar verilmedi. Oysa 2020 yılında yapılan başvuru Anayasa Mahkemesince incelemeye alınmış ve karar verilmiş olsaydı, bugün bu onama kararı ile karşı karşıya kalmamış olurduk ve meydan, yargılamalara müdahale eden bu kirli siyasi ele kalmamış olurdu.
Anayasa Mahkemesinin önünde duran bu 3 dosyanın birleştirilerek incelemesi dışında şuan hukuki bir çare yok. Anayasa Mahkemesinin, somut vaka karşısında “bariz takdir hatasını da aşan bu keyfi tutumu” göreceğini ve ihlal kararı vereceğini umuyoruz. Aksi halde yapılacak birşey yok: salası çoktan okunmuş yargı sisteminin arkasından fatiha okuyacağız galiba.
Geriye AİHM yollarına düşmek kalacak tabi. Fakat 14-15 yaşlarında çocuk olan Mazlum, şimdilerde 23-24 yaşında bir genç, umarım Mazlum orta yaşa gelmeden adil sonuca ulaşırız.
(RT)