Yerel seçimler için geçici aday listelerinin verilmesinden sonra hemen hemen kesinleşmiş olan adaylar ve partilerin propaganda döneminde halka sunacakları vaatlerin neler olduğunu, hangi takvim süreci içinde, hangilerini gerçekleştireceklerini açıklamaları sağlıklı bir seçim çalışması olacaktır. Değiştirilen yasa maddeleri uyarınca iktidarın elinde olmayıp diğer partilerin eline geçmiş belediyelerin hizmet olanakları öyle sınırlandırıldı ki, neredeyse nefes almaları bile ağır bir sürece tabii oldu. İktidara istediği ölçüde geniş hareket etmek olanağı sağlayan bürokratik koşullar, iktidarın belirleyiciliğini ve kazanamadığı belediyeleri yasaların desteğiyle hareket edemez hale getirecektir.
Doğal olarak yerel seçimlerin ana ekseni halka hizmet verilmesi şeklinde gelişir. Yerelde yaşayan halkın sorunları, bu sorunların ne şekilde giderileceği ana konudur. Ancak bunlar görece demokratik olan oturmuş bir toplumsal yapının üzerinde gelişen ilişkilerdir. Örneğin Almanya’da iktidar, kazanamadığı belediyenin hareket alanını kısıtlamaktan, halka hizmet götürülmesinin engellenmesinden söz etmek bir yana, böyle bir şeyi düşünmez bile. Genel olarak altyapı veya üstyapı hizmetleri büyük bir oranda tamamlanmıştır. Olsa olsa yenilenmesi söz konusu olur. Bu tür çalışmalar önceden halka duyurulur. Toplantılar yapılır, nerelerde, hangi değişikliklerin olacağı belirtilir ve İtirazlar çoğunlukla dikkate alınır. Herhangi bir semtte de iktidar veya belediye bir karar alıp: “şuraya biraz çimen ekeyim üzerinde yuvarlanın veya şurada biraz yeşil alan kalmış, bir bina dikeyim de eş dost çıkarımıza bakalım” diyemez. Kapitalizmin bütün uyuşturmalarına rağmen, bu konularda oralarda yaşayan halk tabanı izin vermez. Kısacası iktidar elbette yerel yönetimleri kazanmak ister ama, kazanamayıp kaybettiğinde de diğer ülkelerdeki gibi bir savaşın kaybedildiği şeklinde algılanmaz. Kaybedenler istifa ederler ve sistem yoluna devam eder.
Oysa bizler böyle bir anlayışa ne sahibiz, ne de alışkınız. Muhtarlık seçimlerinde bile en hafifinden taşlar, yetmezse silahlar konuşur. Yerel ve genel seçimlerde iktidar elindeki tüm olanakları kullanır. Vaatler ve cezalar başa baş gider. Uzun süreli bir demokrasi anlayışının toplumları getirdiği nokta toplumların da kendi gelecekleri için verecekleri kararları belirliyor. Elbette henüz ideal bir demokratik anlayış bulunmuyor. Üretim güçlerinin üretici güçlerin elinde olmayıp, bir avuç asalağın elinde olması bize hakim sınıfın demokrasi anlayışını dayatıyor. Demokrasinin uzun bir zaman dilimine dayalı olarak geliştiğini, kültürel gelişimle beraber oluştuğunu, sadece karşıdakini dinlemek, anlamaya çalışmak değil aynı zamanda i̇deolojik bir tutum olduğunu ve son tahlilde insanın yabancılaşmasının ortadan kalktığı zaman demokratik ve özgür bir ortamın olacağını ileri sürüyorsak öyleyse önümüzde çok daha uzun yıllar ve bu yıllara dayalı deneyimler olacaktır.
Nedense bu yerel seçimler eski yerel seçimlerin yarattığına benzer bir ortamda gerçekleşmiyor. Birçok neden öne sürülebilir ama bunların içinde en göze çarpanı muhtemelen “yerli ve milli bir ortam” oluşmasıdır. Kürtler ve sosyalistler hariç, diğer partiler ve seçmenleri adeta iktidar tarafından istenilen düzeye gelmiş bulunuyorlar. Ne medya, ne partiler, ne de halk temelden bir karşı duruş sergileyebiliyor. 1980 Askeri faşist darbesi “2.5 parti yeter” düşüncesinden yola çıkmıştı, gelinen noktada sadece iki parti olduğu görülüyor: Kürtler ve gerçek sosyalistlerin oluşturduğu kesim (Emek ve Özgürlük ittifakı değil), diğeri de iktidar partisi yani CHP’den başlayıp TİP, TKP, EMEP, ve diğer partilerin bulunduğu kesim. Kürtler ve sosyalistlerin koşulları daha zor çünkü iktidarın emrindeki polis ve mahkemelerin çemberine alınmışlar. Bırakalım seçim çalışması yürütmelerini, sözlü ve yazılı faaliyetlerinin “suç” kapsamında değerlendirilmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor, tamamıyla keyfiyete bağlı.
Bütün bunlara rağmen Kürtler ve sosyalist adayların oluşturduğu kesimde kazanılması halinde neler yapılacağının açıklanması adaylar için sağlıklı ve olumlu bir gelişme olacaktır. Gelir-gider tablosunun düzenli aralıklarla açıklanması, bütün ihalelerin açık bir şekilde yapılması, gereksiz yatırımlardan kaçınılması, başta kadınlar olmak üzere cocuklar, gençler ve yaşlılara, sağlık ihtiyacı olanlara dair ne gibi hizmetler verileceğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu sadece bir seçim çalışması değil aynı zamanda i̇deolojik bir tutumu da içermektedir. Iktidar cenahının gaddarlaşacağını biliyoruz ancak ne zaman ve ne ölçüde gerçekleşeceğini henüz bilmiyoruz.
Bir diğer güncel sorun ise hangi seçimler olursa olsun yapılacak olan hilelerdir. Başkasının yerine oy kullanmak, sahte oy kullanmak, taşıma seçmen olarak adlandırılan seçmen kayıtları ve daha nice hileler. Bu konularda ciddi ve sonuç alıcı tedbirlerin hazırlığı erkenden yapılmalıdır.
İktidar “Yeni Türkiye” planını, bu seçimlerden başarıyla çıkarsa alacağı toplumsal tabanın desteğiyle açıkça uygulamaya koyacaktır. Rojava başta olmak üzere Güney Kurdistan’ı da çokça dillendirdiği “35 km’lik güvenlik hattı” içine alıp iktidarını sağlamlaştırmak yolunda önemli bir adım daha atacaktır. Her koşulda seçimlerden muhtemelen hazırlıkları yapılan savaş gündeme daha da ağır bir şekilde oturacaktır. Seçimlerin iktidar tarafından çoğunlukla kaybedilmesi durumunda, kazananların bir “erken seçim” talebinin gerçekleşmesi zor görünüyor, çünkü bunca yıl iktidara karşı ciddi bir muhalefet sergilememiş, ne insan hakları, ne de yolsuzluklar bağlamında üç beş konuşmadan öteye gidememiş, Kürt ve Kurdistan konusunda iktidarın görüşünden ayrılmamış bir muhalefetin, seçimleri kaybetmiş iktidarı erken seçime zorlaması pek de olası değil. Ayrıca iktidarın seçimle gitmesi de olası değil.
Diktatörlüğe dayanarak yönetilen her iktidarın kaderi değişmedi bugüne kadar. Yolsuzlukla bezenmiş, uyguladığı baskılar dayanılmaz hale gelmiş, yönetememenin sonucu bir savaş çıkararak tarih sahnesini çöp sepetine atılarak terk etmek değişmez bir kader oldu onlar için. Öyleyse şimdi çıkarılacak olan savaşa hazırlanmayı unutmamak gerekiyor.