Bedri Adanır: DEM-Parti Kürdün, Kürtçenin direniş adresidir 

Yazarlar

Son günlerde Kürtçe üzerinden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne (DEM-Parti) ‘beklenmedik’ kimselerden eleştiriler(?) geliyor. Aynı eleştirileri bilindik, beklendik çevreler / kimseler yıllardır yapıyor ki o onların derdini artık herkes biliyor, kimse de ciddiye almıyor. Beklenmedik kimseleri de anlamak mümkün elbette; neyi, niçin yaptıkları da öyle belirsiz, anlaşılmaz değil. 

DEM-Parti yöneticileri ile en kolay iletişim kurabilecek durumda olanların; sosyal medya üzerinden yazıp çizmeleri, bunu mütemadiyen yapmaları en başta onlar adına üzücüdür Çünkü her biri bir alanda bilinen, sevilen, sayılan durumdayken; eleştiri amacını aşan ithamlarını sosyal medya üzerinden dolaşıma sokmalarının sonuçlarından bihaber olamazlar. Deyim yerindeyse saldırmak için yer arayanlardan da mı haberleri yok?  

Kürtçe Kürt kentlerinde yok oluyormuş. Bunun sebebi de DEM-Parti’nin ardılı olduğu siyasetmiş. Buna öyle üzülüyorlar ki kendilerini sosyal medyaya vurmuşlar, feryat figan ediyorlar.  

Kürtlük, Kürtçe bir tek onların dertleri zaten… Onlar dışında bunun ağrısını çeken, bununla dertlenen hiç kimse yok. Yahu biri de çıkar der ki sen ne yapıyorsun, sen?  

Al kara tahtanı sırtına, koy tebeşirini cebine,  git sokak sokak Kürtçe öğret; bunu bir derviş gibi yap. Hani Kürtçe ölüyor ya, hani sen buna çok üzülüyorsun ya? Niye yapmıyorsun? Konfor alanını terk etmek mi zor geliyor?  

Aydın ne demek? “Aydın” suya sabuna dokunmayacak, panellere çağrılacak, gidiş-dönüş uçak bileti alınacak (Ekonomi sınıfı da olmasın aman, bunu hakaret sayar), oturmadan önce sandalyesi çekilecek, “He heyran, he kurban” diye ağırlanacak, öyle mi?  

DEM-Parti aydın Kürt insanlarını kabul etmiyormuş. Dili yok olma tehdidi altında ama o hala başkalarını suçluyor, dili yok edilmek istenen bir halkın “elit” kişisi olmak istiyor, kendine dönüp bakmak aklının ucundan bile geçmiyor ama DEM-Parti’yi suçluyor? Hayatı boyunca elini taşın altına sokmamış olan da o hakkı kendinde görüyor.   

Gerçekten yazık… Kürtçe öğrenmek, Kürtçe yazmak tanıdığım yüzlerce DEM-Partilinin sadece 6 ayını alır. Hala Kürtçe oyunlar yasaklanıyor, Kürtçe kreş hizmeti veren belediyelere kayyım atanmış, bu kreşler dahi kapatılmış, her gün insanlar tutuklanıyor ama suçlusu DEM-Parti öyle mi? Akıl alır gibi değil. Bunlara hiçbir itirazları olmayacak, konfor alanları içinde, kimisi kişisel-grupsal husumet veya hesaplarla, atıp tutacak… Yahu insanda biraz vicdan olur.  

Kürtçenin yaşamsallaşmasının, Kürt sorununun demokratik yollardan çözümünü dayatmanın, bunun için direnmenin adresi DEM-Parti’dir. İçinde varsa Kürtçe bilmeyenler öğrenecekler, kültürlerini, tarihlerini, edebiyatlarını kendi dilleriyle okuyacaklar elbette. DEM-Parti bunu çok kolay da yapar.  

Tuncer Bakırhan Kürtçe mi bilmiyor? Kendini Kürtçe anlatamıyor mu? Elbette bunu kabul etmeyeceğiz. DEM-Parti’nin her bir Kürt yöneticisi için de aynı şey geçerli. Ama kalkıp bunu ortalık yerde, laf oyunlarıyla konuşmak başka bir şeydir. Kimse kusura bakmasın.  

Çıkıp gitsinler DEM-Parti’ye, “Kabul etmiyoruz,” desinler, “Burada oturuyoruz ve kalkmıyoruz, biz öğreteceğiz, haftada 2 saat, 4 saat her neyse, Kürtçe öğreteceğiz size.” (Kaldı ki öyle abartıldığı gibi de bir durum yok. Kürtçe biliniyor da, konuşuluyor da DEM-Parti’de…) Ne yapacaklar? Kollarından tutup dışarı mı atacaklar? Hayır. Baş göz üstüne, deyip bundan mutlu olacaklar.  

Sözün özü: Seçimlere kısa bir süre kala DEM-Parti seçmeninin sosyal medya üzerinden söylenenlere kulak asmaması gerekiyor. Kimi bilerek ve isteyerek, kimi alet olarak karalama operasyonlarının içinde. Her gün bir şey bulup çamur atma peşindeler. İşte beklenmedik kimselerin de bunların ekmeğine yağ sürmesi bu yüzden çok üzücüdür. 

 

İlginizi Çekebilir

İsveç 11 Mart’ta NATO’nun 32’nci üyesi olacak
DEM Parti’den seçim güvenliği açıklaması: 54 bine yakın seçmen usulsüz kaydırıldı

Öne Çıkanlar