Lokman Ergün: Geri dönüşüm!!!

GenelGündem

Gûlizar, henüz Gûlizar olmadan önce, onu bir tandırda saklanırken buldular. 4-5 yaşlarında sarışın bir kimsesizlik şeklinde. 1920’lerdeki Nasturi tehcirinin kılıç artığı olarak geride bırakılmış. Açlıktan ölmek üzereydi bulunduğunda.  Bir tas süt, bir de isim vermişler; Gûlizar diye.

Gûlizar’ı bırakıp gidenlerin köylerinde; kiliselerin, manastırların yıkılmış duvarlarından alınan taşlardan yapılan evlerle tekrar başladı hayat. Memlekette dönüşüm başlamış, çemberin en dış kısmında kalan ötekilerden bir tanesi; Nasturiler halledilmişti.

Atatürk Bulvarı o yıllarda açıldı. Ulus’tan Çankaya Köşküne kadar olan 6 km’lik bulvar, Ankara’nın yeni yüzü olacak, mağazalar, bankalar, iş merkezleri hep bu bulvarın etrafında açılmaya başlayacaktır. Ülkenin yeni başkentine taşınan elçilikler için ithal ürünler bulunduran dükkanlar da bulvarda yerini alacaktır. Muhtemelen Ankara’ya gelen ilk plastik ürün, bu bulvardaki bir dükkanda, 1930’lu yıllarda satılmış olacaktır.

Ahmedê Gûlizarê, 12 yaşında yetim kaldı. 15 yaşında evlendirilmiş olan Gûlizar’ın ikinci oğluydu. Babasının öldüğü köyden 6 km ötede, başka bir dağ köyünde başladı çobanlık yapmaya. Nebırnav yaylasında, yemyeşil çimenliklerin, soğuk pınarların, usulca akan ırmakların arasında, koyun sürülerini yaydı. Uzun uzun yağan karların altında, gece yağmurlarının altında, rüzgarın, tozun, soğuğun, yakıcı güneşin altında yaş aldı Ahmed. Babası öldüğünden beri, annesinin ismiyle anılıyordu. Ahmedê Gûlizarê.

1994’ün sonbaharında, Nasturi kiliselerinin, manastırlarının duvarlarından alınan taşlarla yapılmış evler, devlet eliyle yakıldığında, Gûlizar birkaç yıl önce ölmüştü. Ömrünün birinci tehcirinde ailesi tarafından geride bırakılmıştı, bu tehcirde geride bırakan kaderdi. Mezarı; yıkılmış bir manastırın, Müslüman mezarlığına dönüştürülmüş bahçesine gömülmüştü. Ahmedê Gûlizarê, ardından yakılmış bir köy ve Gûlizar’ın mezarını bırakarak Van’a geldi.

Önce hayatında ilk defa işsiz kaldı Ahmedê Gulizarê. Sonra hayatında ilk defa kira ödedi. İnşaatlarda gece bekçiliği yaptı, beceremedi. Köyünü, yaylasını, pınarlarını, ırmaklarını, rüzgarlarını bırakıp gelmişti. Bir tehcirin ardından virane bir köyde sahipsiz bırakılmış annesini, şimdi kendisi yakılmış bir köyde bırakıp gelmişti.

Ahmedê Gûlizarê, bir daha köyüne dönmedi. Ama oğlunun elleri toprağından o kadar kolay kopmamış olacak ki, o yaylalara, pınarlara, ırmaklara geri döndü. On binlerce yaşıtı gibi, mezarsız bir ölüdür şimdi.

1997’de ilk pet şişe ambalajındaki su piyasaya sürüldüğünde, Ahmedê Gûlizarê son göçüne hazırlanıyordu. Bir kamyonun ardına yüklenmiş denkler, kırık dökük eşyalarla Ankara’ya göçtü Ahmedê Gûlizarê. Kentin kenar mahallesinde, önceden oraya yerleşmiş akrabalarının yanına, kiralanmış bir gecekonduya yerleşti önce. Birkaç gün sonra, Atatürk Bulvarına yürüdü, akan trafiğin içinde, kocaman binaların gölgesinde başı döndü ilkin. Zamanla gözleri alıştı, kulakları o uğultuyu duymamaya başladı.

Bir çekçek tedarik ettiler onun için, bulvarın bir ucunu ona bellettiler. Çöplerden hangi malzemeleri toplayacağını tarif ettiler, ilk defa pet şişeyi o zaman gördü. Çobanken eşeğin yüküne bağladığı cam tentürdiyot şişesinin kaç defa kırıldığını hatırladı, bu şişe olsa hiç kırılmazdı diye düşündü. O bulvarı binlerce kez arşınladı. Bazen bir ara sokakta yönünü kaybetti, bazen evinin yolunu şaşırdı. Neredeyse kendisi ile yaşıt olan o bulvarda, yüzbinlerce pet şişe topladı.

Ama o işi de ona bırakmadılar elbet. Avrupa’nın neredeyse bütün atığı ülkeye ithal edilince, topladığı pet şişeler eskisi kadar para etmemeye başladı, zaten o da eskisi kadar toplayamıyordu artık. Çek çekini bıraktı.

Köy yasakları kalkıp, insanlar tekrar köylerine dönebildikleri vakit, birçok akrabası yazları köye gitmeye başladı. Ahmedê Gûlizarê hiç dönmedi köye. Belki ardında bıraktığı sahipsiz mezardan ve mezarsız ölüden utanmıştır, bilinmez.

Ahmedê Gûlizarê , tandırda saklanan o kız çocuğunun gerçek ismini biliyor muydu? Hiç sormadım. Doğrusu, arkada bırakıldığın isimle yaşamak mümkün mü? Onu da bilmiyorum. Belki de ancak yeni biri olursan yaşayabilirsin. Bu idrak edilmesi kolay bir şey değil sanırım.

Ahmedê Gûlizarê, Ankara’da bir mezarlığa defnedildi. Doğduğu topraklardan binlerce km uzağa. Nereye gömüleceğine dair hiç vasiyeti olmadı. Mezarını toprakla doldurup, üzerine pet bir şişeden su döktüler.

 

İlginizi Çekebilir

DEM Parti Sözcüsü Doğan: PYD ile de görüşün
ABD Gizli Servisi, Trump’ın ekstra güvenlik önlemleri taleplerini reddetmiş

Öne Çıkanlar