İsrail’in Gazze’den sonra Lübnan’a karşı başlattığı saldırının nasıl bir seyir izleyeceği çok merak edilene bir konu. 7 Ekim 2023’te Hamas’in İsrail’e saldırısıyla başlayan savaşın daha ne kadar süreceği ve dahası İsrail-İran savaşının bir olasılıktan çıkıp gerçekleşip-gerçekleşmeyeceği en başta gelen ‘’bilinmezler’’ arasında yer alıyor.
BBC Orta Doğu büro şefi Jo Floto analizinde son İsrail saldırıların şifrelerini çözmeye çalışıyor. Floto şu görüşlere yer veriyor:
‘’İsrail’in Lübnan’a yönelik kara harekâtı ikinci haftasını bitirmek üzere, zira İsrail’in savaşı da ikinci yılına girdi. Perşembe gecesi Beyrut’ta gerçekleşen hava saldırısı ve üst üste ikinci gün yani Cuma günü Güney Lübnan’daki BM barış güçlerinin İsrail ordusunun ateşiyle yaralanmasının ardından ateşkes çağrıları arttı.
Çatışmanın sona ermesi yönündeki ısrarlı çağrılara rağmen, Gazze’nin kuzeyindeki Cebeliye’de yeni bir saldırı gerçekleşiyor. İsrail’in müttefikleri de, ülkenin geçen haftaki balistik füze saldırısının ardından İran’a misilleme yapmaya hazırlanması nedeniyle itidal çağrısında bulunuyor.
Ancak İsrail, kendi yolunda yürümeye devam edecek ve bu baskılara direnecektir; bunun üç nedeni var: 7 Ekim, Binyamin Netanyahu ve ABD.
Ocak 2020’de İranlı general Kasım Süleymani, Şam’dan gece vakti Bağdat havaalanına indiğinde vuruldu. Süleymani, İran’ın kötü şöhretli Kudüs Gücü’nün başıydı. Bu, İran Devrim Muhafızları Kolordusu’nun yurtdışı operasyonlarda uzmanlaşmış elit ve gizli bir birimiydi.
İsmi Kudüs anlamına gelen ve başlıca düşmanı İsrail olan grup, Irak, Lübnan, Filistin Toprakları ve ötesinde vekil güçleri silahlandırmak, eğitmek, finanse etmek ve yönlendirmekten sorumluydu. O zamanlar Kasım Süleymani belki de İran’ın en güçlü ikinci adamıydı, ‘’Yüce Lider’’ Ayetullah Ali Hamaney’den sonra.
Süleymani’nin konvoyu havalimanından ayrılırken, bir insansız hava aracından atılan füzelerle imha edildi ve Süleymani anında öldürüldü .
İsrail, baş düşmanını bulmak için istihbarat sağlasa da, insansız hava aracı ABD’ye aitti. Suikast emrini İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu değil, dönemin ABD Başkanı Donald Trump vermişti.
Eski Başkan Trump daha sonra Kasım Süleymani suikastına atıfta bulunan bir konuşmasında “Netanyahu’nun bizi hayal kırıklığına uğrattığını asla unutamam” diyecekti. Trump ayrıca ayrı bir röportajda İsrail’in saldırıda daha aktif bir rol oynamasını beklediğini ima etti ve Netanyahu’nun “son Amerikan askerine kadar İran’la savaşmaya istekli” olduğundan şikayet etti.
Trump’ın olaylara ilişkin anlatımı tartışmalı olsa da, o dönemde cinayeti öven Netanyahu’nun, İsrail’in doğrudan İran’dan veya Lübnan ve Filistin Toprakları’ndaki vekillerinden İsrail’e karşı büyük çaplı bir saldırıyı tetikleyebileceğinden endişe ettiği düşünülüyordu. İsrail, İran’la gölge bir savaş yürütüyordu, ancak her iki taraf da diğerini daha büyük çaplı bir çatışmaya sürükleme korkusuyla, çatışmayı belirli sınırlar içinde tutmaya dikkat ediyordu.
Bundan tam dört yıl sonra, bu yılın nisan ayında aynı Binyamin Netanyahu, İsrail jetlerine Şam’daki İran diplomatik yerleşkesindeki bir binayı bombalama emri verdi ve aralarında iki İranlı generalin de bulunduğu kişileri öldürdü.
Ardından Temmuz ayında İsrail başbakanı, Beyrut’a düzenlenen bir hava saldırısında Hizbullah’ın en üst düzey askeri komutanı Fuad Shukr’un suikastına yetki verdi . Bob Woodward’ın yeni kitabına göre, mevcut ABD başkanının cevabı ona küfür etmek oldu. Woodward, Başkan Joe Biden’ın, İsrail başbakanının aylardır Beyaz Saray’ın sona erdirmeye çalıştığı bir çatışmayı tırmandırmaya hazır olmasından dehşete düştüğünü iddia ediyor.
Başkan Biden’ın, “Biliyorsunuz, İsrail’in dünya çapında giderek artan bir şekilde haydut bir devlet, haydut bir aktör olduğu algısı var” dediği bildirildi .
Aynı başbakan, bir ABD başkanı tarafından aşırı temkinli olmakla nitelenirken, halefi tarafından aşırı saldırgan olmakla eleştirildi.
ABD ateşkes anlaşması için aracılık yapmaya çalışıyor. Neden başarısız oldu?
Ortadoğu’daki çatışmalar nasıl sona erecek?
Ortadoğu’daki çatışmanın bundan sonra ne gibi sonuçları olabilir?
7 Ekim 2023 – İsrail tarihinin en kanlı günü ve aynı zamanda felaket boyutlarında bir siyasi, askeri ve istihbarat başarısızlığı.
Ancak bu iki anı birleştiren nokta, Netanyahu’nun bir ABD başkanının iradesine meydan okumasıdır.
Her iki faktör de İsrail’in mevcut savaşı sürdürme biçimini açıklamaya yardımcı oluyor.
İsrail’in son savaşları, uluslararası baskıların ABD’yi ateşkes konusunda ısrarcı kılacak kadar artmasıyla birkaç hafta içinde sona erdi.
Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısının vahşeti ve ölçeği, İsrail toplumu ve güvenlik duygusu üzerindeki etkisi, bu savaşın her zaman son dönemdeki çatışmalardan farklı olacağını gösteriyordu.
Milyarlarca dolar değerinde silahı İsrail’e döken bir ABD yönetimi için, Gazze’deki Filistinli sivillerin ölümleri ve acıları yönetim için son derece rahatsız edici ve politik olarak zararlı olmuştur. Bölgedeki Amerika’nın eleştirmenleri için, süper gücün ABD yardımının en büyük alıcısını etkileme konusunda görünürdeki acizliği şaşırtıcıdır.
Nisan ayında ABD jetlerinin İran’ın İsrail’e yönelik saldırılarını püskürtmesine rağmen – İsrail’in güvenliğinin daha büyük bir müttefik tarafından nasıl güvence altına alındığının açık bir işareti – İsrail savaşının gidişatını değiştirme girişimlerini savuşturmaya devam etti.
İsrail bu yaz, ABD’nin önceden onayını almadan Hizbullah’la çatışmayı tırmandırmayı seçti.
İsrail’in en uzun süre görev yapan başbakanı olan Netanyahu, 20 yılı aşkın deneyiminden ABD baskısının, görmezden gelmese bile dayanabileceği bir şey olduğunu öğrendi. Netanyahu, özellikle bir seçim yılında ABD’nin kendisini seçtiği yoldan saptıracak bir eylemde bulunmayacağını biliyor ve her halükarda Amerika’nın düşmanlarıyla da savaştığına inanıyor.
Farklı hesaplama
Özellikle son tırmanış söz konusu olduğunda, Netanayhu’nun İsrail siyasi ana akımının dışında hareket ettiğini varsaymak yanlış olur. Üzerindeki baskı, Hizbullah’a ve ayrıca İran’a karşı daha sert vurmak için olması yönündedir.
Geçtiğimiz ay ABD ve Fransa tarafından Lübnan’da ateşkes planı gündeme getirildiğinde, önerilen 21 günlük ateşkesi eleştirenler arasında muhalefet ve İsrail’deki ana sol kesimin yanı sıra sağ partilerden de gelmişti.
İsrail, sadece uluslararası baskılara dayanabileceğini düşündüğü için değil, aynı zamanda 7 Ekim’den sonra karşı karşıya kaldığı tehditlere karşı hoşgörüsünün değiştiği için de savaşlarını sürdürmeye kararlı.
Hizbullah yıllardır Kuzey İsrail’deki Celile’yi işgal etme amacını dile getiriyor. İsrail halkı artık silahlı adamların evlere sızdığı gerçeğini deneyimlediğine göre, bu tehdit engellenemez, ortadan kaldırılmalıdır.
İsrail’in risk algısı da değişti. Bölgedeki askeri kırmızı çizgilere dair uzun zamandır var olan fikirler buharlaştı. Geçtiğimiz yıl, yakın zamana kadar Tahran, Beyrut, Tel Aviv ve Kudüs’e bombalar ve füzeler yağdıran, tam kapsamlı bir çatışmaya yol açabilecek birkaç eylem gerçekleştirildi.
İsrail, Hamas liderini Tahran’da İranlıların misafiriyken suikastle öldürdü; Hasan Nasrallah da dahil olmak üzere Hizbullah’ın tüm liderlerini öldürdü; Suriye’deki diplomatik binalarda üst düzey İranlı yetkilileri suikastle öldürdü.
Hizbullah, Tel Aviv’deki balistik füzeler de dahil olmak üzere İsrail şehirlerine 9.000’den fazla füze, roket ve insansız hava aracı fırlattı. Yemen’deki İran destekli Husiler de İsrail şehirlerine büyük füzeler fırlattı ve bunlar İsrail savunması tarafından, merkezi İsrail’in üzerinde engellendi. İran, son altı ayda İsrail’e karşı 500’den fazla insansız hava aracı ve füze içeren bir değil iki saldırı başlattı.
Bunlardan herhangi biri geçmişte bölgesel bir savaşı tetiklemiş olabilir. Gerçek şu ki, böyle olmaması normalde temkinli, riskten kaçınan bir İsrail başbakanının bir sonraki hamlesine karar verme biçimini değiştirecektir.
/BBC Word/