Araştırmacı- yazar ve şair Selim Temo, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tunceli Valiliği, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Munzur Üniversitesi tarafından 16-17 Ekim’de yapılacak olan, ”Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” sempozyuma ilişkin açıklama yaptı.
Sempozyumu ‘uyduruk’ olarak niteleyen Temo, sosyal medya ( @selimtemo )hesabından şunları yazdı:
‘‘4 Eylül 2024’te sosyal medya hesaplarımda paylaştığım gibi, Dêsim * /Dersim’de “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” adlı bir sempozyum düzenleniyor. Valilik, Munzur Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu, “Alevîliğe atanmış kayyım kurum” Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı hamiler arasında ve orada olacaklar.
Uydurma, sempozyumun adından başlıyor, zira Dêsim tarihsel olarak Anadolu’da değildir. Antik dönem Anatoliası bugünkü Tokat-Adana hattında bitiyordu. 1393–1827 yılları arasındaki idarî birim “Anadolu Beylerbeyliği” ise daha da küçüktü (Bkz. ekteki harita). Ama 1941’de düzenlenen “Birinci Türk Coğrafya Kongresi” kararıyla “Anadolu” bugünkü Türkiye-İran sınırına kadar sündürüldü. “Tunçeli” diye bir yer de yoktu, uydurdular. Şimdi uydurdukları adı içinde olmadığı Anadolu’nun Horasan’ı ilan etmek istiyorlar ama Horasan’daki Alevî-Şiî nüfus Kürt!
Sempozyum programına baktım, ırkçı akademisyenler, inkâra devam eden başlıklar, İttihat ve Terakki’nin operasyon odalarında hazırlanmış 110 yıllık uydurmalar, arada bir doğruyu beş yalan ile aktaran sömürge akademisi… Ünlü münkirlerden birinin bildiri başlığı şöyle mesela: “Horasan, Tunceli, Afyon Ekseninde Kureyşan Ocağı.” Peki Dih / Eruh’taki Qurêşan / Kureşa aşireti ve aynı bölgedeki “Gelyo Qureyşo” (Qurêşan Vadisi) ne yana düşer? 19. yüzyıl Midyat’ında aşiretler sözleşmek için Pîr Qurêş adına yemin ediyorlardı, onu ne yapacaz? Bildiri başlıklarından başka bir tanesi ise seksiliğiyle dikkat çekiyor: “Türk İnanç Kültürü ve Tunceli: İslam ve İslam Öncesi Türk İnanç Kültürü ile Tunceli İnanç Kültürünün Karşılaştırmalı Analizi.”
Sempozyumun amaçlarından biri, “Horasan Kürtleri” kitabımın etkisini kırmak. Daha önce bir harf yanlışı bulan bir eleman olmuştu, belki bu zevât içinde bir yanlış cümle bulan çıkar! Elbette Horasan’da çok sayıda ulus ve inanç var, birileri de çıkıp Horasan Hazaraları, Horasan Türkmenleri, Horasan Beluçları, Horasan Moğolları vb çalışmalar yapabilir. “Horasan Kürtleri” kitabımda ise ben Horasan-Kürdistan ilişkisini irdeledim, 15 dil ve 3 alfabede çıkmış 300’den fazla kaynak ve alan araştırmasıyla çalışmamı tamamladım.
Kitap kısaca Horasan-Kürdistan ilişkisinin binlerce yıllık ilişkisine odaklanıyor. Öne çıkan tespitlerden ikisini aktarayım: 1. Alevilerin Horasan’dan Anadolu’ya geldikleri tezi bir resmî tarih yalanıdır, Kürt Alevîlerin Horasan’dan Türkmen olarak gelip zamanla Kürtleştikleri yalanı daha da büyük bir yalandır. 2. Bugünkü Horasan’daki Türkmen ve Özbek halkları Sünnî iken aynı bölgedeki Kürtler Alevî-Şiî’dir. Söz konusu kitabımda Horasan’daki Kürtleri aşiretler üzerinden tasnif ettim ve Kürdistan’dan Anadolu, Kafkasya, Ortadoğu, Belucistan, Afganistan ve Pakistan’a kadarki “aşiret akrabaları”yla eşleştirdim. Yaşadıkları bölgeler, iller, ilçeler ve köyleri yazdım; bu toplumu dili, edebiyatı, dini ve siyasî durumuyla birlikte anlattım.
Yani ki ey uydurukçular; akademiniz, sempozyumunuz filan boş ve beleş! İşbirlikçiler ve sabit fikirliler dışında size inanan kalmadı. Artık bilimin, bilginin, bilimsel dilin sahibi biziz. Yüz yıllardır türlü zulümlerle harap ettiğiniz avlumuzda çakır dikenleri gibi yeşerdik, boy verdik, evimizin, ulusumuzun hizmetine girdik, bal gözlü kuzulara âşık olduk, başımızı pîrlerimizin, büyüklerimizin dizlerine koyup safi kulak kesildik, öğrenerek anladığımızı anlayarak öğrendik, barbarlığa karşı hayatta kalan harflerimizi, sözcüklerimizi derledik, “dil” olduk “dile” geldik. Yenilmedik. Çok azaldık, ama biz kazandık! Siz varın dalavere ile oyalanın…”
*
“Dêsim” adını, Maraş-Hatay depreminde yitirdiğimiz Mehmet Yıldırım’ı hatırlamak için yeğliyorum. Bir araştırmasında eski belgelerdeki “Dêsim” adı üzerinde durmuştu.