Savaş, modern dünyada yalnızca askeri bir olgu olmaktan çıkmış, küresel politikaların şekillenmesinde belirleyici bir unsur haline gelmiştir. Günümüzde savaş, siyasal yapıları yeniden biçimlendiren ve güç dengelerini belirleyen temel bir araçtır. Bu durum, özellikle Ortadoğu gibi savaşın egemen olduğu bir bölgede yaşayan Kürtler için hayati bir meseleye dönüşmüştür. Kürtlerin silahsızlanması, yalnızca politik güç kaybı değil, aynı zamanda varoluşlarının tehlikeye girmesi anlamına gelir.
Ortadoğu, yüzyıllardır süregelen savaşların ve çatışmaların merkezi olmuştur. Bu bölgede silah, yalnızca bir güvenlik aracı değil, aynı zamanda hayatta kalmanın temel bir unsuru olarak görülmektedir. Tarih boyunca Kürtler, sürekli olarak bastırılmış, kimlikleri reddedilmiş ve toprakları tehdit edilmiştir. Bu gerçeklik, Kürtlerin silahlanmayı bir tercih değil, zorunluluk olarak görmesine neden olmuştur. Silahsız bir Kürt hareketi, yalnızca savunmasız kalmakla kalmaz, aynı zamanda bölgesel güçlerin manipülasyonlarına açık hale gelir.
Kürtler, Ortadoğu’da küreselleşme sürecinin en dinamik halkasını oluşturmaktadır. Bu nedenle Kürdistan, küresel ve statükocu güçler arasındaki çatışmanın en yoğun yaşandığı alanlardan biri haline gelmiştir. Kürdistan, artık sadece bölgesel bir çatışma merkezi değil, küresel güç mücadelesinin merkezine dönüşmüştür. Kürtlere dayatılan silahsızlanma, bu çatışmanın yeni bir döneme evrilmesiyle bağlantılıdır. Statükocu güçler, Kürdistan’ı çatışma merkezi olarak tutmak için barış adı altında Kürtlere silahsızlanmayı dayatmaktadır. Ancak bu, Kürtlerin teslimiyetini içeren bir çağrıdır ve bölgedeki krizi derinleştirme riskini taşır.
Kürdistan’ı çatışma merkezi olmaktan çıkarmak, Kürtlerin silahsızlanması üzerinden değil, ulus-devletlerin çözülüşünü içeren yapısal dönüşümlerle mümkün olabilir. Modern çağın kriz ve kaos üreten aygıtları olan ulus-devletler, çözülmeye başlamıştır. Kürtler, bu süreçte küresel güçlerle kuracakları stratejik ittifaklar üzerinden dayatılan teslimiyet politikalarını boşa çıkarabilir. Silahsızlanma yerine, Kürtlerin kendi politik ve askeri güçlerini koruyarak bölgedeki çözüm süreçlerine aktif katılım göstermesi gerekmektedir.
Günümüzde Kürtler, küresel güçlerin şekillendirdiği yeni dünya düzeninin en güçlü dinamiklerinden biridir. Kürtlerin bölgedeki stratejik konumu, yalnızca askeri gücü değil, aynı zamanda küresel güçlerle geliştirdiği ilişkileri de kapsar. Kürtler, modern çağın krizlerini sürekli üreten ulus-devlet sistemine karşı, değişim ve dönüşümü hedefleyen ittifaklarla hareket etmelidir. Bu, yalnızca Kürtlerin hayatta kalmasını değil, aynı zamanda özgürlük arayışını da güçlendirecektir. Kürtler için silahsızlanma, barış değil, teslimiyet anlamına gelir. Ancak Kürtler, bu dayatmayı stratejik adımlarla bertaraf ederek bölgesel ve küresel güç dengelerinde belirleyici bir rol oynayabilir.
Ortadoğu’da barışa ulaşmanın yolu, Kürtlerin politik ve askeri gücünü koruyarak, eşitlik ve adalet temelinde bir çözüm arayışından geçmektedir. Savaşın küresel bir olguya dönüştüğü bu dünyada, Kürtlerin silahsızlanması hayatta kalma mücadelesinden vazgeçmek demektir. Bu nedenle, Kürtlerin stratejik ve yapısal çözümler geliştirmesi, yalnızca bölgeyi değil, küresel dinamikleri de etkileyecek bir potansiyele sahiptir.