Merhaba sevgili okurlar,
Yüksek dağların yamaçlarında her şey susar.
Kar, yeryüzünü kalın bir battaniye gibi örter. Hayat durmuş sanırsınız ama yanılırsınız.
Çünkü o derin sessizlikte, karın altındaki sırlar fısıldanır, nefesler alınır.
Beni bilirsiniz;
Ben o sırların en dirençlisiyim. Ocak’ın sessizliğinde, Şubat’ın dondurucu nefesinde başımı yükseltirim…
Doğduğum yerlerde neşe sessizdir ama hep oradadır.
Bir yamaçta güvercinlerin kanat sesi, bir vadide rüzgârın mırıltısı eşlik eder bana.
Ve ben o sessizlikte, hayatın yeniden şarkısını söylemesine öncülük ederim.
Zayıf görünürüm, ama değilim.
İnce gövdemle karı delip geçerim.
Toprağın altından çıkmak, varlığımı haykırmak için savaşırım.
Çan biçimli başımla ters dururum; koyu yeşil yapraklarım karların arasından yükselir.
Evet, tanıdınız;
Ben kardelenim.
Berfin’im ben…
Soğuğun Kalbine Kök Salmak
Benim hikâyem soğuk toprakta başlar.
Donmuş dünyanın içinde yaşamak için mücadele ederim.
Taş gibi sert bir toprak, buz gibi keskin bir hava vardır üzerimde.
Ama köklerim derindedir; orada sabır, direnç ve umut saklıdır.
Köklerim, her gün biraz daha toprağın çatlaklarına sızar, yaşamın kapısını aralar.
Berfin’im ben,
Her sabah karın ağırlığını omuzlarım…
Her gece yıldızların parıltısına doğru yükselmek için direnir, sabaha umut taşırım.
Bernardin de Saint-Pierre’in dediği gibi:
“Her çiçek, Tanrı’nın bir düşüncesidir; kardelen ise sabırla büyüyen bir cesarettir.”
Ben o sabrın ve cesaretin hikâyesiyim…
Karanlıkta Büyüyen Bir Direniş
Benim hikâyem dağların yamaçlarında başladı.
Binlerce yıl boyunca insanlara umut oldum.
Her bahar, yeni bir başlangıç için sembol oldum.
Efsanelerde, bir dervişin yakarışında, bir annenin gözyaşında, bir dengbêjin stranında, bir halkın özgürlük hayalinde bulundum.
Kardelenim ben,
karların altında nefes alan bir hayatım…
Topraklarım soğuktur, gökyüzüm sisle kaplıdır.
Hikâyem size uzak gibi görünebilir belki…
Ama eğer zorluklarla yüzleşmeyi öğrendiyseniz,
En karanlık günlerde bile umudu içinizde büyüttüyseniz,
Benim hikâyem sizin de hikâyenizdir…
Berfin’im ben,
dağların çocuğuyum…
Serhat’ın çetin kışında, Dersim’in sokaklarında, Harran’ın ovalarında, Garzan’ın doruklarında, Botan’ın rüzgârındayım.
En çok yalnız yamaçlarda büyürüm; çünkü özgürlük, yalnızlıkta hissedilendir.
Toprağın soğuğu, buzun keskinliği, üzerimde taşın ağırlığı vardır.
Her darbede köklerim biraz daha derine iner.
Ama yılmam.
Adorno’nun dediği gibi:
“Mücadele, var olmanın en saf biçimidir.”
Çünkü var olmak, baskıya rağmen kök salmaktır.
Çünkü mücadele etmek benim doğamda vardır.
Donmuş Toprağın Altındaki Sır
Ben Berfin’im.
Soğuğun çiçeği, buzun altındaki mucizeyim.
Kırılgan görünürüm, ama köklerim taşları yarar.
Gövdem ince bir umut dalıdır; karı delip gökyüzüne yükselir.
Ahmed Arif’in dediği gibi:
“Ve kavuşmak, bir sabah vakti, bir kente, bir dosta, bir sevdaya…”
Benim hikâyem de sabah vakti kavuşmanın hikâyesidir.
Her kışın sonunda yeniden başkaldırırım. Hep baharı müjdelerim.
Çünkü kar erir. Çünkü buz çözülür. Çünkü güneş doğar.
Her sabah köklerimle toprağa, gövdemle gökyüzüne tutunurum.
Kardelenim ben..
Sadece bir çiçek değilim.
Ben her kış ezilen ama her bahar yeniden dirilen bir halkın direnişiyim.
Kürdün Hikâyesi, Kardelenin Direnişi
Berfin’im ben.
Serhat’ın stranlarında, Dersim’in derelerinde, Botan’ın taşlarında, Zaho’nun sokaklarında,
Saqız’ın toprağının derinliklerinde, Kobane’nin siperlerindeyim.
Yüzyıllardır direnen Kürtlerin sabrını, cesaretini, özgürlüğe olan inancını temsil edenim.
Baskıya, inkâra, zorbalığa rağmen ışığa kök salarım.
Ben bir annenin gözyaşıyım, bir çocuğun bekleyişi, bir kadının özgürlük rüyası, bir halkın umuduyum.
Her kışın sonunda karların altından filizlenen, karanlığı yırtıp atanım ben.
Kardelenim,
her baskıya, her inkâra rağmen bir yol bulanım ben.
Karşıma çıkan taşlar, soğuklar ve sessizlik…Hepsi geçicidir.
Ama direniş, köklerimde saklıdır.
Direniş ve Vefa
Karın üzerine bıraktığım iz, bir annenin sabrında, bir halkın inancında saklıdır.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dediği gibi:
“Acı çekmek özgürlükse,
Özgürüz ikimiz de…”
Acılardan süzülen, özgürlüğün bedelinin çok büyük olduğunu bilenim ben.
Kendi toprağımda nefes almanın bile zorlaştığı zamanlarda asla ama asla vazgeçmeyenim.
Uçakların o çirkin, korkutucu seslerine, SİHA’ların karanlık gölgelerinden atılan bombalara, Tişrin’de kahramanca direnenim ben.
Berfin’im,
kökleri derinlerde güçlenen, her darbe, her baskıda daha da büyüyenim ben.
Mark Twain’in dediği gibi:
“İlkbahar, dünyanın bir çocuk gibi yeniden gülümsemesidir.”
Ben o gülümsemenin habercisiyim.
Kardelenim,
Her sabah yeniden filizlenen, her bahar kışın karanlığını yırtan, yıldızlara ulaşan ışığım ben.
Başkaldıran bir umut, toprağın bağrında saklı bir vefayım.
Bir halkın umudu, bir annenin sabrı, bir çocuğun düşü, bir kadının özgürlük çığlığıyım.
Berfin’im,
Kürdistan’ın bağrında yeşerenim.
karların altından başkaldıran bir inanç, buzları eriten bir direnişim.
Her direniş, yeni bir hayatın müjdecisidir.
Kardelenim ben,
Umudun toprağa düştüğü yerde baş veren,
Ve özgürlüğe yükselenim.
Ahmed Arif’in dediği gibi
”dağlarına bahar gelmiş memleketimin” özgürlük müjdesiyim…