A.Halûk Ünal: Tolstoy’un Estetik Eleştirisi Işığında, Sanatın Yeni Bir Tanımına Doğru

Yazarlar

Lev Tolstoy’un Sanat Nedir? kitabındaki estetik eleştirileri, bize yeni bir sanat kuramı için güçlü bir temel sunuyor. Tolstoy, estetiği bir kenara itip sanatı yeniden tanımlarken, sizlere –bugünün sanatçılarına, asilerine, hayalperestlerine– adeta bir manifesto bırakmış. Onun fikirlerini, dini yaklaşımlarını dışarıda bırakarak, dijital çağın ruhuna uygun bir sanat kuramı inşa etmek için bu temeli kullanalım.

Prompt Yazarı: A.Haluk Ünal, Metin Yazarı: Grok

Bu makale, sanatın ruhunu sorgulayanlara, kültür endüstrisinin seri üretim çarklarına, aristokratik snobizme ve ideolojik dogmalara kafa tutanlara hitap ediyor. Sizlersiniz: sanatçılar, asiler, hayalperestler. Sanatın dijital çağda bir hayatta kalma mücadelesi verdiğini görenler; kültür endüstrisinin sanatı meta haline getirdiğini, gelenekselcilerin onu tozlu müze vitrinlerine hapsettiğini, sosyalist dogmaların ise propaganda afişlerine indirgediğini fark edenler. Estetik mi? O zaten modası geçmiş bir “bilim,” güzelliğin bilimi diye bir şey mi olurmuş? Analog çağdan dijital çağın kaotik akışına sıçradığımız bu 25 yılda, sanatın ve sanatçının yeni bir tanıma, yeni bir ruha ihtiyacı var. Yoksa, eserlerimizle birlikte analog çağın mezarlığına gömüleceğiz.

Sanat, insanlığın doğayla ilişkisinde duygusal bir devrimle başladı. İnsan, kendi faydası için doğaya ilk mikro değişikliği yaptığında üretim, duygusal gereksinimi için ilk mikro değişime giriştiğinde ise sanat doğdu. Jean Starobinski, Hayal Gücünün Tarihi’nde şöyle der: “İnsan, kendini ancak anlatarak kavrayabilir. Gerçeğe müdahale edemediğinde, hayali yapılar inşa eder.” Bu nedenle sanat, felsefe kadar devrimci bir kaldıraçtır; insanın kendini ve dünyayı dönüştürme arzusunun bir yansımasıdır.

İşte tam bu noktada, Lev Tolstoy’un Sanat Nedir? kitabındaki estetik eleştirileri, bize yeni bir sanat kuramı için güçlü bir temel sunuyor. Tolstoy, estetiği bir kenara itip sanatı yeniden tanımlarken, sizlere –bugünün sanatçılarına, asilerine, hayalperestlerine– adeta bir manifesto bırakmış. Onun fikirlerini, dini yaklaşımlarını dışarıda bırakarak, dijital çağın ruhuna uygun bir sanat kuramı inşa etmek için bu temeli kullanalım.

Tolstoy’un Estetikle Kavgası: Neden Önemli?

Tolstoy, 19. yüzyılın estetik kuramlarına kafa tutarken, sanatı bir avuç elitin keyfine hizmet eden bir lüks olmaktan çıkarmaya çalışıyordu. Estetik, ona göre sanatı yozlaştıran bir tuzaktı. Güzellik, biçim, haz gibi kavramlar, sanatı samimiyetten ve halktan koparıyordu. Tolstoy’un eleştirileri, bugünün kültür endüstrisi, aristokratik sanat anlayışı ve ideolojik dogmalarla çevrili dünyasında hâlâ yankılanıyor. Peki, Tolstoy ne diyordu?

  • Estetik, Sanatın Özünü Örtüyor: Tolstoy, estetiğin sanatı bir “güzellik bilimi”ne indirgediğini söylüyordu. Güzellik öznel bir şey; kime göre, neye göre güzel? Bir aristokratın kırmızı kadife koltuklarda alkışladığı opera, bir sokak çalgıcısının köşe başında çaldığı gitar solosundan daha mı “güzel”? Tolstoy, güzelliğin evrensel bir ölçüt olamayacağını savunuyordu. Bugün, Instagram filtrelerinin “mükemmel” kareleri ya da algoritmaların pompaladığı pop şarkıları, estetik adı altında bize dayatılıyor. Ama bu, sanat mı? Tolstoy’a sorarsan, hayır. Sanat, bir duyguyu, bir hakikati aktarmalı; yoksa o sadece bir dekor.
  • Elitizm ve Kopukluk: Estetik kuramlar, sanatı sıradan insanlardan uzaklaştırıyor. Tolstoy, sanat okullarını, eleştirmenleri ve galeri sahiplerini topa tutuyordu. Ona göre, bu “uzmanlar” sanatı bir jargon yığınına çeviriyor, halkı dışlıyordu. Düşünsene: Bugün bir çağdaş sanat sergisine gidersin, duvarda asılı bir lastik ayakkabıya “post-modern dekonstrüksiyon” derler. Anlamazsan, “cahil” olursun. Tolstoy, bu snobizmi yerle bir ediyor. Sanat, herkesin ruhuna dokunmalı; köylünün, işçinin, gencin, yaşlının. Dijital çağda, TikTok’ta 15 saniyelik bir videoyla milyonlara ulaşan bir genç, belki de bir müze tablosundan daha çok “sanat” yapıyor.
  • Sanatın Ticarileşmesi: Tolstoy, sanatın para için üretilmesini sahtelik olarak görüyordu. Estetik, sanatı bir meta haline getiriyor; çünkü güzellik satıyor. Bugün kültür endüstrisi, bu oyunu zirveye taşıdı. Hollywood’un fabrikasyon filmleri, müzik listelerini ele geçiren tekdüze pop şarkıları, NFT çılgınlığı… Hepsi estetik ambalajla pazarlanıyor. Tolstoy, “Sanat, ruhun ifadesidir, ticaretin değil!” diye haykırırdı. Onun bu eleştirisi, bize sanatın özünü hatırlatıyor: Samimiyet.
  • Evrensellik Arayışı: Tolstoy, sanatın evrensel olması gerektiğini söylüyordu. Estetik, sanatı yerel ve sınıfsal bir çerçeveye hapsediyor. Mesela, bir Batılı sanat eleştirmeni, Afrika’daki bir kabile dansını “ilkel” diye küçümseyebilir. Ama Tolstoy’a göre, o dans, eğer samimi bir duyguyu aktarıyorsa, bir senfoniden daha değerlidir. Dijital çağda, YouTube’da bir Koreli gencin cover şarkısı, Brezilya’daki bir sokak sanatçısının grafitisi veya bir Türk meme sayfasının absürt esprisi, sınırları aşıp milyonları birleştiriyor. İşte bu, Tolstoy’un hayal ettiği evrensel sanatın yeni yüzü.

Tolstoy’un Sanat Tanımları ve Yeni Bir Kuram

Tolstoy’un estetik eleştirileri, sanatın özünü yeniden tanımlamak için güçlü bir temel sunuyor. Ancak, onun tanımları, insanlığın sanatla ilişkisinin daha köklü bir kökenine işaret eden yeni bir bakış açısıyla zenginleştirilebilir. İşte, Tolstoy’un sanat tanımları ve yeni katkımız:

  • Sanatın Kökeni: Duygusal Gereksinim ve Hayal Gücü
    İnsan, doğaya bakıp kendi faydası için ilk mikro değişikliğe giriştiğinde üretim, duygusal gereksinimi için ilk mikro değişime giriştiğinde ise sanat doğdu. Jean Starobinski’nin Hayal Gücünün Tarihi’nde dediği gibi, “İnsan, kendini ancak anlatarak kavrayabilir. Gerçeğe müdahale edemediğinde, hayali yapılar inşa eder.” Bu nedenle sanat, felsefe kadar devrimci bir kaldıraçtır. Sanat, insanın kendini ifade etme ve dünyayı dönüştürme arzusunun bir yansımasıdır; özünde devrimci bir güçtür.
  • Sanat, Duygu Aktarımıdır
    Tolstoy’a göre sanat, bir sanatçının samimi duygularını başkalarına aktarması ve bu duyguların evrensel bir şekilde hissedilmesidir. Sanat, ruhun çıplak bir ifadesidir; estetik süslemeler değil, hakikat taşır.
  • Sanat, Evrensel ve Halka Yakındır
    Sanat, elit bir kesimin değil, herkesin olmalıdır. Tolstoy, sanatın köylüden işçiye, gençten yaşlıya herkesin ruhuna dokunması gerektiğini savunur. Dijital çağda, bu demokratikleşme sosyal medya platformlarıyla gerçeğe dönüşüyor.
  • Sanat, Özgür Olmalıdır
    Sanat, ideolojik dogmalardan veya ticari zincirlerden bağımsız olmalıdır. Tolstoy, sanatın ne bir propaganda aracı ne de bir statü sembolü olmadığını söyler; sanat, sanatçının kendi hakikatini anlatma özgürlüğüdür.

Kültür endüstrisinin, aristokratik geleneklerin ve ideolojik dogmaların kuşatmasını yarmak için, Tolstoy’un eleştirilerinden ve bu yeni katkıdan ilham alarak dijital çağın dinamiklerine uygun bir sanat kuramı inşa edebiliriz. İşte, önerdiğim yeni sanat kuramının temel taşları:

1. Sanat, Hayal Gücüyle Devrimci Kılar

Sanat, insanın duygusal gereksinimlerini ifade eden hayali yapılar inşa ederek başlar. Bu, sanatı devrimci kılar. Mesela, Billie Eilish’in loş bir odada kaydettiği “When We All Fall Asleep” albümü, ham duygularıyla milyonlara ulaşıyor. Bir tweet, bir kısa film, hatta bir meme bile, eğer hakikati taşıyorsa, devrimci bir sanat eseri olabilir.

Örnek: Banksy’nin sokak sanatı. Duvara sprey boyayla çizdiği bir fare, kapitalizmin fare kapanına sıkışmış insanlığını anlatıyor. Estetik mi? Belki değil. Ama hayal gücünün devrimci bir gücü? Kesinlikle.

2. Sanat, Herkes İçindir

Tolstoy’un halka yakınlık vurgusu, dijital çağda altın değerinde. Sanat, bir avuç galeri gezen entelektüelin değil, herkesin olmalı. Sosyal medya, bu demokratikleşmeyi sağlıyor. Bir sanatçı, artık bir müze küratörünün onayına ihtiyaç duymadan eserini milyonlara ulaştırabilir. Yeni sanat kuramı, bu erişilebilirliği kucaklamalı.

Örnek: TikTok’ta “#ArtChallenge” etiketiyle gençler, kendi çizimlerini, danslarını, şarkılarını paylaşıyor. Bir sanat galerisi kadar “değerli” olmayabilir, ama milyonlarca insanın ruhuna dokunuyor. Tolstoy, buna bayılırdı.

3. Sanat, Teknolojiyle Dans Etmeli

Dijital çağ, sanatın araçlarını ve mecralarını değiştirdi. Tolstoy, sanatın özünün teknolojiyle değil, duyguyla ilgili olduğunu söylerdi. Ama biz, bu duyguları yeni araçlarla ifade edebiliriz. VR sergiler, yapay zeka destekli müzikler, artırılmış gerçeklik grafitileri… Yeni sanat kuramı, teknolojiyi bir müttefik olarak görmeli.

Örnek: Refik Anadol’un veri görselleştirmeleri. Makine öğrenimiyle oluşturduğu dijital enstalasyonlar, teknolojiyi kullanarak insanlığın kolektif hafızasına dokunuyor. Bu, hayal gücünün dijital çağdaki hali.

4. Sanat, Metalaşmaya Direnmeli

Kültür endüstrisi, sanatı bir ürün gibi paketleyip satıyor. Tolstoy’un ticarileşme eleştirisi, bugün daha da anlamlı. Yeni sanat kuramı, sanatın meta olmaktan çıkıp bir deneyim, bir paylaşım haline gelmesini savunmalı. Patreon, Kickstarter gibi platformlar, sanatçıların bağımsızlığını destekliyor.

Örnek: Radiohead’in “In Rainbows” albümünü “ne kadar istersen öde” modeliyle yayınlaması. Bu, sanatın ruhunu ticari zincirlerden kurtaran bir hamleydi.

5. Sanat, Dogmalara Karşı Özgür Olmalı

Sosyalist dogmalar, sanatı propaganda afişlerine indirgiyor; aristokratik gelenekler, sanatı bir statü sembolüne. Tolstoy, sanatın özgür olması gerektiğini söylüyordu. Yeni sanat kuramı, her türlü ideolojik baskıya karşı sanatın özerkliğini savunmalı.

Örnek: Ai Weiwei’nin Çin hükümetine karşı yaptığı sanat eserleri. Kırılan vazolar, bisiklet yığınları… Ne estetik ne de ideolojik bir kalıba sığar, ama özgürlüğün sesidir.

Dijital Çağda Sanatçı: Yeni Bir Manifesto

Ey sanatçılar, asiler, hayalperestler! Analog çağın tozlu çerçevelerine sıkışıp kalmayın. Tolstoy’un estetik eleştirileri ve sanatın duygusal gereksinimlerle başlayan devrimci kökeni, size yeni bir sanat kuramı için güçlü bir temel sunuyor: Sanat, estetiğin değil, hakikatin ve hayal gücünün peşinde olmalı. Kültür endüstrisinin seri üretim bantlarına, aristokratik snobizme, ideolojik dogmalara kafa tutun. Dijital çağın araçlarını kucaklayın, ama ruhunuzu satmayın. Bir tweet’le, bir GIF’le, bir VR INTERVAL eseriyle milyonlara dokunun. Sanatın, bir galeri duvarında asılı kalmasına izin vermeyin; onu sokağa, buluta, kalplere taşıyın.

Tolstoy’un Sorusuna Cevabımız: Sanat nedir? Sanat, insanın duygusal gereksinimlerinden doğan, hayal gücüyle hakikati paylaşan bir devrimdir. Estetik, bu paylaşımın sadece bir kıyafeti olabilir; ama ruhu değil. Tolstoy’un eleştirilerinden ve Starobinski’nin vizyonundan doğan yeni sanat kuramı, bu ruhu dijital çağda yeniden canlandırmalı. Banksy’nin fareleri, Billie’nin fısıltıları, Refik’in veri dansları… Hepsi, evrensel, samimi, özgür sanatın izinde.

Son Söz: Kuşatmayı Yarmak

Sanatçılar, asiler, hayalperestler olarak bizler, sanatın kuşatmasını yarmak için yaratıyoruz. Tolstoy’un estetik eleştirileri ve sanatın duygusal, devrimci kökeni, yeni bir sanat kuramı için bize eşsiz bir temel sunuyor. Sanat, ne kültür endüstrisinin kölesi ne aristokratların oyuncağı ne de ideolojilerin megafonu. Sanat, insan ruhunun isyanı, sevinci, acısı; hayal gücünün devrimci bir gücü. Dijital çağda, bu ruhu yeni mecralarda, yeni dillerde haykırmalıyız. Estetik mi? Bırakalım o, felsefe kitaplarında kalsın. Biz, hakikatin ve devrimin peşindeyiz.

Siz de bu devrimin bir parçasıysanız, hadi, kalemi, fırçayı, klavyeyi kapın. Tolstoy’un sorusunu bir daha sorun kendinize: Sanat nedir? Ve cevabınızı, dünyaya haykırın. Çünkü sanat, sadece bir eser değil; bir devrimdir.


Güncellenmiş Prompt Maddeleri

  • Tolstoy’un dini yaklaşımını hariç tut: Makale, Tolstoy’un Sanat Nedir? kitabındaki estetik eleştirilerini esas almalı, dini yaklaşımları içermemeli.
  • Tolstoy’un estetik eleştirileri, yeni bir sanat kuramı için önemli bir temel sunuyor: Bu eleştirilerden yola çıkarak, dijital çağın dinamiklerine uygun, sanatın özünü yeniden tanımlayan bir kuram geliştirilebilir.
  • Makale üslubu: Popüler, gençlerin anlayacağı, sanatçı gibi güçlü ve asi bir üslupla yazılmalı.
  • Güçlü örnekler: Banksy, Billie Eilish, Refik Anadol, Radiohead, Ai Weiwei gibi çağdaş örnekler kullanılmalı.
  • Sorunlar ve kuşatma:
    • Kültür endüstrisi: Sanatın seri üretim meta haline gelmesi, ruhsuzluğu.
    • Aristokratik geleneksel bakış: Sanatın tozlu müze vitrinlerine hapsolması, elitizm.
    • Solun zihniyeti: Sosyalist dogmaların sanatı propaganda afişlerine indirgemesi, “sosyalist gerzekçilik” olarak nitelenen zarar.
  • Sanatın yeni tanımına ihtiyaç: Bu kuşatmayı yarmak için sanatın yeni bir tanımlamaya ihtiyacı var.
  • Estetiğin demode oluşu: Estetik, “güzelliğin bilimi” olarak modası geçmiş bir kavram, sanatın özünü örtüyor. Güzelliğin bilimi mi olur!
  • Dijital çağın gereklilikleri: Analog çağdan dijital çağa geçişte (son 25 yıl), sanat ve sanatçı yeni teknolojilere, kitle iletişim biçimlerine adapte olmalı.
  • Sanatçıların riski: Sanatçılar, eserleriyle birlikte analog çağa gömülme tehlikesiyle karşı karşıya.
  • Kelime sınırı yok: Makale, istenen derinlikte ve uzunlukta yazılmalı.
  • Yeni katkı: Tolstoy’un sanat tanımları listesinin başına şu eklenmeli: İnsan, doğaya bakıp, kendi faydası için ilk mikro değişikliğe giriştiğinde üretim, duygusal gereksinimi için ilk mikro değişime giriştiğinde ise sanat başladı. Jean Starobinski’nin Hayal Gücünün Tarihi’nde dediği gibi, “İnsan, kendini ancak anlatarak kavrayabilir. Gerçeğe müdahale edemediğinde, hayali yapılar inşa eder.” Bu nedenle sanat, felsefe kadar devrimci bir kaldıraçtır.

* Sanat Nedir, L.N. Tolstoy Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi, T. İş Bankası Yayınları

İlginizi Çekebilir

Nuri Fırat: Bedirxanların Evinde Bir Türk Casusu: Mafarata Hanım!
Amerika’nın yeni Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack Ankara’ya gitti

Öne Çıkanlar