İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) son raporuna göre, cezaevlerinde en az 335’i ağır, bin 412 hasta tutuklu bulunuyor. Akdeniz Bölgesi’ndeki Antalya, Burdur ve Mersin cezaevlerindeki hasta mahpus sayısının da 80 olduğu öğrenildi.
İHD’nin bilgilerine göre, Manavgat S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan hasta mahpuslardan Neslihan Çetin, uzun yıllar zehirli guatr tedavisi gördükten sonra 2021 yılında tiroid bezleri alındı ve ömür boyu hormon ilacı kullanmak zorunda bırakıldı. İlaçların verilmemesi nedeniyle sağlık durumu ağırlaştı.
Kürt sanatçı Axîn Biro (İbrahim Ertaş), prostat ve şeker hastası, Nesip Tarım Hepatit B, üst solunum yolu enfeksiyonu, akciğer iltihaplanması, gastrit ve ülser hastası, Mahmut Kaygun’un ise tüm dişleri çekilmiş durumda ve damağındaki enfeksiyon nedeniyle görme kaybı riski taşıyor.
Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde (YGC) tutulan hasta mahpuslardan Nusret Saltan kronik astım hastası. Anjiyo olan Mehmet Ayaz, kronik kalp hastası. Kalp kapakçıkları değiştirilen Emrah Abi, mitral darlığı ve yetersizliği hastası ve ömür boyu kalp ve damar sisteminde pıhtılaşmaya karşı ilaç kullanmak zorunda.
“Fiili idam cezası”
Hasta mahpusların durumuna dair konuşan İHD Mersin Şubesi Hapishane Komisyonu Sözcüsü Avukat Muammer Derince, tahliyelere ilişkin hukuki mekanizmaların işlevsizleştirildiğini söyledi.
Hastane raporlarına rağmen tahliyelerin gerçekleşmemesinin başlıca sorumluluğun Adli Tıp Kurumu (ATK), İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) ile Cumhurbaşkanlığı’nda olduğunu belirten Derince, siyasi nedenlerle tahliyelerin engellenmesini “fiili idam” olarak nitelendirdi.
Sağlık sistemindeki eksikliklerin durumu daha da ağırlaştırdığının altını çizen Derince, sorumluluk çağrısında bulunarak, ekledi: “Cezaevlerinde yaşanan kapasite sorunları ve sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler de bu sorunun sebepleri arasında gösterilmektedir. Tutsağın hastaneye gittiğinde yaptığı tahlillere erişimin önündeki engellerin kaldırılması gerekir, aile bireyleri ya da vasisinin bu bilgilere e-devlet üzerinden erişebilmesi gerekir. Hasta tutsakların yerel hastanelerin verdiği ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarının da dikkate alınarak salıverilmesi gerekmektedir. Hasta tutsaklar İdare ve Gözlem Kurulu’nun infaz erteleme kararlarından bağışık tutulmalıdır.”
“Sağlığa erişim hakkı ortadan kalktı”
Sağlığa erişim hakkının fiilen ortadan kaldırıldığını ve bu durumun ağır sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Derince, cezaevlerindeki uygulamaların hasta tutsakların yaşamını tehdit eden bir hale geldiğini söyledi.
Derince, şöyle devam etti: “Her cezaevi kampüsü önünde 24 saat ambulans bulunmalı, hasta mahpusların ani kalp krizi ya da organ yetmezliği gibi hastalıklarda bir an önce en yakın hastaneye ulaştırılmaları sağlanmalı. Hasta mahpus hapishanede hiçbir zaman tek kalmamalı, kendisine yardımcı olacak arkadaşlarıyla aynı koğuşta kalmalıdır. Hasta mahpuslar güneş ve havalandırmadan, sağlık ve beslenme olanaklarından şartsız yararlandırılmalı, ilaçları temin edilmelidir. Kelepçeli muayene olmamalı, muayene yapan doktorun ötekileştirici tavrı olmamalıdır. Hasta mahpus ameliyat sonrası revire ya da müşahede koğuşuna götürüldüğü zaman kelepçe vurulmamalı ve uygun koşullar yaratılarak hasta tutsağın yakını yanında bulundurulmalıdır. Kadın tutsaklar muayene edilirken içeride jandarma ya da gardiyan bulunmamalıdır. Bütün hasta tutsaklar hastanelerin ‘cezaevinde tek başına kalamaz’ raporu verildiği an derhal tahliye edilmelidir. Sivil toplum kuruluşları ve toplumun genelinin, hasta tutsakların durumuna daha fazla dikkat çekmesi ve bu konuda farkındalık yaratması önemlidir. Toplumun bu çağrılara destek vermesi, hasta tutsakların yaşam haklarının korunması açısından hayati önem taşımaktadır.” (Abdulkadir Ayten/MA