ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırılacağını duyurması birçok kesimde ‘’şaşkınlık’’ yarattı. El-Nusra gibi cihadist bir örgüte liderlik yapmış Suriye’nin HTŞ’li lideri El Şara ile görüşmesi şaşkınlığı daha da artırdı. Yaptırımların kaldırılması ise Suriye genelinde memnunlukla karşılandı.
Buna ilk olumlu tepkiyi ise SDG genel komutanı Mazlum Abdı verdi, kararı ‘’memnuniyetle karşıladıklarını’’ açıkladı. Ancak savaşta büyük yıkım yaşayan Suriye için yaptırımların kaldırılmasının olası ‘’iyi sonuçları’’ ve ABD’nın buna karşılık ne istediği ise halen tartışılıyor. Bu, yıllarca savaşla boğuşan ülke için işleri çok daha kolaylaştırabilir. Ancak bazı sorular henüz cevapsız kaldı.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerine politik analizler yazan Jennifer Holleis bu konuyu ele almış:
‘’Suriye sokaklarında bu hafta da kutlamalar yaşandı. ABD Başkanı Donald Trump, ülkeye yönelik ABD yaptırımlarını tamamen kaldıracağını açıklamıştı. 45 yıl süren uluslararası izolasyonun ardından Suriyeliler, savaşla boğuşan ülkelerinin geleceğine artık daha fazla sevinç ve umutla bakıyor.
Trump Salı günü Körfez ülkelerine yaptığı ziyarette, “Suriye’nin zamanı geldi. Tüm yaptırımları kaldırıyoruz” dedi ve ekledi:
“İyi şanslar Suriye. Bize gerçekten özel bir şey başarabileceğini göster.”
Suriye Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani, bunun “belirleyici bir dönüm noktası” ve “Suriye’nin istikrara, ekonomik bağımsızlığa ve Suriye halkı için gerçek bir ulusal yeniden yapılanmaya ulaşması için önemli bir fırsat” olarak niteledi.
Henüz hiçbir ayrıntı bilinmiyor
Ancak yaptırımların kaldırılmasının sadece uluslararası insani yardım, bankacılık sektörü veya genel iş faaliyetleri gibi belirli alanları mı etkileyeceği, yoksa belirli koşullara mı tabi olacağı henüz netlik kazanmadı.
Örneğin AB bazı yaptırımları kaldırdı ama bazıları hâlâ yürürlükte. AB Komisyonu Dış Politika Sözcüsü Kaja Kallas, perşembe günü Suriye’ye yönelik yaptırımların daha da hafifletilmesini önerdi.
Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin (ECFR) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Julien Barnes-Dacey, DW’ye verdiği röportajda, “Suriye’ye karşı alınan önlemlerin yelpazesi göz önüne alındığında, Trump’ın sözlerinin eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği henüz belli değil” dedi:
“Bu süreç birçok Suriyelinin istediğinden daha uzun sürebilir.”
“Ancak, ABD’nin temel yaptırımları kaldırılabilirse ve buna sahada daha istikrarlı bir güvenlik durumu eşlik ederse, ülkeye ekonomik yardım getirmek için önemli ölçüde daha iyi koşullar olacaktır. Aksi takdirde, hükümet zor zamanlar geçirecektir,” diye ekliyor.
Geçiş sürecindeki bir ülke
Suriye, son altı ayda büyük değişimlere sahne oldu. Aralık ayında, Tahrir eL-Şam liderliğindeki bir isyancı grup diktatör Beşşar Esad’ı devirdi . İsyancı grubun liderliğini şu anki geçici devlet başkanı Ahmed eş-Şara üstleniyor. Yaklaşık 14 yıldır iç savaşla boğuşan ülkenin yeniden inşasının maliyetinin 360 ila 900 milyar avro arasında olduğu tahmin ediliyor.
Eş-Şara, Suriye’deki çok sayıda farklı siyasi ve dini grubu yeni hükümete entegre etme sözü verdi ancak şüpheler devam ediyor. Son aylarda, çoğunluğu Sünni olan nüfusun azınlıklara karşı cephe aldığı şiddetli çatışmalar yaşandı. Yaşanan olaylar, Suriye’deki yeni hükümetin ülkedeki durumu henüz tam olarak kontrol altına alamadığını açıkça ortaya koydu.
Ancak Trump’a göre, geçmişte El Kaide gibi aşırılıkçı gruplarla bağlantısı olduğu bilinen Eş-Şara’nın “gerçek bir şansı var.”
Trump, “O gerçek bir lider” dedi.
Yaptırımların kaldırılması şartlı mı?
Trump, yaptırımların kaldırılacağına dair açıklamasının yanı sıra Suriye’ye yönelik beş talepte bulundu. Sözcüsü Karoline Leavitt, Platform X’te şunları yazdı:
“1. İsrail ile İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayın; 2. Tüm yabancı teröristleri Suriye’den ayrılmaya çağırın; 3. Filistinli teröristleri sınır dışı edin; 4. ABD’nin İslam Devleti’nin (IŞİD) yeniden canlanmasını önlemesine destek olun; 5. Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD kamplarının sorumluluğunu üstlenin.”
Trump , Suriye’nin “ayağa kalktığında” İsrail’i tanımayı kabul ettiğini bizzat söyledi. Ancak Şam’ın, İsrail ile bazı Arap devletleri arasındaki ilişkileri normalleştirmek için ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan İbrahim Anlaşması’nı kabul edeceğine dair resmi bir teyit gelmedi.
Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu’nun Suriye analisti Nanar Hawach, DW’ye yaptığı açıklamada, “Esad’ın devrilmesinden bu yana İsrail’in Suriye’de önemli bir istikrarsızlaştırıcı güç haline geldiği göz önüne alındığında, İsrail ile daha iyi ilişkiler kurmak önemli olacaktır.” dedi.
“Suriye askeri tesislerine yüzlerce hava saldırısı düzenlediler ve güneydeki Suriye topraklarına doğru ilerlediler. Eğer bir anlaşmaya varılmazsa, İsrail büyük ihtimalle istikrarsızlaştırıcı bir faktör olarak kalmaya devam edecek” dedi.
İsrail ile Suriye arasındaki yakınlaşmanın olası etkileri
Hawach, İsrail ile yakın bağların, El-Şara’ya yönelik iç siyasi baskıya yol açabileceğini de sözlerine ekledi. İsrail ve Suriye geçmişte birbirlerine düşmanca davranmış ve İsrail’in kuruluşundan bu yana defalarca çatışmalar yaşanmıştır. “Ancak avantajları muhtemelen olası dezavantajlardan daha ağır basacaktır,” diye vurguluyor Hawach.
İsrail, yeni Suriye hükümetiyle olası diplomatik ilişki kurulması konusunda henüz bir açıklama yapmadı. Ülke, devrik Suriye rejiminin İran ve Hizbullah’la olan bağları konusunda endişe duyuyor ve 7 Ekim 2023’te Gazze’den başlatılan Hamas saldırısına benzer bir saldırının sınır ötesinde gerçekleşmesinden korkuyor. Yeni diplomatik ilişkiler buna karşı koyabilir.
Dördüncü ve beşinci talepler ise ABD’nin “IŞİD’in yeniden canlanmasını önlemesi” ve “Suriye’nin kuzeydoğusundaki IŞİD kamplarının sorumluluğunu üstlenmesi” konusunda destek sağlanması, ABD’nin ülkenin kuzeydoğusundaki askerlerini çekmeyi planladığının bir başka işareti olabilir. ABD askerlerinin desteğiyle Suriye Kürt milislerinin yönettiği kamplarda binlerce IŞİD destekçisi ve aileleri yaşıyor.
Suriyeli mültecilerin dönüşü
Uluslararası Kriz Grubu’ndan Nanar Hawach, yaptırımların sona ermesinin yalnızca ekonomi üzerinde olumlu etkiler yaratmayacağına inanıyor.
“Ekonominin çöküşü, temel hizmetleri zayıflatarak, yerel şikayetleri daha da kötüleştirerek ve insanları silahlı grupların kollarına iterek güvensizliği artırdı” diye açıklıyor ve ekliyor:
“Yaptırımların kaldırılması bu dinamiğin tersine dönmesine yardımcı olabilir.”
ECFR’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika uzmanı Kelly Petillo ise Deutsche Welle’ye verdiği röportajda, bunun daha fazla Suriyeli mültecinin ülkelerine geri dönmesini teşvik edebileceğini söyledi.
Suriye, dünyanın en büyük mülteci krizlerinden birinin merkezinde yer alıyor. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre 2011 yılından bu yana 14 milyondan fazla Suriyeli yerinden edildi. Bunlardan 6 milyondan fazlası ülkelerini terk etti, geri kalanı ise kendi ülkelerinde iç göç etmiş kişiler olarak yaşıyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü’nün Çarşamba günü yayınladığı rapora göre , Esad’ın devrilmesinden bu yana yurt dışından veya Suriye’nin başka yerlerinden yaklaşık 1,87 milyon Suriyeli evlerine döndü. Raporda, “Ancak ekonomik sıkıntılar ve temel hizmetlerin eksikliği yeniden inşayı zorlaştırıyor” denildi.
Petillo ise bunu ancak şöyle doğrulayabiliyor: “Suriyeli mültecilerle neden geri dönmekte tereddüt ettiklerini konuştuğumda, ilk olarak ekonomik durumdan, altyapının durumundan, yaşam koşullarından ve temel ihtiyaçların karşılanmasından bahsediyorlar.”
Petillo, “Yaptırımların kaldırılması sahada gerçekten fark edilir hale geldiğinde birçok insan geri dönecektir” diyor.
Ancak yaptırımların kaldırılmasından daha fazlasına ihtiyaç var:
“Suriyelilerin gönüllü ve kalıcı olarak geri dönmesini istiyorsak, tüm Suriyelilerin korunmasını, sosyal ve ekonomik haklarını sağlamalıyız.”
/Deutsche Welle’/