Günay Aslan: Kaderimizi Korona belirleyecek

Yazarlar

Koronavirüsü bizi öncelikli olarak sağlığımızla ilgili önlemler almaya, enerjimizi hayatta kalmak için harcamaya mecbur ediyor ancak, aynı zamanda da hayatın her alanında yarattığı depremlerle yeniden düşünmeye, yeni fikirler üretmeye ve buna uygun davranışlar sergilemeye zorluyor.

Ne de olsa dünya insanlığı bu salgınla birlikte hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı, olamayacağı yeni bir döneme, hatta yeni bir çağa giriyor. 

Henüz çok şeyi bilmiyor olabiliriz ve yolun başında olduğumuz için çok etkilenmemiş de olabiliriz.

Ayrıca bu birkaç hafta içinde hayatımızda çok köklü değişimler meydana gelmemiş de olabilir fakat, bizi paralize eden korkularımızdan arındığımızda bütün ilişkilerin, araçların, alışkanlıkların, davranışların köklü bir biçimde değişeceği, kimsenin salgın öncesi eski haline dönemeyeceği ve herkesin az-çok bedel ödeyeceği bir paradigma değişimi yaşanacağını fark edebiliriz.

Kafamız çok karışık olsa da, alışkanlıklarımız, her gelişmede bizi rahatlatmaya öncelik veren kavramlarımız, terk etmekte zorlandığımız davranışlarımız anlamamızı ve yorumlamamızı zorlaştırsa da 150 ülkeyi etkisi altına ve hızla yayılan salgınla birlikte aklımıza gelmeyen ve hayal bile edemediğimiz daha çok şeyin yaşanacağını en azından ön görebiliriz.

Dünyanın şimdiye kadar tanık olmadığı en büyük sarsıntıyı yaratan koronavirüsün ulaştığı her yerde yeni bir dünyanın tohumlarını ektiği görülüyor.

Bir yandan bunu yapıyor, diğer yandan da eskiye dair ne varsa yerle bir ediyor ve çoğunu da anlamsız hale getiriyor.

Koca koca devletler, devlet üstü anlı şanlı uluslararası örgütler de sorunun üstesinden gelemiyor. Herkes kendi başının çaresine bakmaya, içine kapanmaya, küreselleşmenin en önemli kazanımlarından biri olan açık sınırları birbiri ardına kapatmaya çalışıyor. 

Sorun küresel ve çözümün de elbirliğiyle üretilmesi gerekiyor ancak her ülke önceliği kendini korumaya, kapanmaya veriyor zira, kimsenin bir çözümü yok ve kimse de önünü göremiyor.

Bu kısa zaman diliminde görülebilen ekonomiden eğitime, spordan sağlığa, çevreden güvenliğe hayatın her alanında bir altüst oluşun yaşanmakta olduğu gerçeğidir.

Salgının tek tek ülkelerle birlikte uluslararası sistemi de çöküşe sürükleme riski yüksek görülüyor ve her ülke bu yüzden sıkı sıkıya kapanma ihtiyacı hissediyor.

Elbette yanlış anlaşılmak istemem ve virüs belli amaçlar doğrultusunda bu günler için üretildi diyemem ancak, virüsün yarattığı krizlerin şiddetli ve sarsıcı altüst oluşlar ile radikal değişimler yaşanmadan aşılacağını düşünmüyorum. 

Virüsü birileri üretmemiş olabilir ama bu onun küresel bir dizayn için kullanılmayacağı anlamına gelmiyor. En azından şimdilik bu kadarı fark ediliyor. Birkaç hafta içinde yaşanan gelişmeler böylesi bir amacın varlığına açık bir biçimde işaret ediyor.

Korona ile birlikte ‘dijital dünya’nın kapılarının ardına kadar açılacağı anlaşılıyor. Bu gelişme evrensel insanın ‘altın çağı’ da olabilir, ‘felaketi’ de. Burada önemli olan dünya insanlığın buna nasıl bir yanıt vereceğidir.

Dünya insanlık ailesi korona ile başlayan süreçle ilgili kolektif bir bilinç geliştirebilecek, sürece öncülük edecek fikirler üretebilecek, küresel ilişkiler, forumlar, dayanışma ağları, kurumsal yapılar oluşturabilecek mi yoksa, olayların peşinden sürüklenecek ve kaderine razı mı gelecek?

Şimdi hayati mesele budur ve bu saatten sonra virüs kurgulandı mı, biyolojik silah olarak kullanıldı mı soruları çok da önemli değil.

Kaldı ki bu sorunun yanıtını hiçbir zaman da alamayacağız. Varsa bunu yaratacak bir üst akıl, üstün irade ya da karanlık güç ortada bir iz bırakmayacaktır.

Yaşarsak dijital dünyaya geçildikten sonra neyin ne olduğunu anlayacağız ama, o zaman da iş işten geçmiş olacak. Yaşayanlar gözlerini bugünden çok farklı bir dünyaya açacak.

Şimdi virüs hızla yayılıyor ve ulaştığı her yerde her şeyin değişeceği yeni bir çağın haberini vermeye devam ediyor.

Korona sadece can almakla, can yakmakla kalmıyor, teknolojin egemen olacağı, insanın bir köşeye atılacağı, yapay zekanın ve robotların öne çıkacağı, bugünkü kavramların, etnik, dini, kültürel vd.özelliklerin, mevcut ekonomik parametrelerin, üretim ilişkilerinin, eğitim, sağlık, güvenlik vd. sistemlerin anlamsız kalacağı bir dünyaya geçişi hızlandırıyor.

Virüs teknolojinin hayatın her alanında egemenlik kuracağı, biometrik ciplerle gözetilecek ve yönlendirilecek olan ‘tekno insan’ türünün yaratılacağı bir ortam oluşturuyor ve biz bu günlerde onun neden olduğu acımasız, ahlaksız, adaletsiz bir sınavdan geçiyoruz. 

Soluğumuzu tutmuş, kendimiz, ailemiz ve sevdiklerimiz için kaygılanıyor ve korku içinde hayat sınavından geçmeyi bekliyoruz…

Herşey aklımıza gelirdi de, bir virüsün her şeyi altüst edeceği, insanlığa böylesine ağır zararlar vereceği ve kaderimizi değiştireceği aklımıza gelmezdi.

 

 

 

 

İlginizi Çekebilir

Temel Demirer: Hapishane(lerin) Hal(ler)i
Muhittin Beyaz: Demokratikleşme eksenli koalisyonlar dönemi

Öne Çıkanlar