Benim için demokrasi devrimi dört temel ilkeye dayanıyor: Ademi merkeziyetçi yönetim ve özyönetim, ekolojik ve demokratik bir ekonomi, cinsiyet özgürlükçü bir sosyal sistem, bilimsel ve çoğulcu bir eğitim. Üstelik bu devrim, tek bir toplumsal sözleşmeyle yetinmeyecek; eğitimde, sağlıkta, her alanda halkın eşit katılımıyla yeni sözleşmeler doğacak.
*
Demokrasi Devrimi: Özgürlüğün, Eşitliğin ve Dayanışmanın Yeni Dünyası
Prompter : Haluk Ünal
Yazar : @Grok
Ekrem İmamoğlu’nun Silivri Cezaevi’nden Nefes Gazetesi’ne gönderdiği “Demokrasi Devrimi” başlıklı makalesini okuyunca siyasal rekabet için iyi bir vesile olacağını düşündüm. Ama bu metni yazarken, ilhamımı İmamoğlu’ndan değil, kendi topraklarımın devletli toplumlar öncesi binlerce yıla dayanan demokrasi kültüründen aldım. Onun yazısı sadece bir vesile oldu; asıl ateş, bu kadim coğrafyanın eşitlik, özgürlük ve dayanışma ruhundan geliyor. Elbette süratle böyle bir yazıyı dolaşıma sokmak için ne binlerce kitabın yer aldığı bir kütüphanem ne de eskisi kadar süratli yazacak performansım var.
Ancak dijital okuryazarlığımdan @Grok’un yeteneklerini iyi biliyorum. Ben de @Grok’un derinleştireceği bir yazı hedefledim. Ve sanki çok kafadengi bir yazarım varmış da ben de bir editörmüşüm gibi yazıyı yazdırdım. Bir saatimi aldı. Sonuç ve verimlilik bence olağanüstü.
Yazıyı promptlarıyla yayınlamam ise etik bir mesele elbette. Böylece “dijital zekânın” yetenekleriyle kendi yeteneklerimizi birleştirmeye ilişkin de iyi bir örnek belki yaratabilirim arzusundaydım. Karar sizlerin, buyurun bizim demokrasi devrimimize.
Giriş
Benim için demokrasi devrimi dört temel ilkeye dayanıyor: Ademi merkeziyetçi yönetim ve özyönetim, ekolojik ve demokratik bir ekonomi, cinsiyet özgürlükçü bir sosyal sistem, bilimsel ve çoğulcu bir eğitim. Üstelik bu devrim, tek bir toplumsal sözleşmeyle yetinmeyecek; eğitimde, sağlıkta, her alanda halkın eşit katılımıyla yeni sözleşmeler doğacak.
Mesela, maarif sisteminde veliler, öğretmenler, öğrenciler müfredatı birlikte belirleyecek; sağlıkta da doktorlar, hastalar, hemşireler ülkenin sağlık stratejisini omuz omuza çizecek. Gel, bunları birer birer açalım, Rojava’dan, Zapatistalardan ve toplumsal sözleşme fikriyle zenginleştirelim, hayal ettiğimiz dünyayı somutlaştıralım.
- Ademi Merkeziyetçi Yönetim: Her Mahallede Bir Meclis
Demokrasi devrimi, gücü tepedeki bir avuç insanın elinden alıp sokağa, köye, mahalleye yaymakla başlar. Ademi merkeziyetçi yönetim tam da bu: Kararları uzak saraylarda birileri değil, o toprağın insanları verecek. Her mahallede bir meclis hayal et: İşçiler, çiftçiler, gençler, ev emekçileri, herkes masada, eşit söz hakkıyla. Mesela, Mardin’in bir köyünde yollar mı bozuk? Kaymakam beklenmez; köy meclisi toplanır, “Bütçeden şu kadar ayırıp yolu yapalım,” der. Karar da, iş de halkın.
Rojava’da bu sistem hayat bulmuş. Kobanê’de mahalle meclisleri var; kadınlar, erkekler, gençler her hafta bir araya geliyor, “Gıda stokları azalıyor, tarlaya emek verelim,” ya da “Okulun çatısı akıyor, tamir edelim,” diyor. Cizre Kantonu’nda halk, güvenliği bile meclislerle organize ediyor; nöbetçiler halkın seçimiyle belirleniyor. Zapatistalar da müthiş bir örnek. Chiapas’ta, 1994’ten beri “iyi yönetim kurulları” kurmuşlar. Oventik’te köylüler, sağlık hizmetinden eğitime her şeyi tartışıyor. Bir klinik mi lazım? Toplanıp “Doktor getirelim, bütçeyi böyle yapalım,” diyorlar. Kimse kimseye emir vermiyor; herkes eşit. Bizde de böyle meclisler olsa, mahallede park mı yapılacak, ağaç mı dikilecek, çocuklar bile söz söylese, o mahalle bizim olmaz mı?
- Demokratik Planlama ve Ekolojik Ekonomi: Kendi Kendine Yetmenin Gücü
Ekonomide demokrasi devrimi, “Kâr, büyüme, tüket” diye bağıran sisteme kafa tutmak. Demokratik planlama, geçmişin merkezi planlama felaketlerinden ders almış bir fikir. Kapitalist ya da sosyalist ülkelerde tepeden inme planlar gördük; halkın ihtiyaçları değil, elitlerin hırsları ön plandaydı. Fabrikalar yanlış yere kuruldu, tarlalar kurudu, insanlar aç kaldı. Demokratik planlama başka: Bütün yereller, köylerden şehirlere, bir araya gelip ülkenin ihtiyaçlarını birlikte çizecek. Mesela, “Bu yıl ne kadar buğday lazım? Hangi bölgede ne ekelim? Enerjiyi nasıl üretelim?” diye köylüler, işçiler, mühendisler konuşacak. Ama bu, doğayı talan etmeden, ekolojiyi merkeze alarak olacak.
Rojava’da bu fikrin izleri var. Hesekê’de köylüler kooperatifler kurmuş, kimyasalsız tarım yapıyor; kendi ekmeklerini üretiyor, fazlasını komşularla paylaşıyor. Qamişlo’da kadınlar fırın kooperatifleri işletiyor; un yerel, ekmek halkın, fiyat mecliste belirleniyor. Kantonlar arasında dayanışma var; bir kanton fazla buğday üretirse, diğerine gönderiyor. Zapatistalar da ilham verici. Chiapas’ta kahve kooperatifleri kurmuşlar; kahveyi yetiştiriyor, topluyor, dünya pazarına aracı olmadan satıyor. La Realidad köyü mısır üretirken, Morelia kahve üretiyor; ihtiyaçları takas ediyorlar. Bir köyde sağlık kliniği için kaynak lazımsa, diğer köyler kahve satışından pay gönderiyor. Porto Alegre’de ise katılımcı bütçe deneyi var; halk, belediye bütçesini belirlemek için toplanıyor, “Yol mu, okul mu?” diye tartışıyor, sonra şehir çapında plan yapıyor. Bizde de her köy, her kasaba ihtiyaçlarını belirlese, sonra temsilciler ülke çapında buluşup “Tarım için bu kadar, enerji için şu kadar” dese… Hem adil, hem ekolojik. Rojava’da, Chiapas’ta tohumları atılmış; biz niye büyütmeyelim?
- Cinsiyet Özgürlükçü Sosyal Sistem: Kimse Kimsenin Gölgesinde Değil
Demokrasi devrimi, kadınların, LGBTİ+’ların, herkesin özgürce nefes aldığı bir sosyal sistem olmadan eksik. Cinsiyet özgürlükçü bir dünya, kimsenin “Sen kadınsın, sus,” ya da “Bu erkek işi” diye ezilmediği bir dünya. Evde yemek, çocuk bakımı sadece kadınlara yük olmayacak; erkekler de omuz verecek. Sokakta, iş yerinde, mecliste herkes eşit.
Rojava’da kadınlar devrimin öncüsü. Kobanê’de meclislerde kadın-erkek eşit temsil zorunlu; kadınlar olmadan karar alınmıyor. Qamişlo’da kadınlar tekstil atölyeleri kurmuş; kumaşı, kıyafeti üretiyor, kazancı bölüşüyor. Jinwar köyü var; şiddetten kaçan kadınlar burada tarım yapıyor, hayatlarını kuruyor. Zapatistalar da öncü. Chiapas’ta 1993’te “Kadın Devrim Yasası” çıkarmışlar: Kadınlar eşit işe eşit ücret alacak, eğitimde, sağlıkta ayrımcılık olmayacak. La Realidad’de kadınlar kooperatifler kurmuş; el işi ürünler yapıp satıyor, parayı topluluğa yatırıyor. Zapatista meclislerinde kadınlar mutlaka var; bazı köylerde sadece kadınlardan yönetim kurulları kurulmuş. LGBTİ+ bireyler için de alan açılıyor; cinsiyet kimliğine bakmadan herkes eşit. Bizde de mahallelerde kadın meclisleri, cinsiyet kotası olsa; kimse gölgede kalmasa. Rojava’da, Chiapas’ta başardılar, biz niye yapmayalım?
- Bilimsel, Çoğulcu, Özgürlükçü Eğitim: Zihinleri Özgürleştirmek
Eğitim, demokrasi devriminin kalbi. Ama bu, testlerle boğulan, “Şunu düşün, bunu düşünme” diyen bir eğitim değil. Bilimsel olacak, gerçeği sorgulayacak. Çoğulcu olacak, her kültüre, her dile kapı açacak. Özgürlükçü olacak, zihinleri zincirden kurtaracak. Düşünsene, Ölü Ozanlar Derneği filmindeki o sahne gibi: Öğretmen, öğrencileri teker teker kürsüye çıkarıyor, her biri kendi sesini buluyor, iktidarın değil, özgürlüğün kürsüsünde. İşte öyle bir eğitim hayal ediyorum. Dersliklerde hiyerarşi olmayacak; kimse kimsenin üstünde değil. Öğrenciler, öğretmenler, herkes eşit düzlemde, dairesel bir oturma düzeninde bir araya gelecek. Herkesin gözü birbirinin gözünde, herkesin sözü eşit. Bu düzen, sadece fiziksel değil, zihinsel bir eşitlik demek: Kimse “öğreten”, kimse “öğrenen” değil; herkes birlikte öğreniyor, birlikte düşünüyor.
Bu vizyon, toplumsal sözleşmeyle hayat bulacak. Eğitim sistemi, tek bir merkezden dayatılmayacak. Veliler, öğretmenler, öğrenciler eşit katılımla ülke çapında bir maarif sözleşmesi imzalayacak. Müfredatı birlikte belirleyecekler: “Çocuklarımız ne öğrensin? Matematik, tarih, ekoloji nasıl öğretilsin?” Uzmanlar elbette destek verecek; ama son söz, bu platformda olacak. Hiçbir hükümet, hiçbir güç bu sözleşmeyi bozamayacak. Mesela, çocuklar Kürtçe, Türkçe, Tzeltal yan yana mı öğrensin? Hangi beceriler öne çıksın? Ülkenin çocuklarının marifet ve irfan stratejisi, halkın ortak aklıyla şekillenecek.
Rojava’da bu hayal gerçek. Rimelan’da ilkokullarda çocuklar Kürtçe, Arapça, Süryanice öğreniyor; müfredat tarımı, dayanışmayı öğretiyor. Kobanê’de kadınlar için akademiler var; okuma-yazmadan hak savunuculuğuna her şey var. Zapatistalar da eğitimde devrim yapmış. Chiapas’ta özerk okullar kurmuşlar; çocuklar İspanyolca ve yerli dillerde (Tzeltal, Tzotzil) eğitim alıyor. Morelia’da bir okul var; çocuklar matematik öğrenirken toprağı nasıl ekeceklerini de biliyor. Tarih derslerinde atalarının mücadelesini, küresel adaletsizlikleri tartışıyorlar. Kolektif çalışma var: Öğrenciler tarlaya yardım ediyor, köyün işine omuz veriyor. Zapatista okullarında müfredat, topluluğun ortak kararıyla şekilleniyor; tam bir maarif sözleşmesi gibi. Bizde de eğitim böyle olsa… Veliler, öğretmenler, öğrenciler dairesel bir masada, eşit düzlemde oturup “Çocuklarımız sınav için değil, hayat için öğrensin,” dese; bir lisede “İklim krizine ne yapalım?” diye proje yapsalar, mahallede ağaç dikseler. Rojava’da bombalar, Chiapas’ta baskılar altında yaptılar, biz niye yapmayalım?
- Sağlıkta Toplumsal Sözleşme: Sağlığın Geleceği Halkın Elinde
Eğitimdeki toplumsal sözleşme fikri, sağlıkta da hayat bulabilir. Sağlık sistemi, bir avuç bürokratın ya da ilaç şirketinin insafına bırakılmayacak. Doktorlar, hemşireler, hastalar, sağlık çalışanları eşit katılımla ülke çapında bir sağlık sözleşmesi imzalayacak. “Hangi hastalıklara öncelik verelim? Hastaneler nasıl yönetilsin? Koruyucu sağlık mı, tedavi mi önde olsun?” diye tartışacaklar. Uzmanlar tabii ki rehber olacak; ama son söz, bu platformda. Mesela, “Her köye bir sağlık ocağı mı açalım? Aşı kampanyalarını nasıl yapalım?” diye halk karar verecek. Bu sözleşme öyle güçlü olacak ki, hiçbir hükümet, hiçbir lobi gelip “Bunu değiştirin” diyemeyecek. Ülkenin sağlık stratejisi, halkın ortak aklıyla çizilecek.
Zapatistalar bu fikre yakın bir örnek sunuyor. Chiapas’ta özerk sağlık klinikleri kurmuşlar. San Carlos’ta bir klinik var mesela; köylüler, sağlıkçılar, gönüllü doktorlar bir araya gelip “Hangi ilaçlara ihtiyacımız var? Doğum kontrolü mü, sıtma tedavisi mi öncelik?” diye tartışıyor. İlaçları kolektif bütçeyle alıyor, tedaviyi ücretsiz sunuyorlar. Rojava’da da benzeri var. Hesekê’de halk, savaş ortasında sağlık komiteleri kurmuş; doktorlar, hemşireler, hastalar birlikte “Salgın için ne yapalım? Yaralılar için hastane mi kuralım?” diye plan yapıyor. Tam bir ülke çapında sözleşme değil, ama halkın sağlıkta söz sahibi olduğu bir model. Bizde de böyle olsa? Her mahallede sağlık meclisleri kurulsun, “Bu semte bir diş kliniği lazım,” desin; sonra ülke çapında doktorlar, hastalar “Sağlık bütçesi nereye gitsin?” diye sözleşme imzalasın. Rojava’da, Chiapas’ta tohumları atılmış; biz niye büyütmeyelim?
Son Söz
Demokrasi devrimi, bir hayal değil; Rojava’da tozlu sokaklarda, Chiapas’ta orman köylerinde filizlenen bir gerçek. Mahalle meclisleriyle başlar, kooperatif tarlalarla, özgür okullarla, eşit sokaklarla büyür. Demokratik planlama, yerellerin dayanışmasıyla ülkenin geleceğini çizer; eğitimde, sağlıkta toplumsal sözleşmelerle halk kendi yolunu belirler. Kobanê’de, Oventik’te, Qamişlo’da, La Realidad’da insanlar bunu yaptı. Bizde de olabilir. Yeter ki inanalım, yeter ki bir adım atalım. Çünkü demokrasi devrimi, birilerinin lütfu değil; bizim, hep birlikte inşa edeceğimiz bir dünya.
Not : Yazıyı yazdırmak için girdiğim promptların listesi.
Prompt 1: Demokrasi devrimi denilince 1. ademi merkeziyetçi bir idari yapı ve özyönetim. Her mahallede meclisler. 2. Ekonomide demokratik planlama ve ekoloji temelli bir kendi kendine yetme stratejisi 3. Cinsiyet özgürlükçü bir sosyal sistem. 4. Bilimsel, çoğulcu, özgürlükçü bir eğitim. temel ilkelerini anlıyorum. Bu ilkeleri temel alan, ayrıntılandıran, örneklerle zenginleştiren ve benim uslubumu taklit eden bir metin yazar mısın.
Prompt 2: Çok güzel. Rojava örneklerini artırırsan iyi olur.
Prompt 4: metni zapatistalarla zenginleştirir misin
Prompt 5: Demokratik planlama, ülke çapında bir planlamaya duyulacak kaçınılmaz ihtiyaç üretilmiş bir ilke. Geçmişte merkezi plan deneyleri hem kapitalizmde hem de sosyalist deniler ülkelerde denendi. Felaketlere sebeb oldu. Demokratik plan ise bütün yerellerin ülkenin planlamasını birlikte yapacağı bir model olarak düşünüldü. Örneği var mı emin değilim?
Prompt 6: Toplumun inşasında bir tek toplumsal sözleşme olmayacak. alanlarda da toplumsal sözleşmeler yapılacak. Örneğin Maarif sistemi. Veliler, öğretmenler ve öğrenciler eşit katılımla ülke çapında bir sözleşme imzalayacak. Müfredatı belirleyecek. Elbette bütün uzmanlardan destek alacak. Sonuçta ülke çocuklarının marifetler ve irfan stratejisi birlikte belirlenecek. Bu platform dışında da hiç bir güç bunu değiştiremeyeceek. Bu örneği sen sağlık alanına da uyarla ve yazıyı yeniden düzenle.
Prompt 7: son ricam 3. pomptu listede en sona alır mısın
Prompt 8: numaraları düzenlemişsin, ama yazılı sıralama yanlış olmuş.
Prompt 9: Eğitimde demokratikleşme bölümüne “Ölü Ozanlar Derneği” filminden bütün öğrencileri iktidar olan kürsünün üzerine tek tek çıkarttığı. Sahneye atıfla dersliklerde herkesin eşit düzlemde, dairesel olarak oturduğu bir biçimden söz edelim.
Prompt 10: Şimdi yazının giriş bölümüne bir ek önereceğim. Promptları da bu girişin altına al lütfen.
Prompt 11: Ekrem İmamoğlu hücresinden bu gün Nefes Gazetesi’ne “Demokrasi Devrimi” başlıklı bir makale, hatta manifest bir metin yollamış. Haliyle ilgiyle okudum ve bu metni yazmanın en doğru siyasi rekabet olduğuna karar verdim.
Prompt 12: hayır o ilhamının olmadı, vesile oldu. Kendi binlerce yıla dayanan demokrasi kültürümden ilhamla kendi metnimi yazdım
Prompt 13: Giriş metnine bir ek daha : Elbette süratle böyle bir yazıyı dolaşıma sokmak için ne binlerce kitabın yer aldığı bir kütüphanem ne de eskisi kadar süratli yazacak performansım var. Ancak dijital okur yazarlığımdan