🔴 ABD medyasına göre, ABD ve İsrail ile anlaşmak üzere görüşmeler sürdüren Muhammed bin Salman, böyle bir anlaşma ile kendi hayatını riske attığını öne sürerek elini güçlendirmeye çalışıyor…
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın (MBS), İsrail ile normalleşme çabaları nedeniyle suikasta uğramaktan korktuğunu ABD’li Kongre üyelerine ifade ettiği bildirildi.
Çarşamba günü Virginia merkezli yayın kuruluşu Politico’da Nahal Toosi’nin imzasıyla yayınlanan köşe yazısına göre, görüşmelere ilişkin bilgi sahibi üç kaynağa atıfta bulunularak, Muhammed bin Selman’ın İsrail ile ilişkiler kurmaya devam etmek istediğini belirttiği ancak bunun hayatına mal olabileceğinden korktuğu aktarıldı.
Toosi’ye adlarının gizli kalması şartıyla konuşan kaynaklar ayrıca, Prens’in Kongre üyelerine, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail ile büyük bir anlaşma yaparak Suudi-İsrail ilişkilerini normalleştirmeye çalışırken hayatını tehlikeye attığını söylediğini de belirtti.
MBS’nin İsrail ile barış anlaşması yaptıktan sonra öldürülen Mısırlı lider Enver Sedat’ı örnek göstererek, ABD’nin Sedat’ı nasıl koruduğunu sorduğu ifade edildi.
Veliaht Prens’in Gazze’de devam eden savaşın Arapların İsrail’e yönelik öfkesini arttırdığının altını çizdiği, Filistin konusu çözülmeden Suudi-İsrail normalleşmesinin çok zor olacağını belirttiği aktarıldı.
‘MBS risklere rağmen istekli’
Toosi yazısında ayrıca, kaynakların, kendisine prensin, tüm bu risklere rağmen ABD ve İsrail ile büyük bir anlaşma yapma niyetinde olduğunu söylediğini, bunu ülkesinin geleceği için kritik gördüğünü de vurguluyor.
Büyük ölçüde gizli olan ve hâlâ gelişmekte olan söz konusu anlaşmanın genel hatları ise Politico’daki yazının yanı sıra çeşitli medya organlarında yer almaya başladı. Haberlere göre, bu anlaşma, Suudi Arabistan’a yönelik çok sayıda ABD taahhüdünü içeriyor. Bu taahhütler arasında arasında güvenlik garantileri sağlanması, sivil bir nükleer program için yardım ve teknoloji gibi alanlarda ekonomik yatırımlar yer alıyor.
Bazı haberlere göre, Suudi Arabistan bunun karşılığında Çin ile ilişkilerini sınırlayacak ve İsrail ile diplomatik ilişkiler kuracak. Bu da Suudi Arabistan’ın Müslüman ülkeler arasında taşıdığı önem göz önüne alındığında İsrailliler için büyük bir kazanç anlamına geliyor.
Öte yandan, İsrail hükümetinin Filistin devleti için bir yol haritası ve yapıcı bir çözüm önerisi sunmaya açıkça isteksiz olması bu anlaşmayı riske atıyor.
Yazıda, görüşmeler hakkında bilgi sahibi bir kaynak, Prens’in ifadelerini şu şekilde aktarıyor: “Suudiler bu konuya çok önem veriyor, Orta Doğu’daki halklar bu konuya çok önem veriyor ve İslam’ın kutsal mekanlarının muhafızı olarak görev sürem, bölgemizdeki en acil adalet sorununu ele almazsam güvende olmayacak.”
Veliaht Prens, durumu kullanıyor mu?
Politico’daki yazıda, Veliaht Prens’in suikaste uğrama riski hakkındaki açıklamalarının ne kadar yakın zamanda yapıldığı belirsiz. ABD Kongresi’nden kaynaklar, İsrail-Suudi normalleşme anlaşmasının kasım ayındaki başkanlık seçimlerinden önce yapılma ihtimalinin neredeyse ortadan kalktığını ve Senato’nun, anlaşmanın ABD-Suudi bileşenini tatil öncesinde onaylaması için yeterli zaman olmadığını belirtiyor.
Toosi, kasım ayında “ABD başkanlığını ister Başkan Yardımcısı Kamala Harris, ister eski Başkan Donald Trump kazansın, her ikisinin de bu anlaşmanın bir versiyonunu takip edeceğini tahmin ediyorum,” ifadelerini kullandı.
Toosi yazısında, Veliaht Prens’in “hayatının tehlikede olduğunu söyleyerek, ABD’li yetkilileri İsrail’e baskı yapmaları ve kendi istediği anlaşmayı elde etmek için yönlendirdiğini” ileri sürüyor.
“Potansiyel olarak tarihi bir anlaşma için canını ortaya koyduğunu savunmak, muhataplarınızın dikkatini çekmek için kesinlikle etkileyici bir yol,” diyen Toosi, birçok Amerikan başkanı için çalışmış olan deneyimli Ortadoğu müzakerecisi Dennis Ross’un konuya ilişkin yorumunu da aktardı: “Bu, ‘Bu benim için büyük bir karar. Bu yüzden bunun karşılığında bir şeyler almam gerekiyor,’ demenin başka bir yolu.”
Toosi ayrıca, “Beğenin ya da beğenmeyin, üzerinde çalışılan bu büyük anlaşma Ortadoğu’yu kökten değiştirebilir, özellikle de İsrail ve Suudi Arabistan’ı İran’a karşı birleşik bir cephe olarak görmek gibi bir sonuç doğurabilir,” dedi.
Gazze’de geçtiğimiz ekim ayında başlayan savaştan önce bile MBS’nin İsrail ile diplomatik ilişkiler kurma fikrinin “büyük bir kumar” olduğunu belirten Toosi, şimdi ise normalleşmenin prense, yaşamları boyunca ilk kez İsrail-Filistin çatışması gören Suudi gençlerinin desteğini kaybettirebileceğini ifade ediyor.
Toosi’ye konuşan İsrailli yetkililerin, “Anladığımız kadarıyla, ABD, Suudi Arabistan ve İsrail hükümetleri, hem ABD-Suudi ikili meselelerini hem de İsrail-Suudi normalleşmesini kapsayan bir anlaşma yapmaya hevesli. Ancak, böyle bir anlaşmanın gerçekleşmesi için gerekli olan bazı şartlar şu anda mevcut değil,” dediği belirtildi.
Suudi temsilcilerin ise yorum yapmayı genel olarak reddettiği ancak üst düzey bir Suudi yetkilinin, MBS’nin Filistin sorununu çözmeden ülkesinin bu büyük anlaşmanın getirdiği iddia edilen ekonomik, teknolojik ve askeri faydalardan nihayetinde yararlanamayacağını düşündüğünü söylediği aktarıldı.
İsrail medyası ne diyor?
Yazının ardından İsrail medyasında çıkan haberlere göre, İsrail-Suudi normalleşmesi, uzun süredir İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun arzuladığı bir hedef. Ancak Netanyahu, Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkarak bu tür bir anlaşmayı karmaşık ve zor bir girişim haline getiriyor.
ABD Başkanı Joe Biden, Suudi Arabistan’ın, Washington’dan güvenlik garantileri ve bir sivil nükleer tesis karşılığında İsrail’i “tam anlamıyla tanımak” istediğini belirtmişti.
Öte yandan ABD, Suudi Arabistan’a yönelik silah satışının yeniden başlatıldığını duyurdu. Bu karar, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin daha önce Yemen’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle uygulamaya koyduğu yasağı sona erdirmiş oldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı da geçtiğimiz pazartesi günü bu kararı doğrulayarak, Riyad’ın Washington tarafından belirlenen koşullara, özellikle de sivillere zarar verme riskini azaltma önlemlerine uyduğunu belirtti.
İsrail medyasına göre bu karar, Washington’un Riyad’ın Gazze’de ateşkes sağlaması ve olası bir İran saldırısına karşı İsrail’e destek olmasını sağlama çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
/euronews/