ABD kuvvetlerinin Irak’taki harekâtları İran’ı mı hedef alıyor, yoksa İran’la iş birliği içinde mi yapılıyor? Stratejik hedef, Suriye’de Ruslarla angajman kurallarını değiştirmek.
Son aylarda Washington ile Tahran arasındaki ilişkiler, İran’ın Güney Kore bankalarındaki hesaplarının serbest bırakılması karşılığında İran hapishanelerinde tutuklu bulunan ABD’li mahkumların serbest bırakılmasıyla sonuçlanan gizli görüşmelere paralel olarak, Suriye ve Irak’ta çatışmacı bir hal aldı ve Arap Körfezi sularındaki güç gösterileri yoğunlaştı.
ABD-İran ilişkilerinin bu yıl yaşadığı dört değişken durumdan bahsedebiliriz.
Birincisi, İran’ın Suriye’deki ABD üslerine saldırıları.
İkincisi, Körfez sularındaki seferberlik ve karşı seferberlik durumu.
Üçüncüsü, anlaşmayla sonuçlanan gizli görüşmelerle ABD’li mahkumların serbest bırakılması.
Dördüncüsü ise ABD’nin Irak’ta, İran’ı veya milislerini harekete geçirmeden hamle yapması.
Analistler, gözlemciler ve medyaya yansıyan haberler, Irak’taki ABD güçlerinin harekâtlarını belirsiz olarak nitelendirerek bunların öncelikle Suriye’deki İran varlığını hedef almış olabileceğini ifade etti.
Buradaki soru şu:
Eğer ABD güçlerinin harekatları Suriye’deki İran varlığını hedef alıyorsa, neden İran’ın milisleri Irak ve Suriye’de harekete geçip ABD güçlerine karşılık vermedi ve saldırılar düzenlemedi?
Bu harekâtlar neden son ABD-İran anlaşmasının açıklanmasının ardından gerçekleşti?
Bu arada ister Irak’ta ister Suriye’de olsun İran’a bağlı milisler harekete geçmedi. Dolayısıyla sessiz kalmaları bu harekâtların onlar için bir tehdit oluşturmadığı anlamına geliyor.
İran, hedeflerin bir parçası olabilir, ancak Washington’un asıl hedefi Rusya da olabilir. Öyle ki böyle bir durumda bu harekâtlar İran ile koordinasyon içinde olacaktır.
Yani İran milisleri ABD’nin Suriye’deki son varlığı sırasında ABD güçlerinin saldırılarına müdahale etmeyecektir.
ABD güçleri Suriye’de ilk kez Barack Obama döneminde konuşlandırıldı. Obama, o dönemde DEAŞ’a karşı savaş ilan etmiş ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) aracılığıyla Kürtlerle iş birliği yapmıştı.
Zaman içinde ABD güçlerinin sayısı, çoğunluğu Suriye’nin doğusunda olmak üzere yaklaşık 900 ABD askerine kadar düştü. ABD güçleri SDG’ye silah ve eğitim sağlarken, Suriye’de Rus güçleri de bulunuyordu.
İran da bölgedeki askeri varlığını ve desteklediği milisleri güçlendiriyordu.
Rusya ve İran’ın asıl hedefi ABD güçlerini Suriye’den çıkarmak. Biden’ın iktidara gelmesinden bu yana, İran destekli milislerin Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine yönelik saldırıları son aylarda yoğunlaştı.
İnsansız hava araçları (İHA) Suriye’deki ABD üslerine saldırdı ve ABD de buna Irak sınırının Suriye tarafından hava saldırıları düzenleyerek karşılık verdi. Saldırılar sonucu çok sayıda milis öldürüldü.
Haftalar önce, İran’ın ABD’lileri bölgeden uzak tutmak için Rusya ile iş birliği içinde Suriye’deki ABD güçlerine karşı saldırılar düzenleme planından bahseden ve İran’ın ABD askeri araçlarını hedef almak üzere silah ve bomba kullanacak askeri güçleri eğittiğinden söz eden belgelerin sızdırıldığı ortaya çıktı.
Başkan Joe Biden, ABD ordusunun Suriye’deki saldırıya karşılık İran destekli milislere hava saldırısı düzenlemesinin ardından İran’ı, “ABD’nin Amerikalıları korumak için agresif bir şekilde harekete geçeceği konusunda” uyardı.
Ancak iki ülke arasındaki karşılıklı askeri saldırılar, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasının sekteye uğraması, Rusya’nın, Ukrayna’ya karşı İran İHA’larını tedarik etme girişimlerine rağmen zaten gergin olan ilişkileri daha da kötüleştirmedi.
Yukarıda anlatılanlar ışığında en olası senaryo, Irak’taki ABD kuvvetlerinin, Irak ve Suriye’de İran’a bağlı milisleri kışkırtmadan Suriye sınırına doğru olan hareketlerinin, iki taraf arasında koordineli bir şekilde gerçekleşmesidir.
Son olarak gizli anlaşmalar ve ABD’nin hamlelerinin stratejik amacının, Suriye’de Ruslarla angajman kurallarını değiştirmek ve belki de gelecekte İran’ın Irak toprakları üzerinden Suriye ve Lübnan’a giden tedarik yolunu kesmek olduğu ifade edilebilir.
Ancak, kısmen Rusya’ya SİHA tedariğinin durdurulmasını da içeren ABD-İran anlaşması, İran’ın Rusya ile ilişkilerini terk edeceği anlamına gelmiyor.
Zira Moskova ve İran arasındaki ilişki, her birinin Washington ile pazarlık yapmak için kullandığı bir kart olmaya devam edecek.