Ahmet Kahraman: En uzun ömürlü terör devleti

GenelGündem

Ta gidip Tişrîn barajından insan yüreğine sıcaklık akıyan, yüzünü güldüren Bavé Teyar’ı bile katlettiler. Bölge boyunca “Türk övün” dercesine, Kürt çocuklarının ekmeğini, bebeklerin gözündeki uykuyu çalıyor…

*

Benim bir tekrarım, ama Türk devleti, “yedi düvelle çarpışa, savaşa kazanılan zafer”den sonra kurulmadı. Birinci Dünya Savaşı sonrasının hükmü büyük olan İngiltere ve yedeğindeki Fransa tarafından kuruldu.

Temelleri de hayali savaştan yaratılan zaferden değil, Kemalistlerin 1920’de İngilizlerle yaptığı anlaşma ile atıldı. Devletin tapusu ise 1923’de Lozan’da teslim edildi.

Anlaşma ile Kürtler paysız bırakılıyor, ama öteki halklarla birlikte onlara da özgür, insanca bir hayat sunuluyordu.

Ancak Kemalistler, anlaşmayı çiğneyip devleti ordusu, polisi, adliyesi de olan bir “terör çetesi”ne dönüştürdüler.

Kemal, bir süre sonra kendini, Türklerin “atası” ilan etti. Ağzından çıkan da Anayasa, yasa oldu.

Ama Ata, korku sendromundan mustaripti. Devirip mirasına konduğu Osmanlı ailesi yandaşlarının, bir gece yarısı Saray’ını basıp gırtlağını keseceğinden, saf dışı bırakılmış İttihatçıların üstüne kurşun yağdıracağından korkuyordu.

Ata’ya biat edip teslim olmayan kişi ve gruplar düşmandı. Kendileri olarak yaşamakta direnen Êzîdîsi, Alevisiyle tüm Kürtler, kılıç, kurşun artığı Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryani, Keldaniler ayrı birer korkuluktu. Korkudan kurtuluş için, düşmanı kırıp asma ile ülke bir kanlı arenaya dönüştü.

Kimileri Ata’nın ölümünü, “can güvenliği için umudun doğuşu” olarak gördü. Ama ertesi sabah korkudan titreyerek uyandılar. Terör devleti, “Ata’nın ilke ve inkılapları”na, alengirli söylemle “devrimleri”ne bekçilik üzere, görev başındaydı. “Atanın mirası terör devleti kutsal, “ilke ve devrimleri” de püsküllüydü. Devlet, bu olgulara bekçilik için tetikteydi. O nedenle her gelen, işine de yaradığı için, devlet terörüne hız verip kan döktü, darağaçları kurdu, işkencehaneler, hapishaneler işletti.

Bu arada dünya yerinde durmuyor, değişiyordu. Ata’nın “hayatı, sanatı ve eserlerinden ilham” alan İtalyan Faşist Mussolini ayaklarından asılarak, Alman Hitler kendi kafasına kurşun sıktı. Ardılları çöktü. Bir zamanlar Ata’yı besleyen Lenin imparatorluğu yıkıldı.

Ama Ata’nın mirası korkunun göz bebeği olarak korundu. “En uzun ömürlü terör devleti” olarak, günümüzde Recep’in liderliği, İslamo Faşizm kılığında yeni terör ufuklarına koşuyor.

Recep en az rahmetli kadar taklacıdır. Türk değil, ama Türk ırkçısı. Ata Makedon, ancak arı Türk ırkının ölümsüz şekliydi. Kendisi gibi Türk keşfetmek için, kafatası ölçüyordu. Keşif icraatında, Ermeni Mimar Sinan’ın kafasını da toprak altından çıkardılar. Ölçüp Türk tip kafa olarak kayıtlara geçtiler. Ama o kafa her nedense ertesi gün uçup buharlaştı, kayboldu. Recep kafatası ölçmüyor, ama Kızıl Elma peşinde ırkçı seferler düzenliyor.

Rahmetli Ata, İslamın Halifesi olmak için, Ankara’dan kalkıp ta Balıkesir’e gitmiş ve orada Cuma hutbesi okumuştu. Makamına oturan ve tıpkısı kendisi gibi, kısa zamanda sülalecek zenginleşen günün Recep’i, ondan geri kalmamak için, Kuran okuyor gibi yaparak bir şeyler mırıldanıyor. Rahmetli Türk yaratma arayışında, yalnızca 1927’de 800 bin Ermeni, 200 bin Yahudi’yi saf kan Türk olarak kütüklere geçirmişti.

Recep dört bucak, yedi iklimden terörist taşıyıp Türk yapıyor.

Ve Recep, “demokrasimiz şahlanıyor” naralarıyla fesatlık, fitne yaymak, Kürt kafası kesmek için, uzak ufuklara katlanırken, açlıktan helak, takatsizlikten melul bakan Ata’nın evlatları onu alkışa durarak kutsuyor.

Ve ahalinin büyük kesimi, her sabah acaba gece yarısı kimin canına kıydı, kimleri zindana, işkencelere sürükledi, hangi talihsizin malı mülküne çöktü korkusuyla ürpererek uyanıyor.

Rahmetlinin, Kemal’in, varsa ruhu, orada dursun. Hayali savaşlarla kazanıp kan, yangın, darağaçlarıyla yönettiği ülkesi, çağımızın en uzun ömürlü terör devleti olarak, kötülükler saçmaya devam ediyor. Kan döküp ana ağlatarak…

Ta gidip Tişrîn barajından insan yüreğine sıcaklık akıyan, yüzünü güldüren Bavé Teyar’ı bile katlettiler. Bölge boyunca “Türk övün” dercesine, Kürt çocuklarının ekmeğini, bebeklerin gözündeki uykuyu çalıyor ve insan kanında debelenerek zaferlerini kutluyorlar. Hadi IŞİD’leşmekle övünün!..

Büründüğünüz son şekil bu, sizin…

/Bu yazı Yeni Özgür Politika gazetesinden alınmıştır/

İlginizi Çekebilir

Çin ve Filipinler arasında Güney Çin Denizi’nde gerilim
Dünya’ya doğru jet fırlatan devasa bir kara delik keşfedildi

Öne Çıkanlar