Ahmet Kahraman: Hamas, Hizbullah ve Kürtler

GenelGündem

Önce bir yanlışı düzelteyim: İsrail, Filistinlileri bir bütün olarak yok etmek, Türk ırkçılarının pek sevdiği deyimle topyekûn imha için savaşmıyor.

Ayrıca durup durup dururken, Gazze’ye saldırmadı. İsrail, Gazze’de yönetimini kurup İslamo faşist rejimlerden beslenen Hamas’ın, Filistinliler adına, sınırı geçip konser izleyicilerini katletmesi üzerine, karşı hamleye geçti ve kıyamet koptu.

Ama yaşanan bu “kıyamet”, Kürtlerin savaşı değildir. Kürtleri doğrudan bağlayan, etkileyen tarafı yoktur.

Savaş, yeminli Kürt düşmanı cephe ile İsrail arasındadır.

Ama Kürtler arasındaki kimileri, İsrail’e kişisel kinini, garezini tatmin için, “ergen çocuk” ataklığıyla öne fırlayıp “Kürtler adına” diyerek, hamle ediyordu. Bunlar, yıllardır Rojava semalarında dolaşarak kadın, erkek ayırımı yapmadan Kürt önder avlayan Türklerin terörünü yadsırcasına, aynı yolu deneyen İsrail’i lanetliyorlardı. Bu, Kürtler adına yeminli Kürt düşmanı cephesinde olma iması mıydı? Bilinmez ki…

Oysa İsrail’in Hizbullah ve Hamas liderlerine  suikastı, Türklerin Rojava ve Güney Kürdistan’da sürdürdüğü insan avının aynısıydı.

Birini yadsımak, ama ötekini kınamak olacak şey mi, yani?

 Ayrıca bu, Kürtlerin savaşı değildir. Kürtleri doğrudan ilgilendiren, etkileyen bir yanı da yok. Olsa bile Kürtlerin yeminli düşmanları cephesinde yer almanın anlamı ne?

Öte yandan Kürtler, yer yüzünün yalnız halkıdır. Yüz yıldan beri, İsrail’e karşı cephe tarafından kırılıyorlar. Hamas veya Hizbullah’tan bir kerecik olsun, “onlar da insan” diyen ses çıktı mı? Hayır. İyi ama bu yandaşlık ne böyle?

Geçenlerde sosyal medyada, şu an adını hatırlayamadığım bir Kürt dostu yazıyordu:

“Birinci Dünya Savaşı sürecinde, çağın gücü Britanya ile dost olanlar kazandı. Onlar devlet oldular. İngiliz’e silah çeken Kürtler, çağın tek kaybedeni olarak kaldı.”

Kürtlerin hala bir devleti yok. 50-60 milyonluk bir halk, özgür ve ana yurtlarının egemeni değildirler. Ülkeleri işgal altında, kendileri “bindest”, boyunları postal altında. Yeri geldiğinde esir, an olur kadim çağların köleleri gibi, yaşama hakları da buyurganların dudakları arasında ve İslamo Faşistlerin deyimiyle “katli de vacip”tir.

Ama, her şeye rağmen “can feda” kuşağın, kanıyla ödediği bedelle devran değişti, değişiyor. Kürtler de “yenile yenile yenme yoluna girdi”ler. Yavaş yavaş yalnızlık dolambacından sıyırılıyor, ittifaklar, dostluklar kuruyorlar.

Durum buyken, dost çoğaltmak varken, dalaşlarda yandaş olmak neyin nesi? Üstelik düşman cephede yandaş…

Oysa Yahudiler Kürtlere düşman değil, Kürtlerin de Yahudilere düşmanlığı yok.

Öte yandan, bunlar Efrîn’de işgalciydi. Filistinli bazıları “Kürtler devlet oluyor” diye tehlike çanları çalıyorlardı.

Hizbullah ise İran’ın ileri kolu olarak, Rojava kuşatmasındaydı. Tahran rejimi de Soçi’de, Astana’da Kürtlerin “yok oluş” planlamasındaydı. İçeride, Kürt gençleri için, darağaçlarını yan yana diziyorlardı.

İşkence ile katledilen Jina Amini’nin kanlı saçları ise Kürdistan’daki trajedilerin simgesi olarak, yer yüzünde dalgalanıyordu.

Özetle kimilerine hatırlatmak gerek. Kürtler “çocukların ergenlik çağı”nı çoktan geride bıraktı. Onlar, kendilerine ait olmayan, hiçbir savaşta yandaş değildir, artık. Hele hele yüz yıldır, kanına ekmek doğrayanlarla hiç…

*

/Yazı Özgür Politika’dan alınmıştır/

İlginizi Çekebilir

Nergis Muhammedî’nin tedavisine engelleniyor
Analiz:  Ortadoğu’yu topyekun savaşa yaklaştıran hafta

Öne Çıkanlar