Ahmet Özer: Benimle değil, bir siyasi görüşle hesaplaşıyorlar

GenelGündem

🔴 Yerine kayyım atanan Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer, 205 gün sonra hakim karşısına çıktı. Özer savunmasında, “Ben içerideyken torunum oldu, göremedim. Ama en büyük üzüntüm dışarıda sürece katkı verememek” dedi.

30 Ekim 2024’te tutuklanan ve görevden alınarak yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 205 gün sonra bugün Silivri Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda hakim karşısına çıktı.

Duruşma salonunda ses ve görüntü kaydının yasak olduğuna dair uyarı yapılmasının ardından, kimlik tespiti ile duruşma başladı.

İlke Tv’nin haberine göre Saat 10.21 itibarıyla hakim, iddianame üzerinden Özer’e yöneltilen suçlamaları sormaya başladı.

İddianamede, Özer’in KONGRA-GEL Eş Başkanı ile iletişim kurduğu iddiası ile kendi yazdığı “Dağ Sancısı” adlı kitabı delil olarak yer aldı. Özer, iddianamedeki hataları düzeltmek için birkaç kez söz aldıktan sonra savunmasına geçti.

‘Bir terör örgütü olamayacak bir halin içindeyim’

Savunmasında hayat hikayesine yer veren Özer, şunları söyledi:

“Halimi anlatmak istiyorum ki bu halin sirayet edilmiş halinin bir terör örgütü olamayacağına siz de ikna olacaksınız.

Ben okulu olmayan bir köyde doğdum, hep okumak isteği vardı içimde. Bu sebeple okudum ve Hacettepe Üniversitesi’nde Felsefe’yi birincilikle bitirdim, yan dal olarak Sosyoloji’de okudum. Ardından master ve doktora yaptım. Doktoradan sonra etnik meseleler ve çatışmalar üzerinde uzmanlaştım.

Bu sürede bütün çabam Türkiye’nin barış icinde müsterih ve demokratik bir ülke olmasına hizmet etmekti. 30 yılı aşkın süredir kamu hizmetimde üzerime hiç suç isnat edilmedi. İlk kez mahkemeye çıkıyorum.”

’41 kitap yazdım, altın kalem ödülü aldım’

Savunmasının devamında kalın bir kitabı kaldırarak gösteren Özer, “Bu benim de çalışmalarımın içinde yer aldığı bir almanak. 41 kitap yazdım. Kitaplarım altın kalem ödülü aldı ve ben pek çok başka ödül aldım. Böyle bir insan terör örgütü üyesi olabilir mi? Bu itham yıllarını barışa ve bilime vermiş benim gibi bir insanı çok üzüyor.”

‘İrademi hiçbir örgüte teslim etmedim’

“Yaşamım boyunca insan haklarından, barıştan, demokrasiden ayrılmadım. PKK veya başka bir terör örgütüyle ideolojik bağım olmadı. Bir bilim insanı olarak irademi hiçbir örgüte teslim etmedim, etmem de.”

‘Ben neden buradayım? Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için’

Ahmet Özer savunmasında neden yargılandığını şu sözlerle açıkladı:

“Sayın hakim ben neden buradayım? Esenyurt Belediye Başkanı olunca şimşekleri üzerime çektim. Esenyurt’u alan İstanbul’u alır, İstanbul’u alan Türkiye’yi alır diyorlar. Ben neden buradayım? Ekrem İmamoğlu’nun çalışma arkadaşı olduğum için buradayım.

Ben neden buradayım? Van’ın bir köyünden gelen bir Kürt olduğum için Esenyurt’u yönetmeyi bana layık görmedikleri için buradayım. İddianamede de Batı illerinde Kürtlere temsiliyet veriyorlar diye yazılmış. Hele de barış sürecinde böyle bir şey suç olarak gösterilebilir mi?

64 yaşına gelip de bir belediye başkanı olunca mı terör örgütü üyesi olmuşum? Ben Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atayabilmeleri için buradayım. Ben kimliğinden taviz vermeyen ve Türkiye’nin de bölünmez bütünlüğüne saygı duyan onurlu bir Kürt vatandaşı olduğum için buradayım.

“O kadar yazdığım kitap içinden tek bir kitabın içinden bir bölüm getiriyorlar karşıma 21. yüzyılda edebi kurgusal bir kitabımda ‘gerilla’ lafını kullanmam karşıma getiriliyor.”

‘En büyük Kürt kenti Diyarbakır değil, İstanbul’dur’

“Üç yol var Türkler ve Kürtlerin arasında: Bastırma, ayrılma, barış ve demokrasi içinde bir arada yaşama. Bastırma sadece kan ve gözyaşına yol açtı. Ayrılma da ne Kürtler ne Türkler için önerilecek bir yoldur. Anadolu’nun kapılarını Malazgirt’te Müslümanlara Türkler ve Kürtler birlikte açtık. Ne yazık ki kimse bunu söylemiyor. Her Türk ailenin evinde bir Kürt gelin, her Kürt ailenin içinde bir Türk gelin var. Bugün en büyük Kürt kenti Diyarbakır değil, İstanbul’dur. Pek çok büyük firmanın en büyük bayilikleri de Diyarbakır ve Van’dadır.”

“Geriye ne kalıyor? Barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşamak kalıyor. Bunu yaptığımız takdirde Türkiye 5-10 içinde dünyanın en saygın demokrasilerinden biri olarak yükselecektir. Eğer dışarıda olsaydım bu sürece en çok katkıyı verenlerden biri olacaktım. Ben içerideyken torunum oldu, göremedim. Ama en büyük üzüntüm dışarıda sürece katkı verememek.”

‘Benimle değil, bir siyasi görüşle hesaplaşıyorlar’

11.00 itibariyle Ahmet Özer savunmasında, iddianameye ve hakkındaki suçlamalara yanıt vermeye başladı:

“Bu siyasi bir davadır. Benimle değil, bir siyasi görüşle hesaplaştıklarını düşünüyorum. İmralı görüşmelerinde adım geçiyormuş, orada Sayın Numan Kurtulmuş’un da adı geçiyor. Ona yasal olan şey neden bana yasal değil? Remzi Kartal ile 14 kez görüştüğümü söylediniz. Bu külliyen yalan, bunu tamamen reddiyorum. Aynı Remzi Kartal’la AKP’li bir isim yemek yemiş. O diyor ki ben akademisyendim, görüştüm. Ben akademisyen değil miyim?

Madem bir toplumsal barış süreci inşa ediliyor biz niye içerdeyiz? Ben barış süreci var diye çıkmak istemiyor değilim, terör örgütü üyesi olmadığım için çıkmalıyım ve beraat alacağıma yüzde 100 inanıyorum.”

Ahmet Özer savunmasında ‘gizli tanık’ üzerine konuşuyor:

“Bu gizli tanık 2020 yılında itirafçı, iftiracı olmuş. Ben madem terör örgütü üyesiysem neden 2020’den 2024 yılına kadar benden bahsetmemiş? Madem ben terör örgütü üyesiyim, o da itirafçı, neden gelip belediye başkanlığına aday olduğumda emniyet birimlerini uyarmamış? Bir kumpas kuruldu, bu kişiler de bu kumpasın aracı olarak kullanılıyor. Kendisi 2020 yılında örgütten ayrılmış bu kişi, eğer 2020 yılında ayrılmışsa ben de üyeysem benim 2024 yılında örgüt içindeki görevimi nereden biliyor? Ne ben onları tanırım, ne o tanıklar beni tanır.”

Ahmet Özer: Biri beni aradığında GBT’sini soramam.

“İnsan eşref-i mahluktur. En yüceye çıkabileceği gibi en alçağa da düşebilir.

Biri beni aradığında GBT’sini soramam ya. HTS kayıtlarında geçen isimlere bakalım: Pervin Buldan, Kadri Yıldırım, Prof. Dr. Şükrü Aslan, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Prof. Dr. İrfan Bayram gibi isimlerle görüşmem suç olarak dosyaya konulmuş. Hasan Cemel, Faik Bulut, Merdan Yanardağ, İhsan Eliaçık gibi toplumun bildiği insanlar var, telefonla görüşmemin suç olarak gösterildiği insanlar arasında.”

Ahmet Özer: Taziye kültürümüzde önemlidir, ben de taziyeye gittim.

“Remzi Kartal’a gelelim. Remzi Kartal’ın ailesi siyasi bir ailedir, ailesinde milletvekilleri vardır. Remzi Kartal Türkiye’de yaşarken kendisini görürdüm. Ama kendisi yurt dışına çıktığından beri görmedim. Remzi Kartal’ın abisi Kinyaz Kartal vefat etti, bizim kültürümüzde ailesinden biri ölen insana başsağlığına gidilir. Kinyaz Kartal’ın taziyesinde bulundum.”

“Remzi Kartal’ın kırmızı bültenle arandığını söylüyor iddia makamı, ama resmi makamlara göre kırmızı bültenle aranmadığını gösteren belge burada, işte size sundum.”

11.22

Ahmet Özer eline kendi yazdığı Dağ Sancısı kitabını aldı:

“Bu kitap bir kurgu. Üç arkadaş var, biri dağa çıkıyor. Neymiş, ‘Gerilla’ kelimesini kullanarak kahramanlaştırmışım… Roman dediğin zaten kahramanları anlatır. Romanda terörist kelimesi de geçiyor, o ayrı. Ama 21. yüzyılda kitaptan hala suç türetmek nasıl bir anlayışın ürünü? Kitapta toplama kararı da yok.”

‘Konsere 40 bin kişi katıldı, bazıları slogan atmış, bundan bana ne?’

Ahmet Özer’in savunmasında, iddianamede suç olarak yer alan Esenyurt’ta düzenlediği bir kültür festivalinde Kürtçe konser etkinliği üzerine konuştu:

Rojda Şanses isimli sanatçı geldi, şarkısını, türküsünü söyledi, gitti. Bu kişiyi Sayın Cumhurbaşkanı da başka organizasyonlara davet etmiş. Bu kişi daha geçen gün bir kongre merkezinde konser verdi. Bizim festivalimizdeki o konsere 40 bin kişi geldi. Neymiş, o konserde birkaç çocuk Abdullah Öcalan ile ilgili slogan atmış? Bana ne? Ben belediye başkanıyım. O organizasyona günlerce milletvekilleri, AK Partili belediye başkanları günlerce geldi, gitti. Burada emniyete intikal eden bir olay dahi olmadan günlerce gayet düzgün şekilde bu festivalimiz devam etti, burada bir suç yok.

Savunmamda sona doğru geldim, bu kısım önemli

“Benim hiçbir terör örgütüyle hiçbir zaman hiçbir ilişkim söz konusu olmamıştır. Yargıtay içtihatlarına baktığınız zaman, bir kişinin terör örgütü üyesi olması için bazı kriterler var; fiilen örgütte yer almak, bir hiyerarşide yer almış olmak, bir kod adının olması, bir eylem yapmış olmak, iradesini tamamen o örgüte bağlamış olmak, ideolojik aidiyet gibi. Terör de bir eylem yapmaktır, şiddet ve silah içeren… Ben bunca yıl örgüt üyesiysem, benim bir ilişkim olsaydı, bu kadar yıldır binlerce akademisyen, bilim insanı, öğrenci ile çalışmışım; bu kadar insan bunu nasıl fark etmemiş ve beni şikayet etmemiş? Bana da bu kadar insana da hakaret niteliğinde bir suçlama.”

Tüm akademik ve siyasi faaliyetlerim bir terör örgütünün amaç ve yöntemlerinin tümüyle reddi mahiyetindedir. Sayın başkan, değerli heyet, Kasım 2013’te Naci Bostancı beni Çözüm Süreci’ne katkı sunmak için davet etti ve yaptığım sunumdan başkan o kadar etkilendi ki 100 sayfalık rapor verdim, onu da dosyaya sunduk. Orada adeta bugünü tarif eder gibi şunu söylüyorum: ‘Silahlar bırakılsa da her şey bitmez. Atılacak adımlar vardır. Süreci hızlandırmak gerekir.’

“Ben iki kitap yazdım, biri Mehmet Uzun Edebiyat’ta Yolculuk, diğeri de İhsan Aksoy ile ilgili… İkisi de rahmetli oldu. Bu iki kişi de örgütün ölüm listesinde yer alan iki kişi. Örgütün katı kurallarını biliyorsunuz, böyle bir örgütün üyesi olsam bu kişilerle ilgili bu kitapları yazabilir miydim?”

“İktidar cenahının davetiyle Çözüm Süreci ile ilgili pek çok çalışmaya davet edildim. Bu çalışmalar örgüt üyesi olmadığımı fazlasıyla gösteriyor. 2012 yılında sayın Cemil Çiçek’in davetiyle Meclis’te Anayasa Komisyonu’na üç saat sunum yaptım, yani ‘bu sorun barış ve demokrasi içinde nasıl çözülür’ diye. ‘Bastırma ve ayrılma değil, çözüm barış ve demokrasi içinde birlikte yaşamaktır’ diye sunum yaptım. 2014’te yılın bilim insanı seçildim, Atatürk’ün kurmuş olduğu enstitüden davet aldım, GAP Master Plan çalışmasında yer aldım, Birleşmiş Milletler UNCDP komisyonunda yer aldım. Dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan ile devlet yöneticilerinden aldığım tebrikler ve takdirnameler var. Ama savcı bunların hiçbirine yer vermemiş. Çünkü tüm bunlar PKK terör örgütüne üye olduğum iddiasının ne kadar akla mantığa sığmaz bir suçlama olduğunu göstermektedir.”

Ahmet Özer’in savunması bu sözlerle sona erdi.

Özer savunmasını sonlandırdığında salondaki herkes ayakta alkışladı:

“Bugün burada mahkemenizin hakkı, hukuku tecelli ettireceğine inanıyorum. Sonuç olarak 7 aydır tutukluyum. Dünyanın bütün nehirlerine adalet susamış birine verseniz, adalete susamışlığını dindiremezsiniz diye bir söz vardır. Ben de adalet susadım. Barışa her dönem katkı sunan bir bilim insanı ve siyasetçi olarak içeride tutulmam hangi vicdana sığar? Ben 1,5 milyonluk bir ilçenin belediye başkanıyım. Kaçacak bir halim yok, delilleri karartacak bir halim yok. Sayın mahkemenizden önce tahliyemi, sonra beraatimi istiyorum. Saygılarımla.”

11.50- Duruşmaya ara verildi

Ahmet Özer’in savunması sona erdikten sonra duruşmaya 10 dakika ara verildi.

Gül Çiftçi: Çok kapsamlı bir savunma yaptı

Ara sırasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, İlke TV’ye açıklamalarda bulundu.

Ahmet Özer’in savunmasını “tarihi bir savunma” olarak değerlendiren Gül Çiftçi, şunları söyledi:

“Ahmet Başkan tabii ki daha önce Ekrem Başkan’ın yaptığı gibi tarihi bir savunma yaptı. Tarihten bugüne kadar bu barışı ne kadar önemsediğimizi anlatan, kendisinin barış süreçlerine daha önce devleti yönetenler, devletin valileri, İçişleri Bakanları, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı tarafından Meclis’e yasal düzlemde görüşlerini bildirmek üzere çağrılmalarını anlattı. Tarihsel bir yerden anlattı. Şu anda Esenyurt Belediye Başkanı olduğu için burada tutulduğunu, çünkü Esenyurt’un talan edilmek istendiğini, hepsini çok kapsamlı bir savunma yaptı. Bizim en başından beri söylediğimiz hep buydu: İddiaların hiçbiri doğru değil, hepsinin altı boş dedik. Açıklamalar dediler, para kayıtları dediler, telefon tapeleri dediler; hepsinin yalanın, altının boş olduğunu anlattı. Şimdi avukat meslektaşlarımız savunmalarını yapacak, kendimizi seçmenlerimize, yurttaşlarımıza anlatmaya devam edeceğiz.”

‘Buradan umutla ayrılacağız’

Partilerine yönelik yargı ve siyasi baskıların olduğunu belirten Gül Çiftçi, şöyle devam etti:

“Ahmet Başkan çok uzun yıllardır öğrenciler yetiştiren bir bilim adamı. Her şeyden öte duygularını çok güzel anlattı. Duygularıyla gerçekleri ve ülkenin içinden geçtiği zorlu süreci anlattı. Burada olmaktan şöyle; tabii ki çünkü maalesef partimize, partimizin yöneticilerine iktidarın yargıyı sopa olarak kullandığı, bir yok sayılma, bir taciz durumu söz konusu. Sadece Esenyurt’ta değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde de; bu sabah daha bir operasyona uyandık. Partimize ayrı kurultay soruşturmaları üzerinden bütün belediyelerimizde müfettişler var. Yani bir yargı tacizi altındayız. İktidarın yenemediği, yani sandıkta yenemediği partimizi, devleti, çeşitli kurumlarını, yargısını, müfettişlerini, İçişleri Bakanlıkları’nı kullanarak partimizi yok saydırmaya, seçmen gözünde itibarsızlaştırmaya çabalıyor. Bunun için üzgünüz sadece ama şunu biliyoruz, şuradan da umutluyuz, onu da söylemek isterim: Yurttaşlarımız, seçmen ne olursa olsun yanımızda durmaya devam ediyor. Mitinglerimiz bunun en büyük göstergesi, araştırmalar, anketler bunların en büyük göstergeleri. Asla düşmüyor, aksine her seferinde partimiz daha da yükseliyor. O yüzden biz buradan umutla ayrılacağız çünkü bizim başımızı yere yiyecek, seçmenin gözünün içine bakamayacak hiçbir konumuz olmadı, olmayacak da.”

12.20 Duruşma verilen aranın ardından başladı.

Ahmet Özer hakimin sorularını yanıtladı.

Hakim sordu: Birkaç yeri aydınlatmamız gerekiyor. Elvan Beyaztaş ve Cemal Kavak ile ilgili beyanlar var, bu kişileri tanıyor musunuz?

Ahmet Özer: Hiç tanımıyorum. Cemal Kavak diye birini de tanımıyorum.

Hakim: Tensip zaptı hazırlandıktan sonra ihbarcı Erkan Çakır diye biri sizinle alakalı beyanlarda bulunmuş. Savcılık, kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş. Bu karar da bize gönderilmiş.

Ahmet Özer: Ben o kişi hakkında suç duyurusunda bulundum. O kişi CHP ile ilgili de çok sayıda asılsız ithamda bulundu. Bu Erkan Çakır, dengesini kaybetmiş bir kişi.

Hakim: Etkin pişmanlık beyanlarında isminizin geçmediğine dair istediğimiz bilgiler bize geldi. Medya Der ile alakalı yazı istemiştik. Kent uzlaşısı hakkında belge istemiştik, bunlar da geldi. Bu örgütün ileri sürdüğü bir plan ama DEM bunu siyasi bir ittifak gibi gösterdi diyorlar. Esasen mesele bununla ilgili. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ahmet Özer: Medya Der ile ilgili yazı onların tarihçesiyle alakalı zaten, benimle alakalı değil. Genel Başkan Sayın Özgür Özel’in ve Parti Meclisi’nin onayıyla ben aday olup seçildim. Herhangi biri gelip aday olamaz. Ben kent uzlaşısından kendimi aday ilan edemem. Bununla yakından uzaktan alakam yok. Esenyurt İttifakı’nı biz kurduk, seçim sürecini bu ittifakla yürüttük ve ben kazandım. Ama CHP ile iktidarın arası bozulunca böyle bir takım garabetler ortaya çıktı. DEM bir zamanlar şeytanlaştırılıyordu, şimdi de CHP şeytanlaştırılıp düşmanlaştırılıyor.

Hakim: Başka eklemek istediğiniz son bir şey var mı?

Ahmet Özer: Bu dosya alelacele hazırlanmış. 41 kitap yazmış bilim, ilim ehli bir insanım. Bu suçlamayı zul sayarım, şiddetle reddediyorum. Bu bir. İkincisi, dosyadaki ithamlar çelişkilerle doludur. Bu dosya zanlarla, önyargılarla yürüyor. Benim gibi bir insanın iradesini bir terör örgütüne teslim etmesi düşünülebilir mi? Bunu hakaret sayıyorum. Ben bu dar-ı dünyadan geçip giderken halkıma hizmet etmek için siyasete atıldım. Halka da hep şunu söyledim: “Benim için önemli olan halkın profesörü olabilmektir” diye.

“Gaziler ve Şehitler Derneği Başkanı İsmail Kalaycıoğlu, Esenyurt’ta devam eden demokrasi nöbetine katıldı diye ikinci gün dernek başkanlığından alındı. Karadenizli, Trabzonlu bir Kıbrıs gazisine sırf ‘Ahmet Özer’e yaptığınız hukuksuzdur, zulümdür’ dediği için bu yapılmıştır.”

“Bana isnat edilen içi boş beyanları reddediyorum. Hayatımı barışa ve demokrasiye vakfetmiş birisiyim, bu yöndeki mücadelem de sürecektir. Bugün vereceğiniz karar tarihi bir karar olacaktır. Bugün vereceğiniz karar hem muhalefetin hem iktidarın elini, içinden geçilen yeni süreçte kolaylaştıracak bir karar olabilir. Bu sürece olumlu ya da olumsuz katkı yapan bir karar olacaktır. Hakkın tecelli edeceğine inanmak istiyorum zira bizim hukuktan başka tutunacak bir dalımız yoktur. Saygılarımla.”

12.34- Avukatların savunmaları başladı.

Avukat Hasan Sınar’ın savunmasından notlar:

“Makul şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Savcılık, arama kararıyla hangi tür delilleri bulmayı beklediğine yer vermiyor. Kanunun aradığı makul şüphe şartının ismi dahi savcılık kararında geçmiyor. ‘Makul şüphe’ diye bile yazmıyor, yazamıyor. Çünkü bu zırvaların akla, mantığa, hukuka aykırı olduğunu biliyor.”

“Şimdi arama kararıyla ilgili en sevdiğim yere geldik: kararın gece vakti verilmesi… Eğer suçüstü hali varsa, gecikmesinde tehlike olan durum olursa ya da tutuklu yakalanmış kişinin firarı söz konusuysa gece vakti arama yapılabilir. Prof. Dr. Ahmet Özer’in arama kararına bakalım: güneş, 30 Ekim günü sabah 07.34’te doğmuş. Güneşin doğmasından bir saat öncesine kadar gece vaktidir, kanunda bu şekilde tanımlanıyor. Demek ki 30 Ekim’de gece vakti sabah 06.34’e kadar sürüyor. Sulh Ceza Hakimliği’nin arama kararında 06.00 ve 16.00 saatleri arasında bir defaya mahsus arama yapılmasına karar veriliyor. Bu arama kararına göre, bu gece vakti yapılan bir aramadır. Suçüstü mü yakalandı Ahmet Özer? Hayır. Peki gecikmesinde sakınca var mı? Ahmet Özer’in evindeki ve iş yerindeki arama işlemi 06.00’da değil de 09.00’da yapılsaydı hangi sakınca doğardı? Hiçbir sakınca doğmazdı. E firar etmiş kişi şartı da tartışma dışı. Dolayısıyla bu arama kararı ve bu karara uygun olarak kolluk kuvvetlerinin sabah 06.10’da bu işleme başlamaları açıkça hukuka aykırıdır. Burada subjektif değerlendirme yok, objektif ve kimsenin karşı çıkamayacağı bir hukuka aykırılık var. Bu aramada el konulan tüm deliller de hukuka aykırı şekilde alınmıştır. Dolayısıyla bu deliller çöp niteliğindedir.”

13.00 itibariyle Avukat Hasan Sınar’ın savunmasından öne çıkan ‘hukuka aykırı delil’ hususlarında notlar:

“Yüklenen suç yalnızca hukuka uygun elde edilmiş delillerle ispatlanabilir. Bir delil hukuka aykırıysa kullanılamaz. Alman hukukunda, Hollanda’da, İspanya’da hukuka aykırılıklar tartışma konusudur ama Türk Ceza Muhakemesi’nde hukuka aykırılığın küçüğü büyüğü olmaz. CMK 217/2 uyarınca hukuka aykırı deliller kullanılamaz, biz bunların dosyadan çıkarılmasını istiyoruz.”

Av. Sınar: Teknik takipte ‘orantılılık koşulu’nun çok açık ihlali var

“135’e gelmek istiyorum şimdi de… Teknik takip için kişinin bir suç işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe olacak, başka suretle delil elde etmek mümkün olmayacak ve bu tedbirler yalnızca hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişi hakkında olacak der kanun. Peki sen 135’e başvuruyorsan bunun dayanağı nerede? Hangi kuvvetli suç şüphesi var da buna başvuruyorsun?

135 açısından esas büyük problem, iletişimin denetlenmesi açısından ‘orantılılık koşulu’. Böyle bir tedbire karar veriyorsanız, kişinin haberleşme hakkının ihlali var artık. Somut vakada bu orantılılık gerçekleşmiş mi? İstanbul 6. Nolu Sulh Ceza Hakimliği HTS kayıtlarının geçmişe yönelik incelenmesinde ne kadar süre geriye gidilmesinden söz ediyor? 13 yıl. Usame Bin Ladin’i mi arıyorsunuz? Bu kadar yıl geriye gitmek için çok büyük bir suç örgütü lideri bulmuş olmanız lazım. Gerekçe ne peki? Örgüt üyeliği… Yahu bir adam bir örgüte üye mi değil mi diye arıyorsanız, 1-2 ay geriye gitseniz, üye mi değil mi, hangi hiyerarşi içinde ortaya çıkar. Ama yıllarca geriye gidiyorsunuz. Son bir haftada kaç telefon görüşmesi yaptınız, peki ya son bir yılda? Ahmet Özer gibi bir akademisyenin bu 13 yıl içinde beşerî, sosyal, akademik, siyasi amaçlarla on binlerce insanla görüşmesi olmuştur. Bu insanları alıyorsunuz, bunların arasında soruşturma geçirmiş olanları eliyorsunuz. Sonra da neymiş? 694 suç kaydı olan kişiyle görüşmüş. Benim kaydıma baksanız, iki katı görüşme kaydını bulursunuz. Bu 694 kişi arasında pek çok siyasetçi, milletvekili, bilim insanı var.

Yani nereden baksanız CMK 135 için aranan orantılılık koşulunun çok açık ihlali var.”

13.26 – Hakim avukat Hasan Sınar’ı en az iki kez, “Hareketlerinize dikkat edin” diyerek uyardı.

Sınar’ı davayı izleyenler alkışladı.

Hakimden seyircilere uyarı: Bir daha alkış olursa salonu boşaltabilirim

Avukat Hasan Sınar’ın savunması duruşma salonunda bulunanların alkışlarıyla sona erdi. Avukat Hüseyin Ersöz söz aldığı sıradan hakimden izleyicilere uyarı geldi:

“Alkışlara dikkat edelim, burası panel değil, duruşma salonu, bunu bir uyarı kabul edin, bir daha bu tür alkış durumu olursa salonu boşaltabilirim.”

13:33 – Avukat Hüseyin Ersöz’ün savunmasına geçildi

13:53 – Duruşmaya 40 dakika ara verildi.

/ilketv.com.tr/

İlginizi Çekebilir

Trump: Avrupa Birliği’ne yüzde 50 tarife uygulanmasını öneriyorum
İmamoğlu’na bir yasak da toplu taşımada

Öne Çıkanlar