Alattin Bilgiç: Sömürge Kişilik ve Filenin Sultanları

Yazarlar

Sömürgecilik ve kişilik sömürgesi kavramları, insan psikolojisinin karmaşık yönlerini anlamak için kullanılan iki önemli perspektifi temsil eder. Her ikisi de, insanların ilişkilerinin içsel dinamiklerini ve karmaşıklığını çözümlemeyi amaçlar.

Bu iki kavramın temelinde bağımlılık yatar. Sömürgeci ilişkilerde bir taraf diğerine bağımlı hale gelir, kontrol altına alınır ve bazen gizli hayranlık besler. Kişisel ilişkilerde ise bir birey diğerini manipülasyon ve kontrol yoluyla etkileyebilir ve bu sırada taklit etme ve benzeme eğilimi gösterebilir. Her iki senaryo da bağımlılık olgusunu içerir ve bu bağımlılık, kimlik kaybına ve kişisel özgürlüklerin sınırlanmasına yol açar.

Güç dengesizliği, sömürgeci ilişkilerin ve kişisel sömürgecilik vakalarının temel bir özelliğidir. Sömürgeci ülke veya kişi, daha fazla güce veya kaynağa sahiptir ve bu gücü kullanarak kontrolü ele geçirir. Diğer taraf ise bu güç dengesizliği nedeniyle bağımlılık, kontrol kaybı, taklit etme ve benzeme eğilimi yaşar.

Sömürge psikolojisi ve kişilik sömürgesi, bireylerin kendi kimliklerini yitirdikleri bir süreci içerir. İnsanlar, kendi kararlarını verme yetilerini kaybederler, kontrol altında yaşarlar ve bazen gizli hayranlık beslerler. Bu durum, özsaygı kaybı, duygusal sıkıntılar, travmatik deneyimler, taklit etme ve benzeme eğilimi gibi sonuçlarla birlikte gelir.

Frantz Fanon gibi düşün dünyasının önemli kişilikleri, sömürgeci ilişkileri ve sömürgeci kişilikleri derinlemesine analiz etmek ve bu analizin tüm sömürge halklarına ilham kaynağı olmasını sağlamak için büyük bir öneme sahiptirler. Fanon, “İçlerine ustalıkla korku, aşağılık kompleksi, ürperiş, boyun eğiş, umutsuzluk, uşaklık aşılanmış milyonlarca insandan söz ediyorum” diyor. Dolayısıyla, kendini gerçekleştirme paradigması, kültürel var olmayı, dilsel ve ulusal motifleri konsolide edecek bir düşünsel yapıyı gerektirir. Her bir birey, kendi özgün kimliğini bulmalıdır. Toplumsal organizmalar, bu özgün bireylerin bir araya gelmesiyle hayat bulur ve yeni fikirler geliştirir. Bu organizmalar, taklitçi düşünceler, gizli felsefelerin ve egemen zihniyetlerin etkisi altında olmamalıdır.

Objektif düşünceler organizmaları zehirlerken, kimileri bilinçli ve sübjektif olarak yapılar içinde operasyonel eylemlerde bulunurlar. Bu iki duruma karşı bağımsız bir psikoloji ve bağımlılıktan kurtulan bir yapıya ihtiyaç vardır.

Türk Milli Voleybol Takımı’nın bazı sporcularının cinsel eğilimlerinden kaynaklı, havuz medyası, bir takım yazarlar ve siyasi çevreler tarafından hedef gösterilmeleri kabul edilebilir değildir. Cinsiyetçi saldırılara karşı çıkmak ve bir sporcuya destek olmak, insanlık değerlerine saygılı bir eylemdir. Kişilerin cinsel tercihleri bireysel özgürlük kapsamında değerlendirilir ve saygı gösterilir. Aksi tavır saldırıdır, homofobiktir, istismardır, tacizdir ve hak ihlalidir. Dolayısıyla, bu kişilerin durumlarına yönelik saldırılara karşı durmak insan olmanın gereğidir.

Ancak bu destek sırasında, kendi değer yargılarınıza sadık kalmalısınız. Ayrıca, düşünsel bütünlüğünüzü de korumak önemlidir. Aksi takdirde, felsefi, ideolojik ve kavramsal açıdan sapma yaşarsınız.

Son zamanlarda bazı HDP/Yeşil Sol Parti milletvekilleri, voleybol müsabakasının ardından yaptıkları açıklamalarda, aynı zamanda bu spor takımı lehine açılan imza kampanyasına destek talebinde bulunarak, kendi tarihsel ve toplumsal hassasiyetlerini göz önünde bulundurmadan kırıcı olarak algılanabilecek ifadeler kullanmışlardır.

Burada, mesajların dayanışma amaçlı olduğu iddia edilse de, kelimenin gücü ve derinliği göz ardı edilmiştir. Çünkü “biz” gibi bir kelime kullanıldığında, bu ifade aidiyeti ve kimliği vurgular. “Kızlarımız,” “takımımız,” “Voleybolcularımız” gibi ifadeler, bu aidiyeti daha da belirgin hale getirir. Sonuç olarak, bu durumda yalnızca dayanışma değil, aynı zamanda bir tür eylem ve bağlılık ifadesi de ortaya çıkarmaktadır.

Tabii ki bu duruma hassasiyet gösterip çeşitli şekillerde tepki gösterilmesine de vekillerin karşı tepki göstermesi ve savunmaya geçip kırk tanede teori üretmeleri de yapılan dayanışma kadar gereksizdir. Bu yazıda amacım HDP/YSP milletvekillerini aşağılamak değil. Sadece içinde bulundukları psikolojinin farkında olmaları gerektiğine işaret etmek istiyorum. Çünkü mağdur ile dayanışmak, onunla birlikte olmak ve onun için mücadele etmek bir felsefe gerektirir. Ama bu felsefe, sistemli bir düşünce ya da ideoloji olmasını gerektirmez. İnsan olmak yeterli bir kriterdir. Ancak dayanışma adı altında şekli ve köşeleri belli olmadan, hangi psikoloji ve yapıya hizmet ettiğinin farkında olmadan sadece kadın olma edası ile yapılacak olan dayanışma doğru bir yapı değil, farkında olmadan hizmet ettiğiniz kulvarı değiştirir.

Örneğin, yıllarca mücadelesi edilen ve parti olarak her defasında ceremesinin çekildiği Türk Milliyetçiliğinin, Türk Şovenizminin en önemli argümanı olan spor müsabakalarındaki hassasiyet nasıl hesaplanamaz? Türkiye’de ırkçılığın en canlı alanı spor taraftarlığıdır. Amed Spor gibi bölge futbol takımlarına uygulanan şiddet, ırkçılık, provokasyon ve saldırılar ne çabuk unutuldu? Bunlardan alınacak dersler yok mu? Daha 6 ay önce Bursa’da Milliyetçi, öjenist ırkçılar tarafından organize edilen ve taraftar ile futbolcuların saldırıya uğradığı bir olay yaşandı. Her türlü katliamcı mesajlar “Toroslar ve Yeşiller” ile verildi. İktidarın küçük ortağı Bahçeli tarafından “Bize göre Amed diye bir yer yoktur, Amedspor’dan da bahsedilemeyecektir. Bursaspor taraftarlarını buradan selamlıyorum, milli duruşlarından dolayı tebrik ediyorum.” şeklinde resmi devlet tarafından tescillenen saldırılardan hiç mi ders alınmadı?

Ayrıca, sanki kadınlar erkeklere karşı mücadele ediyormuş gibi, bir kadın grubunun diğer bir kadın grubuyla olan müsabakasını zafer olarak dile getirmek, kadın paradigması açısından garabettir.

Türkiye’de spor müsabakaları ırkçılığın ocağıdır. Sahip çıkılacak ve dayanışma gösterilecekse, tutum net olmalıdır. Neye sahip çıkıldığının farkında olunmalıdır. Aksi durum sizi sömürge psikolojisine götürür. Bu durum çok tehlikeli ve temsil ettiğiniz halkı hayal kırıklığına uğratır.

HDP/Yeşil Sol Parti Milletvekili ve yöneticilerinin dikkat etmesi eksikliklerden biri de Türkiye’de yaşanan her sıradan ve gereksiz konuya dönük bir mesaj verme gibi bir zorunlu görevleri olduğunu düşünmeleridir.

Gerek Yeşil Sol Parti, gerekse bu tür açıklamalara karşı milletvekilleri, öz eleştirel bir tutum benimsemelidirler. Dolayısıyla kendilerine yapılan yapıcı eleştirilere önem vermelidirler. Ancak bazı çevrelerin Yeşil Sol Parti milletvekili Sevilay Çelenk’e ve partisine yönelik, kadın haklarına ve kimliğine karşı olumsuz niyet taşıdıkları belli olan ahlaksız, seviyesiz tüm çirkinlikleri, saldırıları linçi kabul etmemeliyiz. Bu tür saldırılar, duyarlı toplum kesimleri tarafından kınanmalıdır.

Sonuç olarak, sömürge psikolojisi ve kişilik sömürgesi arasındaki benzerlikler, insan davranışları ve ilişkileri anlamak için önemli bir bakış açısı sunar. Her iki kavram da bağımlılık, güç mücadelesi, kendiliğindenlik kaybı, duygusal etkiler ve direniş gibi temel konuları ele alır. Bu nedenle, bu kavramları anlamak ve çözmek, daha sağlıklı ve adil ilişkiler kurma yolunda önemli bir adım olabilir. İnsanların bu karmaşık dinamikleri anlayarak, hem toplumların hem de bireylerin daha iyi bir gelecek inşa etmelerine yardımcı olabiliriz.

 

KAYNAK

*Yeryüzünün Lanetlileri F.Fanon

*Siyah Deri Beyaz Maske F.Fanon

06.09.2023

İlginizi Çekebilir

Çin devlet kurumlarında iPhone kullanılmasını yasaklandı
Almanya Başbakanı’ndan seferberlik çağrısı

Öne Çıkanlar