Bugün, hayatın en tuhaf paradokslarından birini izledik. İki haber aldık; biri özgürlüğün sesini duyurdu, diğeri ise düşüncenin zincire vurulmuş hıçkırığını. İlhan Sami Çomak, yıllarca demir parmaklıklar arasında tutulan bir şair, nihayet özgürlüğüne kavuştu. Fakat, aynı gün, 74 yaşındaki usta şair Hicri İzgören, bir kelimenin suç, bir düşüncenin tehdit sayıldığı bir ülkede gözaltına alındı. Bu, tarihin gördüğü en acıklı paradokslardan biridir.
Düşünceyi susturmayı denemek, her şeyden önce, insan aklının en büyük aldanışıdır. Çünkü kelimeler ne hapislerde kalabilir, ne de boyunduruk altına girebilir. Bir şairin gözaltına alınması, sadece bir bireyi hedef almak değildir; bu, insanlığın en temel haklarının yok sayılmasıdır. Ama bilmedikleri bir şey var: Her susturulan şair, her yasaklanan düşünce, toprağa düşen bir tohum gibi, eninde sonunda bir başka şekilde filizlenir.
İlhan Sami Çomak’ın özgürlüğü, sadece bir adamın zincirlerinden kurtuluşu değil, bir halkın sesinin yeniden duyulmasıdır. Fakat Hicri İzgören’in gözaltı, onun dizelerini boğmak değil, kendi kendine yaptıkları bir gülünç gösteridir. Çünkü unutulmuş bir şey var: Şairin kelimeleri, her kısıtlamada bir direnişin bayrağına dönüşür. Ne kadar baskı uygularsanız uygulayın, fikirler bir çakıl taşı gibi her zaman yerinden oynar.
Zihninizi daraltmak için her türlü silahı kullanabilirsiniz; ama kalem, bir elmas gibi, her darbeden sonra daha da keskinleşir. Öyleyse, Hicri İzgören’i susturabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Peki ya dizelerinin arkasında bir halkın vicdanı varsa, o zaman kim susturacak?
Bu günün içindeki paradoksu daha iyi anlamak için, sadece geçmişe bakmak gerekir. Ne zaman ki kelimelere ve düşünceye kısıtlama getirildi, işte o zaman insanlık en büyük çöküşünü yaşadı. Her yasak, bir duvarın yükselmesine neden oldu; fakat her duvar, tarih boyunca bir şiirin yankısıyla yıkıldı.
İlhan Sami Çomak’ın tahliyesi bir müjde olabilir, fakat Hicri İzgören’in gözaltı, bir tehditten çok, boş bir çabadan başka bir şey değildir. Bu çaba, ne şairi ne de şiiri susturabilir. Ve tarih, her zaman susturulmak istenen kelimelerin gerisinde bir yol bulur. Her zaman.
/Bu yazı edebiyatbahcesi’nden alınmıştır/