Alevi kurumları Strazbourg’ta ‘Suriye’ için açıklama yapıyor

GündemPolitika

Fransa Strazbourg’da bulunan Avrupa Konseyi önünde, Suriye’deki katliamlara ilişkin başta Alevi kurumları olmak üzere çok sayıda kurumun destek verdiği kitlesel basın açıklaması yapıldı. Açıklamada Alevilere yönelik saldırıların soykırıma dönüştüğü vurgulanarak, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne Suriye’deki çatışma ve katliam bölgelerinde konumlanarak saldırıları durdurması için aktif görev almaya çağrısı yapıldı.

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Avrupa Arap Alevileri Federasyonu (AAAF), Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) gibi Alevi kurumları ve demokratik kitle örgütleri Fransa’nın Strasbourg kentinde bulunan Avrupa Konseyi önünde ortak basın açıklaması ile ‘Suriye’de halklar ve inançlar tehdit altında’ olduğuna dikkat çekiyor. Kırk dernek ve örgütün içinde yer aldığı Demokratik Güç Birliği de açıklamaya destek veriyor.

Açıklama öncesinde Suriye’de saldırılarda yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu sonrasında 6 dilde açıklama yapıldı.

Eylemde Mark Aslan Fransızca, Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu Eşit Başkanı Mehmet Gündüz Türkçe, Melisla Kalkandelen Fransızca, Süleyman Okur Arapça, Demir Çelik Kürtçe ve Gülay Kurtyiğit ise Almanca açıklama yaptı.

Kurumlar adına ortak açıklamanın Türkçesini ise Rozbi Demir okudu.

“DEMOKRASİ HAYRANI KESİLEN ERDOĞAN-BAHÇELİ DÖNÜP TARİHLERİNE BAKSINLAR”

Açıklamada söz alan Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu Eşit Başkanı Mehmet Gündüz, “Ortadoğu yeniden dizayn oyunu ve çıkarlar için bir savaş haline döndü. Suriye’de bir diktatörün yıkılışına demokrasi diyen Avrupa ve emperyalistler güçler, yeni bir diktatörlüğün kurulmasına hizmet eder hale gelmişlerdir. Ortadoğu’daki Kürtlerin, Alevileri, Ezidilerin, Süryanilari birbirine kırdırarak, o ülkelerdeki yer altı ve yer üstü kaynaklara hükmetmek istiyorlar. Bu haksız savaşa mazlum hakların yanındayız. AKP-MHP, Esad’ın yıkılmasıyla demokrasi hayranı kesilerken, kendi ülkelerine dönüp bakmıyorlar. Esad’ın yıkılmasıyla Türkiye’deki ekonomik, siyasi, sosyal krizi örtbas ederek barış meleği kesilen Erdoğan ve Bahçeli’ye söyleyeceğimiz söz ise; dönün kendi tarihinize bakın olacaktır. Biz bu sisteme karşı mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.

“SAVAŞ SİSTEMATİK ZULMÜ BERABERİNDE GETİRMİŞTİR”

Kurumlar adına ortak Türkçe açıklamayı Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu Eşit Başkanı Rozbi Demir okudu. Demir,  “Suriye’de on yılı aşkın süredir devam eden savaş, yalnızca fiziksel yıkım ve siyasi kaos yaratmakla kalmamış, aynı zamanda Aleviler, Hristiyanlar, Kürtler, Süryaniler, Ezidiler, Dürziler, İsmaililer ve diğer farklı inanç ve etnik kimlikleri hedef alan sistematik zulüm ve şiddeti de beraberinde getirmiştir. Bu süreçte Suriye halkları, uzun yıllardır açlık, sefalet ve zorluk içinde hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Halklar, kimliklerinden ve inançlarından dolayı cihadist ve selefist grupların saldırılarına maruz kalmakta, yerlerinden edilmekte, kutsal mekânları tahrip edilmekte ve mezhepsel nefrete hedef olmaktadır” şeklinde konuştu.

“ALEVİLER, ESAD REJİMİYLE ÖZDEŞLEŞTİREK HEDEF HALİNE GETİRİLDİ”

Cihatçı çetelerin Alevileri Esad rejimiyle özdeştirerek saldırıların önünü açtığını ifade eden Demir, “Bu süreçte özellikle Aleviler, cihatçı örgütlerin mezhepçi ve dinci saldırılarına ve katliamlarına uğrayan başlıca topluluklardan biri olmuştur. Alevilere yönelik saldırılar, yalnızca bir topluluğun kimliğine değil, aynı zamanda bölgedeki halkların barış içinde bir arada yaşama iradesine de doğrudan tehdit oluşturmaktadır. Aleviler, yanlış bir şekilde Esad rejimiyle özdeşleştirilerek nefret suçlarının hedefi haline gelmiştir. Radikal gruplar, “Aleviler Esadcı, Esad da Alevi söylemiyle şiddeti körüklemektedir. İran ,Suriye’de yalnızca Esad rejimini desteklemiş, ancak Suriye halklarını desteklememiştir. Bu durum İran’n Alevilere de destek verdiği yönünde bir algı yaratmıştır. Oysa İran, Alevileri inançsal olarak kendisine yakın görmemekte ve onları Şii topluluklar arasında saymamaktadır. Aleviler İran Şii’si değildir ve bu yanlış algılar, Alevilere yönelik mezhepçi propagandaları ve nefreti beslemektedir” diye belirtti.

“ALEVİLERE YÖNELİK SALDIRILAR SOYKIRIM BOYUTUNA ULAŞMAKTA”

Demir, Alevi halkının demokratik bir Suriye inşasına karşılık Alevi köylerinde sivillere yönelik katliamlar gerçekleştirilerek kutsal mekanlara saldırılar düzenlediğini hatırlattı. Saldırıların soykırım boyutuna ulaştığını kaydeden Demirşunları vurguladı:

“Cihatçı selefi gruplar, bu katliamları videoya kaydederek “Aleviler, sizin için geliyoruz” mesajıyla kafa keserek infaz yapma gibi vahşi yöntemler kullanmış ve toplu infazlar gerçekleştirmiştir. Bu zulüm ve vahşet, yalnızca askeri değil, sivil alanda da bir insanlık suçudur ve bu duruma sessiz kalmak suça ortak olmak anlamına gelmektedir.

Alevi türbeleri, Hristiyan kiliseleri ve diğer inanç topluluklarına ait kutsal mekânlar, radikal gruplar tarafından sistematik olarak tahrip edilmektedir. Mezhep temelli ayrımcılık nedeniyle binlerce kamu görevlisi işten çıkarılmış, birçok kişi keyfi tutuklamalara ve adil olmayan yargılamalara maruz kalmıştır. Alevilere yönelik nefret ve saldırılar ise artarak devam etmekte ve soykırım boyutlarına ulaşmaktadır. Homs kırsalında Hristiyanların tarım arazileri yakılıp yok edilmiş, Malula’da yaşayan Süryaniler abluka ve saldırılarla karşı karşıya bırakılmıştır.”

TALEPLER

Aleviler ile birlikte Suriye halklarının da varlık ve güvenlik tehlikesi altında olduğunu kaydeden Demir, Alevi kurumlarının taleplerini şöyle sıraladı:

1- Yaşam hakkı ve ibadet özgürlüğü:

Tüm din ve inanç gruplarının yaşam hakkı ve ibadet özgürlüğü güvence altına alınmalı; demokratik, özgürlükçü ve laik bir anayasa oluşturularak tüm etnik yapı ve inançlar anayasal koruma altına alınmalıdır.

2- Hassasiyetle kınama ve yaptırımlar:

Mezhep temelli nefret söylemleri uluslararası kuruluşlarca açıkça kınanmalı ve bu propagandaları yayan gruplara yaptırımlar uygulanmalıdır.

3- Kutsal mekânların korunması:

Kutsal mekânlar korunmalı, zorla yerinden edilenlerin güvenli dönüşü sağlanmalı ve insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlar bağımsız mahkemelerde yargılanmalıdır.

4- BM gözetimi ve garantörlük:

Suriye’de istikrar İçin Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi garantörlük sağlamalı, geçiş hükümetini denetleyerek adil ve demokratik seçimlerin yapılması için gerekli koşulları oluşturmalıdır.

5- Radikal gruplarla ilişkilerin kesilmesi:

Avrupa Birliği, HTŞ ve benzeri radikal grupların işlediği insanlık suçlarını kınamalı ve bu gruplarla olan tüm İlişkileri kesmelidir.

6- Azınlık haklarının güçlendirilmesi:

Başta Aleviler ve Kürtler olmak üzere tüm azınlıklar, kimliklerini özgürce ifade etmeli, anadillerinde eğitim görmeli ve özerk yönetimlerle kendilerini yönetme hakkına sahip olmalıdır.

Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nü, Suriye’deki çatışma ve katliam bölgelerinde konumlanmaya ve bu saldırıları durdurmak için aktif göreve davet ediyoruz.”

PİRHA/STRAZBOURG

İlginizi Çekebilir

Cumartesi Anneleri: Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşler nerede?
İmamoğlu: Bence Kanal İstanbul bir beka meselesidir

Öne Çıkanlar