Ali Engin Yurtsever: Harkiler ve İşbirlikçiliğin Sonuçları 

Yazarlar

          İşbirlikçilik ve ihanet tarihin hiçbir döneminde, hiçbir kültüründe kabul edilmemiştir. Onlarca kötülük, alçaklık ve rezillik bir noktaya kadar kabul görmüş, bir şekilde açıklaması yapılmıştır ama ihanet ve işbirlikçilik ne halklar, ne bireyler ne de devletler nezdinde kabul edilmemiştir.

      Bir ideoloji, bir inanç veya başka şekilde adlandırılan bir ilişki biçiminde aynı amaca doğru yürüyen i̇nsanların bir noktada bu düşüncelerinden vazgeçmeleri anlaşılabilir. Yılgınlık, inanç yitimi, korku veya günlük çıkarlara dayalı bencilliğin öne çıkmasıyla insanlar yollarını ayırabilirler ve bunu yollarını ayırdıklarına dürüstçe ifade edip başka bir mecraya akabilirler. Hatta bir düşmanlık bile besleyebilir, en ağır karşı mücadeleyi yürütebilirler. Ama bütün bunlardan ayrı olarak ihanete sapmak, işbirlikçiliğe yönelmek kabul edilmez, edilmemiştir de.

    İster dağda bir mevzide omuz omuza çarpışmak olsun, ister şehirde bir hücre evinde etrafı kuşatılmışken düşmana ateşle karşılık vermek olsun, isterse bir toplantı veya yürüyüşte en coşkulu konuşmaları yapmak olsun. Bütün bunları yaparken içinde ihanet tohumlarını taşımak, bir ağaç haline getirirken zehrini dışarıya usul usul salmak kabul edilmez. İhanet ve işbirlikçilik kabul edilmesi mümkün olmayan bir insanlık suçudur. Bu nedenle ihanet edenler veya işbirliğine girişenler en başta aileleri, sonra çevreleri, en sonra da hizmetine girdikleri düşmanları tarafından dışlanmış, hiçbir sözlerine ve davranışlarına güvenilmemiştir. Çünkü düşünce ve inançlarına ihanet edenlere kimse inanıp güvenmez.

        Fransa’nın sömürgesi altında bulunan Cezayir’de başlayan ulusal kurtuluş mücadelesi, bütün öncekileri ve bütün sonrakileri gibi aynı yoldan yüründü, aynı sorunlar ve çözümleri yaşadı. Direniş, örgütlülüğe kavuştu, örgütlülük toplumun tüm kesimlerine yayıldı. Uzun ve ağır bedel gerektiren süreçlerden sonra zafere ulaştı. Fransa, her türlü zulümü uyguladığı, paramparça ettiği hayatların direnişine dayanamadı. 5. Cumhuriyet ilan edildi, General De Gaulle başkanlığa getirildi ve Fransa’nın geri çekileceğini, Cezayir’in bağımsızlığını kabul edeceğini ilan etti. Elbette sadece General’in aldığı bir karar değildi bu. Fransa halkının geniş bir bölümü savaşa karşıydı, ülkelerinin neler yaptığını öğrenmiş ve kabul etmemişti. Kendilerine anlatıldığı gibi “bir avuç terörist” değildi karşılarında direnenler, ülkelerini savunan yurtseverlerdi. Fransız aydınları da ülkelerinin sömürgeciliğine karşı çıkıyorlardı. Sartre işgale karşı bildiri dağıttığında tutuklanmasını isteyenlere karşı De Gaulle, “Sartre Fransa’dır” diye karşı çıkmıştı. Ne Sartre, ne sömürgeci devletinin işgaline karşı çıkan bir halk, ne de De Gaulle’e sahip olmayan bir sömürgeciliğe karşı direniyoruz, savaşıyoruz.

     Harkiler……  Cezayir ulusal kurtuluş tarihinde kara bir lekeydiler, dünya döndükçe kara bir leke olarak da kalmaya devam edecekler. Fransa’nın Cezayirlilerden oluşturdukları insanlardan oluşuyorlardı. Fransa için direnişçi Cezayirlilere karşı savaştılar. Bir savaşın oluşturduğu bütün aşamalarda görev aldılar. Savaş bittiğinde ise  sonları direnişçiler açısından değil, kendileri açısından trajediye dönüştü. Çünkü hizmet ettikleri sömürgeciler tarafından kurtarılacaklarını, ihanetlerinin mükafatını alacaklarını düşünüyorlardı. Cezayir’den kalkan Fransa’nın gemilerine birbirlerini ezercesine binmeye çalıştılar ama küçük bir kesimi dışında gemiye alınmadılar. Geriye kalanlar ihanet ve işbirlikçiliklerinin bedelini ağır bir şekilde ödediler, halen de ödemeye devam ediyorlar.

     Kurdîstan kurtuluş mücadelesi de benzer bir şekilde seyrediyor. Direnişin yanında ihanet ve işbirlikçilik de yer alıyor. Korucular, sivil çalışanlar ve açık işbirlikçilik kendini saklamadan ama ihanetin alçaklığını da gizlemek istercesine direnişçilere karşı  mücadeleye devam ediyor. Sömürgeci Türk devletinin gözüne girmek, ihanetlerinin mükafatını almak için birbirleriyle yarışıyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, insanlık tarihinin oluşturduğu binlerce yıllık oluşmuş kültürü silemezler. Ihanet kabul görmez, mutlaka cezalandırılır.

    Sadece işgalcilerle savaşılsa mücadele daha çabuk hedefine ulaşacaktır, ama içinde ihanet barındıran bir mücadelede, atılan adımlar son derece dikkatle atılmalıdır. Bugüne kadar binlerce ihanetin karşılığında binlerce direnişçinin hayatı sömürgecilere kurban olarak sunuldu, binlerce eylem boşa çıkarıldı.

     İhanet her zaman sinsice gelir. İhanet edenlerin sesleri gür çıkar. İhanetlerini bastırmak için herkesin kavgada yer almasının ateşleyicisi ve öncüsü olmaya çalışırlar. Her zaman gerekçecidirler. Bedel ödemenin en zor anında binbir sözün ve bahanenin arkasına sığınırlar. Kavgadan önce cesur ama kavga sırasında ürkek adımlarla kaybolurlar. İhanetlerinin kendi kurdukları mantık çerçevesinde hep bir karşılıkları vardır.

     Fransa Cezayirli direnişçilere yenilip, Cezayir’den kovulduğunda, Harkilerin küçük bir bölümünün bile olsa binebildikleri Fransa gemileri limanda bekliyordu. Ama Kurdîstan’da yaşayan “Harkiler”in sömürgeci Türk devleti Kurdîstan’dan kovulunca binecekleri bir gemileri bile olmayacak.

İlginizi Çekebilir

Arzu Yılmaz: “Geliyor gelmekte olan” Mekanın sahipleri
Çetin Çeko: LGBT topluluğu Güney Kürdistan’da baskı altında!

Öne Çıkanlar