Ali Engin Yurtsever: Herakles’in Kılıcı Hidra’nın Başını Hesekê’de Kesti

Yazarlar

Mitolojiye göre Hidra, dünya ile ölümden sonraki dünya arasındaki sınırda bulunan Luma Gölü’ndeki yuvasında bekçilik yapmaktadır ve nefesi zehirli olduğu için insanları kolaylıkla öldürebilmektedir, kafalarından biri kesildiğinde yerine iki kafa çıkmaktadır. Herakles, Athena’nın yardımıyla Hidra’nın kafalarını keser ve tekrar çıkmaması için meşale ile dağlamaya baslar, böylece Hidra’yı zararsız hale getirir. Ayrıca kestiği kafalardan birini yanına alır ve daha sonra oklarını zehirlemek üzere kullanır.

         Tarihte öyle anlar gelirki, insanlar veya toplumlar için birer dönüm noktasını oluştururlar. Bu içinden geçtiğimiz günler de, böyle anları oluşturan günlerden oluşan takvim yaprakları gibi önümüzde duruyorlar. Özgürlük ve kölelik gibi iki ayrı yapraklara benziyorlar. Takvim yapraklarını koparır gibi, hangisini koparırsak , o savrulup gidecek, diğeri kalacak. Özgürlüğü seçmek: bizim için tarihimizin dönüm noktasını oluşturmak, kendi küllerimizden doğmak demek.

       Özgürlüğü secmek: bin yıldır ayaklarımıza takılan prangaları bir çırpıda koparıp atmak demek ve özgürlüğü seçmek: bizim; “biz” olarak yaşamamız demek. Köleliği seçmek ise, tarihin sayfalarında yok olup gitmek demek. Zor günlerden geçiyoruz. Bir bedene benzetirsek kendimizi: kendi gücünü gerektiği gibi kullanamayan; beyin ve organlar arasında doğru bir ilişki kuramayan bu nedenle de gücünü tüketen bir beden olma yolunda gidiyor gibiyiz. Bir kolumuz sömürgecilere el uzatıyor, diğer kolumuz saldırılara karşı korunmaya çalışıyor. Beyin ve beden arasında yaşanan iletişim eksikliği özgürlükle aramıza bir taş ustası gibi usul usul ve derinden derine bir duvar örüyor.

        Onlarca halkın sahip olduğu “statü”ye Kürtler sahip olmasın diye başta sömürgeciler ve uluslararası işbirlikçileri tarafından sürekli olarak engelleniyor. Kürtlerin: binlercesi öldürüldü, işkencelerden geçirildi, zindanlara atıldı, sürgünlere çıkmak zorundabırakıldı, yerleşim alanları darmadağın edildi ama yine de “sürüyor o kavga sürecek”. Kürtlerin kendi içinde birlik olmasının gerekliliği bilinen bir zorunluluk ancak bunun gerçekleşmesi şimdilik mümkün olmanın çok ötesinde. Çünkü sömürgecilere Kurdîstan’ı altın tepside sunmanın gayretiyle, sömürgecilere karşı savaşmanın zorunluluğu geniş halk yığınlarını da beklentiye sokuyor.

      Uzun erimli ve adım adım uygulamaya koydukları “Türk Tipi Sri Lanka” planının olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçekliktir. Kısa süreli ve sonuca yönelik saldırıları geri püskürtüldüğü için alan tutarak ve Kurdîstan’ın farklı bölgelerine hava saldırıları düzenleyerek savaşı yürütüyorlar. Çünkü kara savaşında zafer kazanmaları artık çok zor. Askeri güçlerinin başarı sağla(ya)madığını defalarca deneyerek öğrendikleri için paralı asker konumunda kiraladıkları cihatçı çeteleri ve bu çetelerin en büyük örgütlenmesi olan DAİŞ katillerinin oluşturduğu çeteyi savaştırıyorlar.

       Yenilmezliğini bir efsane haline getirmeye çalıştıkları bu çetenin gücünün ne olduğu Kobanê’de görüldü. Darmadağın oldular. Ancak oluşturulan bu çete tam anlamıyla bitirilmedi, gücü zayıflatıldı, ele geçirdiği alanların büyük bir bölümü kurtarıldı. Başta TC tarafından her türlü desteği alan bu çete: sömürgeci Türk devletinin çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi temel politika olarak belirlemiştir. Artık çıkış noktasında ilan ettiği “Islam devleti” hedefinin doğru olmadığı, ideolojik hedeften daha çok Türk devletinin yedek askeri gücü olarak hareket ettiği ortaya çıkmıştır.

      Hesekê’de denedikleri ve yenildikleri saldırının oluşum süreci değerlendirilerek ve elbette gerekli dersler çıkarılarak tekrarlanmasının önlemi alınacaktır. Böyle bir karşı saldırının planlanması ve eyleme konulması kısa süreli bir çalışmanın değil, üzerinde çalışılmış bir sürecin ürünüdür. Başarabilselerdi Türk sömürgeci askeri güçlerinin eş zamanlı olarak Rojava ve Güney Kurdîstan’a gireceklerini hep beraber görecektik.

         Şu nesnel gerçekliği kabul etmemiz ve akıldan çıkarmamız gerekiyor: TC, bütün hesaplarını 2023 yılına Kürtleri diz çöktürerek ve Erdoğan’ın çökerttigi kurumsal yapısını güçlü bir şekilde yenileyerek girmek üzerine yapmıştır. Elbette Erdoğan’da bu hedefin yanı sıra kendi açısından 2023 tarihinin İslam Cumhuriyeti halifesi olarak girmek hevesindedir. Kendi içinde kavgalı ve iki parçalı bu devlet anlayışının iktidar savaşında geçici taraf tutarak politika yürütmek yerine, kendi taleplerimizin ve politik çıkarımızın hedefini gözeterek yürümek bize yol açacaktır.

        Gelecek günler bizler açısından daha ağırlaşmış, daha emek isteyen, dost ve düşman ayrımının netleşeceği günler olacaktır. Saldırıların yoğunlaşacağı, belki de kitlesel kayıpların artacağı, günler olacaktır. Yani savaşın ne olduğunun, bugüne kadar savaşın uzağında kalan herkes tarafından da hissedilerek yaşanacağı günler olacaktır.

       Geçtiğimiz yılın onbaharından başlayarak Hesekê’ye kadar sömürgeci devletler ağır darbe almışlardır. Büyük umutlarla girdikleri savaşları, Kurdîstan Özgürlük Hareketi’nin direnişi karşısında kaybetmişlerdir. Her kaybettikleri saldırının ardından daha ağır bir saldırıya hazırlanıp, bedeli ne olursa olsun ödemeyi göze alacak şekilde hareket ediyorlar.

      Sömürgeci devletlerin karşısında yer alan ve saldırıların temel hedefi olan Kurdîstan halklarının parçalı hali, sömürgeciliğe karşı mücadelede güçlü olmayı engelliyor. Bir bütün olarak Güney halkının ve politika yürütücülerinin işbirlikçi olduğunu söylemek yanlış olur ancak politik geleceği belirleyen aktörlerin sömürgecilerle işbirliği içinde olduğu ortadadır.

      Herakles’in Hidra’ya karşı mücadelesinin mitolojik öyküsü bize yabancı değil. Bizim de Kawa’mız var, Dehaq’ın kafasını çekiciyle parçalayıp zorbalığa son veren Kawa’mız var.

     Bugün Kawa’nın torunları, bir ellerinde Herakles’in kılıcı, diğer ellerinde Kawa’nın çekiciyle Hidra’nın vücut bulduğu TC’nin örgütlediği DAİŞ çetesinin kafasını kesip atmıştır. Bakmayın çırpınırken kontrolsüz hareketlerinden dolayı verdiği zararlara, her canlı kafası koparıldığında bedeni son gücünü döne döne savrulmaya harcar, tıpkı sömürgeci Türk devleti gibi.

İlginizi Çekebilir

Kemal Okutan: Sistem içi değil, sistem karşıtı üçüncü yol
Tekin Ağacık: Mizojini Tarihsel Süreci

Öne Çıkanlar