Zwodziasz… Leh mitolojisinde şeytani bir yaratıktır. İnsanlara yollarını kaybettirir ve çoğu zaman dolaylı olarak ani ölümlerine sebep olur.
Toplumsal oluşumlar, bireylerden oluşan bir agregat değildir. Belirli sosyal ve siyasal koşulların oluşmasıyla bir araya gelen ve üretim ilişkilerinin değişmesi ve bununla birlikte daha başka faktörlerin de katkısıyla her madde gibi hareket halinde olan bir yığın birikimidir.
İnsanın gelişmiş bir bilinç düzeyine yükselerek kendi kendini yöneteceği günlerin daha çok uzağındayız. Bu nedenle adı farklı tanımlarla da olsa, mikro düzeyde de olsa toplumlar iktidar olgusunun fazla uzağında kalamıyorlar. Bu, maddenin doğası gereği oluşan bir olgu niteliğini taşımaktadır. İsteklerden, niyetlerden ya da ideolojik tutumdan ayrı gelişen bir olgudur.
Bir yerde iktidar olmak, bu amaca uygun olarak da hükmetmek kaçınılmaz olarak şiddete dayanarak gelişir. Bu şiddet, kendi içinde en yalın tanımıyla kan ve gözyaşıyla beslenerek büyüyen ve toplumsal hayatı parçalayarak, toplanmasını uzun vadedeye yayan bir nesnel gerçekliktir. Sınıfsal veya ulusal olması bu gerçeği değiştirmez.
Sömürgeleştirilen Kurdîstan, sömürgeciliğe karşı her parçada bir direniş içinde. Bu direniş görünürde askeri boyutta sürse bile hayatın her alanında varlığını gösteren bir çizgidedir. Sanattan eğitime, müzikten sosyal ilişkilere kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Doğal olarak diyebilirizki toplumsal yapının her noktasına dokunan, kavrayan ve kendine çeken bir mücadele sürmektedir. Ve herkesin üstünde itirazsız birleşeceği bir gerçeklik de bu direnişin öncüsü ve yürütücüsünün Kurdîstan Özgürlük Hareketi olduğudur. Başka oluşumlar yok mudur, elbette vardır ancak belirleyicilik özelliğine sahip değillerdir. Teorik belirlemeleri hayatın gerçekliğinin dışında kalarak kendi kendini boşa çıkarmıştır.
Güney parçasında bulunan yönetim uzun yıllara varan iktidarını kalıcılaştırmak, elde ettiği ekonomik ve siyasi gücü bırakmamak için öyle bir noktaya geldiki her Kürt bireyinin tartışılmaz bir şekilde anlayıp kavraması gerekiyor. Bir bütün olarak hepsi suçlanamaz elbette ama merkezinde yer alan ve gücü elinde tutan yapının ne Kurdîstan’ın sömürgelikten kurtulması, ne sömürgeciliğe karşı savaşım verilmesi, ne de yönetimi altında bulunan halkın yaşam koşullarının yükseltilmesi isteği ve mücadelesi bulunuyor. Bankalara yapılan para transferleri, alınan mülkler ve daha bilmediğimiz , gün yüzüne çıkmayan servet yığını.
Iktidar gerekli midir, değil midir tartışması ayrı bir yazının konusudur ancak verili koşullarda adı ne olursa olsun iktidar denilen gerçeklik varlığını korumaktadır. Bir yerde yasa koyucu güç varsa, orada iktidar vardır.
KDP uzun yıllardır sürdürdüğü Kurdîstan Özgürlük Hareketi’ni kuşatmak, sömürgeciliğe karşı verilen direniş çizgisini kırmak politikasını sürekli ileri bir boyuta taşıyor. Yıllardır adım adım uygulanan kuşatmak politikalarının bir anda savaşa dönüşmesi artık an meselesi. Iç savaşın çıkmaması için yapılan uyarılar, bumerang gibi dönüp dolaşıp uyarıyı yapanlara geri dönüyor. Rojava, Rojhilat ve Bakur tarafına örülen duvarlar Şengal’e de örülmeye başlandı. Kurdîstan’ın parçalar arası iletişimini kesmeye yönelik olmakla birlikte, savaş halinde herhangi bir bölgeye destek gitmesini engeller boyuttadır.
Dünya tarihinde benzeri az görülen bir zaman dilimindeyiz. Sömürgecileriyle gizlenmeye gereksinim duymadan geliştirilen işbirliği sonucu Kurdîstan gerillalarının öldürülmesi hedefleniyor. Ne için? Halktan kopuk, içine kapanmış oligarşik bir yönetimin biraz daha ayakta kalabilmesi için … Adı: Kurdîstan Bölgesel Yönetimi, olması gereken nedir: sömürgecilere karşı direniş geliştirmek, bu direnişte yer alan her harekete karşılıksız destek sunmak, yönetimi altında bulunan toplumsal kesimlerin yaşam seviyesini yükseltmek. Bunların hiçbiri olmadığı gibi, savaşçıların sömürgecilere teslim edilmesi, yaşam seviyesinin düşürülmesi ve nihayetinde savaşmak niyetiyle yapılan hazırlığının neye hizmet edeceğinin düşünülmeden hareket edilmesi.
”Güç (iktidar) yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır” Lord Acton’un bu sözü genel olarak bilinir bilinmesine ama buna rağmen, bir zayıflık taşıyan, hayata dair sözü olmayan insanlar iktidarı ellerinde tutmak için gem vurulmaz bir arzu taşırlar çünkü “güç” olmaksızın hiçbir değerlerinin olmadığını bilirler. İktidarı elde ettiklerinde de önce yakın çevreleri, sonra da tabanlarıyla bağlarını koparır ve iktidarı kaybetmemek için herşeyi göze alırlar. Çünkü iktidar ortak kabul etmez. KDP yönetimi de kendi nesnel gerçekliğiyle bağını koparmıştır.
Zwodsiasz, mitolojiye göre insanlara yollarını kaybettirip, dolaylı olarak ani ölümlerine sebep olurmuş. KDP’nin bağrında yaşayan Zwodsiasz, KDP’nin içinde yer alan yurtseverlere bile yolunu kaybettirmiş görünüyor. Çıkacağı beklenen iç savaş sonucu KDP’nin ölümünü de yaşayarak göreceğiz.
Ve zaferin ertesinde Kurdîstan halklarına şu alıntıyı okuyarak güne başlayacağız: “Bugün,”dedi, “yeni bir yaşama başlıyoruz, Orfeo. Dünyanın daha büyük, havanın daha temiz ve gökyüzünün daha mavi olduğunu duyumsamıyor musun?” Sis, Miguel de Unamuno