Ali Engin Yurtsever: TC’nin Agoni Hali ve Sonrası

Yazarlar

Tip literatüründe kısaca “ ölüm öncesi can çekişme” olarak adlandırılan agoni döneminde, kişiye canlılık niteliklerini kazandıran merkezi sinir, dolaşım ve solunum sistemlerinde ağır fonksiyon bozuklukları gelişir ve kişinin bir süre sonra öleceğini gösterir. Ölüme yakın ise ani bir canlanma görülür ancak bu yanıltıcıdır, son canlılık belirtisidir.

Bu bilimsel gerçekliği toplumsal diyalektik yasaları uyarınca yorumlamak istersek karşımıza TC’nin şimdiki devlet mekanizmaları çıkar. TC açısından, bir devlet olmanın gerekliliklerini kaybetmiş, ekonomik yapısının çöküşe geçtiği, iç ve dış politikada yaşanan sıkışıklık, sınırlarının dışında emperyal heveslerle askeri güç bulundurma, hırsızlık ve yolsuzlukta dünya liderliğini ele geçirme vb. gibi belirtilere sahiptir.

Agoni döneminde bulunmaktadırlar. Can çekişen ama ölüm anının hemen öncesinde olduğu için ani bir canlanma belirtisiyle gücünü kaybetmemiş gibi görünen son canlılık belirtileridir.

 Güçlü göründüğünü kanıtlama çabasına uygun olarak bunca baskı, bunca zulüm ve i̇nsanların hayatlarına fırtınayla yüklü kara bir bulut gibi çökmesi bundandır. Bundandır yükselen her itirazın sivil-askeri bütün olanakların kullanılarak görülmemiş vahşetle bastırılmaya çalışılması. Böyle toplumsal çalkanışlar süreklilik göstermez, kırılmaz denilen çark bir yerden kırılır.  

Sömürgeci faşist düzene karşı mücadele edenler, geleceğe dair sözleri ve iddiaları olanlar böyle dönemlerin mücadele açısından bir tarihsel dönüm noktası olduğunu ve bu dönüm noktasının asıl olarak bir devrim durumu olduğunun bilincindedirler.

Temel sorun: hem mücadele etmek hem de sosyal ve siyasal sıçrama noktasının kaçırılmadan-bir anlamda-hayat ırmağının olağan akışına devrimci bir şekilde müdahale edip, ezilen kitlelerin taleplerinin de göz ardı edilmeden zaferi elde etmektir. 

 Elbette kağıt üzerinde bedeller ödeyerek zaferler kazanarak düşmanlara diz çöktürmek kolaydır. Örneğin yurtseverlik iddiasında olan ve “devlet kurmak” hayaliyle yaşayan ama pratik olarak nesnel gerçekliği bulunmayanlara soralım: madem TC’nin sömürgeciliğine karşısınız ama neden TC sizlere dokunmuyor da bütün gücünü Kurdîstan Özgürlük Hareketi’nin yok edilmesine harcıyor?

Neden bu yangından bir köz parçası bile ellerinize düşmüyor? İşte aylardır süren kuşatma ve hazırlık sürecinin sonuna gelindi, yakında TC destekli bir sürecinin ürünü olan savaş başlayacaktır. Safınız kimin yanındadır? İşte, devlet kurmak istediğiniz Kurdîstan sömürgecilerin ve işbirlikçilerinin ayaklarıyla çiğneniyor, hiç mi onurunuz kalmadı?

Madem Kurdîstan Özgürlük Hareketi doğru bir çizgiye sahip değil, düşün önümüze, karşı koyun sömürgecilere ve işbirlikçilerine, doğru çizgiyi gösterin. Bunları yapamıyorsanız en azından susmayı deneyebilirsiniz, her gün onlarca bedel ödeyen yurtsever harekete karşı sessizce olsa bile saygı gösterebilirsiniz.

 Kurdîstan Özgürlük Hareketi diplomatik kanalları kullanarak sömürgeciliğe alet olunmaması konusunda uyarılarına devam etmektedir ancak görünen gerçeklik savaşa hazırlık sürecinin sonuna doğru gelinmiştir, bundan sonra bulunacak bir bahane ile silahlar patlayacaktır. Tarihsel örneklere bakarak göreceğizki bu sürecin kazananı TC olmayacaktır, ellerindeki silahların teknolojik üstünlüğü, uluslararası desteklerinin olması kazanacakları anlamına gelmez.

Dünyanın bütün silahlarının anlamını yitirdiği tek güç vardır: bir halkın direniş ruhunun yok edilemeyeceği ve karşısında durulamayacağı gerçeği. 

 Savaşın ne zaman ve ne koşulda başlayacağını bilemeyiz ancak bitişi konusunda diyebilirizki, savaşı başlatan irade, savaşı bitirmeye karar veremez. O savaşı ancak somut koşulların tahlil edilmesiyle evrileceği süreç belirler.

Kurdîstan sorunu ise TC’nin boyunu kat kat aşmıştır. Uluslararası bir sorundur, çözümü anlamında Kurdîstan Özgürlük Hareketi’nin de belirleyici olacağı bir platform olacaktır. Halkın suskunluğu, mücadeleden kaçmak değil, bir savaş içinde zaman zaman mevzilerin el değiştirmesi veya koşulların değişkenliği olarak değerlendirilmelidir. KDP yönetiminin süreç içinde halkın talebini dikkate alarak iç savaşa sürüklenmemesi şu andaki en acil gündemlerden biridir.

Ve sağduyunun işlerlik kazanması, bizler açısından bir adım daha ileri gitmek olacaktır.

Umudumuzu yitirmiyoruz, bir devrim mücadelesinin neferleri asla umutsuz değillerdir. Karşımızdaki gücün can çekiştiğini biliyoruz ve cenaze törenini düzenlerken bu süreçte yurtsever hareketin yanında olmayıp sonradan katılanlara da Lenin’den bir alıntıyla sesleneceğiz: “şimdi iktidardayız ve bütün bu alçaklar bizden yana”…

İlginizi Çekebilir

Ali Engin Yurtsever: Ve Bir Kez Daha Aynı Irmakta Yıkanmaya Çalışmanın Hayali…
Ali Engin Yurtsever:  Felsefe Tarihi Üzerine-6

Öne Çıkanlar