Almanya’da Federal Başsavcılık, Hamas’ın İsrail’deki saldırılarında ölen, yaralanan veya kaçırılan Alman vatandaşları ile bağlantılı olarak soruşturma başlatıldığını açıkladı. DW Türkçe’den Elmas Topçu’nun haberi:
Almanya’da Federal Başsavcılık, militan İslamcı Hamas örgütünün İsrail’e başlattığı saldırılar sırasında bölgede bulunan Alman vatandaşlarının akıbeti ile ilgili olarak soruşturma başlattı. Terör suçlarıyla ilgili soruşturmalardan sorumlu olan Federal Başsavcılık, soruşturmanın Hamas’ın saldırılarında Alman vatandaşlarının kasıtlı veya kasıtsız öldürülmesi, kaçırılması ve rehin tutulmasıyla ilgili olarak yürütüleceğini duyurdu. Merkezi Karlsruhe kentinde bulunan Başsavcılık, soruşturmanın şimdilik “kimliği kesinleşmeyen Hamas üyelerine” yönelik başlatıldığına dikkat çekti.
Hamas’ın kaçırdığı ya da öldürdüğü rehineler arasında, bölgeden gelen videolarda militanların bir kamyonetin arkasında taşıdığı görülen Alman vatandaşı Shani Louk da bulunuyor. Louk, 7 Ekim’deki saldırılar sırasında Gazze Şeridi sınırında düzenlenen müzik festivalinin katılımcılarından biriydi. Kamyonette hareketsiz şekilde yatan Shani’nin ölmediği, Hamas’ın elinde tuttuğu iddia ediliyor.
Alman Ceza Yasası, Alman vatandaşlarına yönelik ülke dışında işlenmiş suçlarla bağlantılı olarak savcılara soruşturma açma hakkı tanıyor.
Ölen ve kaçırılan Almanlar
Hamas’ın saldırılarında kaç Alman’ın hayatını kaybettiği veya kaçırıldığı tam olarak bilinmiyor. Alman kamu televizyonu ZDF‘te yer alan bilgilere göre; Hamas, İsrail’de beş Alman vatandaşını kaçırdı, bir Alman’ı da öldürdü. Almanya Dışişleri Bakanlığı, kişilerin özlük haklarının korunması ilkesi gereğince kişilerle ilgili açıklama yapmazken Hamas kaçırılanlar arasında Alman vatandaşlarının bulunduğunu doğruladı.
Alman yakınlarının Hamas tarafından kaçırıldığını söyleyen bazı aileler de kamuoyunun karşısına çıkarak yardım talep ediyor. Onlardan biri de 36 yaşında, Almanya-İsrail vatandaşı Yardem Romann’ın ailesi. Alman haber ajansı dpa‘ya konuşan aile, Yardem Romann’ın eşi ve küçük kızıyla birlikte Hamas militanlarınca kaçırıldığını söylüyor. Ailenin anlatımına göre; eşinin ailesinin yaşadığı Kibbutz Beeri’ye ziyaret amaçlı giden çift, kızlarıyla birlikte zorla bir araca bindirildi. Üç kişilik aile, Gazze sınırına yaklaşıldığı sırada araçtan kaçmayı başardı, ancak çift daha sonra birbirini kaybetti. Baba ile çocuk İsrail güvenlik birimleri tarafından kurtarıldı, anne Yardem Romann ise hâlâ kayıp.
Die Welt ve Bild gazeteleri de İngiliz erkek arkadaşıyla Kibbutz Nir Os yerleşim biriminde bulunan 22 yaşında bir Alman turistten haber alınamadığını bildiriyor.
İsrail makamları da Hamas’ın yaklaşık 150 vatandaşını kaçırdığını söylüyor.
Almanya’da Hamas’ın yasaklanması talepleri
Hamas’ın saldırılarının başta Berlin olmak üzere Almanya’nın kimi kentlerinde belirli gruplar tarafından kutlanması ve tatlı dağıtılması, Almanya’da tepkilere neden oldu. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, “Terörü kutlayan sadece kurbanların onurunu ayaklar altına almakla kalmaz, insanlık onurunu ve anayasamızı da çiğnemiş olur” dedi.
Hamas yanlısı gösteriler, Almanya’daki tüm siyasi partiler tarafından eleştirildi ve hükümetten yapanlara yönelik yaptırım talep edildi. Ana muhalefetteki Hristiyan Birlik (CDU ve CSU) bloku, Hamas’ın saldırılarını kutlayanlar arasında çifte vatandaş olanlar varsa Alman vatandaşlıklarının iptalini istedi. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Genel Başkanı ve ana muhalefet lideri Friedrich Merz de Berlin’deki kutlamaların arkasındaki Filistin derneği Samidoun ve benzeri yapıların izlenmesi ve gerekirse yasaklanmasını talep etti.
Almanya Maliye Bakanı Hür Demokrat Partili (FDP) Christian Lindner ise bütün Filistinli terör örgütleri ile sert biçimde mücadele etmek gerektiğini savundu. İsrail’in varlığının ve kendini savunma hakkının kabulünün Almanya’nın devlet politikası olduğunun da altını çizdi.
Çatışmaların Almanya’ya yansması endişesi
Almanya Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser de Ortadoğu’daki çatışmaların Almanya’ya yansıması yönündeki endişesini dile getirdi ve gelişmeler nedeniyle güvenlik önlemlerinin artırılacağına işaret etti.
Almanya’daki Yahudi ibadethaneleri ve kuruluşları sürekli olarak polis koruması altında tutuluyor. Almanya, İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler rejiminin 6 milyon Yahudi’yi sistematik biçimde öldürmesinin (Holokost) tarihi sorumluluğu nedeniyle ülkede antisemitik açıklama, gösteriler ve İsrail’in devletinin varlığının sorgulanması konularında özellikle hassasiyet gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletileri (ABD) ile Almanya’nın da dahil olduğu Avrupa Birliği’nin (AB) terör örgütleri listesinde yer alan Hamas’ın Almanya’da şimdiye kadar ortaya çıkarılmış örgütsel bir yapısı bulunmuyor. Ancak hafta sonundan bu yana düzenlenen Hamas yanlısı gösteriler sebebiyle bu örgüte yakın dernek ve organizasyonların kapatılması ve Hamas’a faaliyet yasağı getiren resmi bir karar çıkartılması talep ediliyor.
Bu nedenle de Almanya’daki Müslüman cemaatlerden Yahudi düşmanlığı ve terör ile arasına mesafe koymaları da talep ediliyor.
Almanya’daki Müslüman cemaatler üzerindeki baskı artıyor
Almanya’daki Müslüman çatı kuruluşlarının temsil edildiği en büyük yapılanma olan, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) gibi cemaatlerin de üyesi olduğu Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi’nin (KRM) konuyla ilgili hafta sonu yaptığı açıklama genel olarak olumlu karşılandı. Açıklamada, “saldırıları Hamas’ın başlattığı” ve “roket saldırılarını ve sivil halka yönelik şiddeti kınıyoruz” ifadelerine yer verildiği dikkat çekti.
Ancak KRM’in üyesi olan Milli Görüş’ün (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün’ün cemaat adına X platformunda yaptığı paylaşım yoğun tartışmaya neden oldu.
Ergün açıklamasında, Hamas’ın saldırılarını, İsrailli yerleşimcilerin ve güvenlik güçlerinin son yıllardaki müdahalelerine tepki olarak başlatılan “büyük bir aksiyon” diye niteledi. Ergün, İslam Toplumu Milli Görüş olarak çatışmanın taraflarını şiddete son vermeye çağırsa da “Ortadoğu’daki gerilimlerin dünyanın bambaşka yerlerinde aşırı tepkilere sürükleyebildiği” ibaresi uyarıdan çok, olası eylemlere gerekçe arama olarak yorumlandı.
Almanya Tarım ve Gıda Bakanı Cem Özdemir, X platformundaki paylaşımında “Müslüman çatı kuruluşlarının İsrail’e yönelik terör karşısında kulakları çınlatan suskunluğu. Ya da IGMG Genel Başkanın, yaşananları İsrail’in kendi suçuymuş şiarıyla değerlendiren sözleri… Terör, insan öldürme ve kaçırma olayları karşısında Müslüman çatı kuruluşlarına naifçe bakma artık son bulmalı” diye yazdı ve sözleri binlerce kez paylaşıldı.
Benzer tepki, çoğunlukla Arap ülkelerinden gelmiş Müslümanların gittiği camilerin örgütlü olduğu Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi’nin (ZDM) açıklamasında da yer aldı. ZDM’nin açıklamasında en çok tepki çeken ise “sivil ölümlerinin durdurulmasının engellenmesi için tüm tarafların savaş eylemlerine son vermesi” talebi oldu. Son şiddet olaylarıyla bağlantılı olarak Almanya’da hakim olan genel yargı “Hamas’ın saldıran, İsrail’in de kendisini savunan taraf” olduğu. ZDM’nin açıklamasında tepkilere neden olan bir diğer nokta da İsrailli radikal yerleşimcilerin son iki yıldır Filistin köylerine ve Mescid-i Aksa’ya saldırıları karşısında uluslararası toplumun müdahele etmediği ifadesi. Bu ifade de “Hamas’ın saldırılarına gerekçe arama çabası” olarak yorumlandı.
İslam ve uyum uzmanlarından açık mektup
Bu arada uyum, göç ve İslam uzmanları ile siyasetçilerden oluşan bir grup da açık bir mektup yayınlayarak Alman hükümetinden geçen yıl ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı’nın dağıttığı “Siyasal İslam Bilirkişi Grubu” adlı danışma kurulunun yeniden hayata geçirilmesini talep etti. Alman hükümeti ile kamuoyuna atfen kaleme alınan mektubun Hamas’ın başlattığı saldırıların Almanya’daki bazı gruplar tarafından kutlanması üzerine hazırlandığı belirtiliyor. İmzacıları arasında Almanya’daki Müslüman çatı örgütlerine eleştirel bakan uzmanlar da yer alıyor. Bunlar arasında, Hamas yanlısı grupların gösteri yaptığı Berlin’in Neukölln semti Uyum Sorumlusu Güner Balcı, İslam bilimci Susanne Schröter ve psikolog Ahmad Mansour ile göç üzmanı Ruud Koopmans gibi isimler en dikkat çekenleri.
“Hamas’ın saldırıları karşısındaki suskunluk ve saldırıların görecelendirilmesi utanç verici ve düşündürücü” ifadeleri yer alan mektupta, sadece zamanı geldiği için değil, hatta çoktan geçtiği için artık Almanya’nın gerçeklerle yüzleşmesi gerektiği savunuluyor. “Almanya’da Arap ülkeleri ve Türkiye kaynaklı antisemitizm artıyor ve İsrail’e yönelik nefret öyle bir boyuta ulaşıyor ki barışçıl bir toplumsal yaşam tehdit altında” satırları da mektupta dikkat çekiyor.