Analiz: Almanya’da aşırı sağ depremi bekleniyor

DünyaGündem

Geçtiğimiz günlerde İŞİD’e bağlantılı 26 yaşındaki bir Suriyelinin Solingen kentinde şehir festivalinde bıçaklı saldırı ile 3 kişi katletmesi ve 8 kişi yaralaması Almanya’da siyasi atmosferi oldukça etkilemişe benziyor.

Yarın Doğu Almanya’nın Thüringen ve Saksonya’da yapılacak eyalet seçimleri bu saldırının yol açtığı atmosfer içinde olacak. Bir çok gözlemci ve anket sonuçları her iki eyalette de  aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif’in (AfD) sandıktan birinci parti çıkacağını ön görüyor. 

Konua ilişkin BBC’nin Berlin muhabiri Jessica Parker bir analiz yazısı kalem aldı. 

Parker analizinde şu görüşlere yer verdi: 

Aşırı sağ, Nazilerden bu yana ilk kez Almanya’daki eyalet seçimlerinde en fazla oyu almanın eşiğinde.

Almanya’da bazıları için Almanya İçin Alternatif’in (AfD) yükselişi tam anlamıyla bir kabus.

Ancak bazıları, özellikle doğuda, AfD’nin değişim için bir şans olduğunu söylüyor.

Alman siyasetinde sıcaklık yıl boyunca artış gösterdi ve Pazar günü Thüringen ve Saksonya’da yapılacak seçimler bu sıcaklığın zirve noktası olabilir.

Bu hafta Thüringen’de Şansölye Olaf Scholz Jena kentinde sahneye çıktığında küçük bir grup insan “Yalancı!” diye bağırdı.

Geniş alkışların arasında “Volksverräter” sloganları da duyuldu; bu ifade “halka ihanet eden” anlamına geliyor ve birçok kişi tarafından Nazi çağrışımları taşıdığı düşünülüyor.

Şansölye Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi, Yeşiller ve Liberal koalisyon ortaklarıyla birlikte Thüringen’de o kadar kötü durumda ki, eyalet parlamentosunda tek bir sandalye bile alamayabilirler; AfD ise anketlerde zirvede yer alıyor.

Komşu Saksonya’da ise AfD, muhafazakar CDU ile başa baş gidiyor.

Geçtiğimiz hafta Suriyeli bir sığınmacının ve İslamcı olduğu düşünülen bir kişinin üç kişiyi öldürmekle suçlandığı bıçaklı saldırı, koalisyon hükümetinin göçü nasıl ele aldıklarına yönelik sert eleştirileri körükledi.

Aceleci, hatta panik halinde verilen bir yanıt, bakanların sığınma ve bıçak suçlarına ilişkin daha sert yasalar çıkarmasına  yol açtı.

Şansölyenin konuşması sırasında kalabalığın içindeki bir protestocu, Solingen’deki bıçaklı saldırıya atıfta bulunarak, ona daha kaç Alman vatandaşının ölmesini istediğini soran bir pankart tutuyordu

Ancak, birçok AfD destekçisi için sadece “kitlesel” göçe duyulan öfkeden kaynaklanmayan daha geniş çaplı hoşnutsuzluğu ortadan kaldırması pek olası değil.

İnsanlar ayrıca aşırı gayretli yeşil politikalar, devlet müdahalesi ve Ukrayna’ya yönelik akılsızca askeri destek olarak gördükleri şeylere karşı mücadele etmek istediklerinden bahsediyorlar.

Doğuda ise tüm bunlar, yıllardır, hatta on yıllardır biriken bir umutsuzluk ve hayal kırıklığıyla birleşiyor; Almanya’nın birleşmesinin biriktirdiği sorunlar olarak ta okumak gerekiyor. 

Doğu Alman Simson S50 mopediyle Meiningen kasabasına giren 16 yaşındaki Constantin, “Doğunun nerede başladığını, batının nerede başladığını sürekli görebiliyorsunuz” diyor.

“Doğu ve batı, doğru, artık birbirine bağlı. Tek bir Almanya. Ama farkta görüyoruz ve bu fark büyük.”

Almanya’nın birleşmesinden uzun süre sonra doğan Constantin, hala farkı görebildiğinizi söylüyor

Stajyer araba tamircisinin görüşü, bir zamanlar komünist Doğu Almanya’yı oluşturan kasaba, şehir ve köylerin sokaklarında yankılanıyor.

Batı’nın daha güçlü endüstriyel altyapısı, daha yüksek ücretleri ve tarihi emeklilik eşitsizliklerine duyulan kızgınlık, “aşağılanma” duygusuyla birleşşyor.

Anketlere göre AfD’ye desteğini kesin bir şekilde dile getiren Constantin, “Unutuluyoruz” diyor. Anketlere göre kendisi de birçok genç gibi AfD’ye desteğini kesin bir şekilde dile getiriyor.

Kendisi de, konuştuğum her AfD destekçisi gibi, partiyi giderek daha fazla rahatsız eden aşırılıkçılık iddialarına karşı mesafeli.

BBC’nin bu yılın başlarında yaptığı bir araştırma, parti liderleriyle devlet yetkilileri tarafından aşırılıkçı olarak değerlendirilen ağlar arasında açık bağlantılar buldu .

Parti, Thüringen’de resmen aşırı sağcı olarak sınıflandırılırken, eyaletteki oldukça tartışmalı lideri Björn Höcke, yakın zamanda bir Nazi sloganı kullandığı için para cezasına çarptırıldı; ancak bunu bilerek yaptığını reddetti.

Ancak parti destekçileri, hem iç istihbaratın hem de ana akım medyanın, hareketlerini karalamak için aktif olarak çabaladığına inandıklarını sıklıkla dile getiriyorlar.

Bazıları bunu ya sahtekârca ya da aldatıcı bir savunma olarak değerlendirecek ama doğuda komünist Almanya’nın nefret edilen gizli polisi Stasi’nin faaliyetlerine katlanmış topluluklar arasında devlete karşı yerleşik bir şüphe var.

Thüringen’de yaşayan 31 yaşındaki avukat ve AfD adayı Vivien Rottstedt, “Burada yaşayan insanlar, hükümetin çok fazla müdahale etmeye başladığında ne gibi bir şey olduğunu zaten deneyimlediler” diyor.

Covid salgını sırasında getirilen kısıtlamalar ve insanların “politik olarak doğru” bakış açılarına uymaya zorlandığı algısı, kamuoyunda güvensizliği artırmış gibi görünüyor.

“Doğu Almanya’daki insanlar, artık kendi fikirlerini ifade etmelerine izin verilmediğinde ne hissettiğini çok iyi biliyorlar,” diyor AfD adayı Vivien Rottstedt. Hemde Meiningen’de 30 dereceyi aşan sıcakta bir kampanya şemsiyesi altında saklanırken.

Bu arada bir diğer ‘isyancı parti’ olan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) anketlerde kendini bu eyalette üçüncü sıraya fırlattı.

Eski bir komünist ve uzun süredir Doğu Almanya’nın en önde gelen siyasetçilerinden biri olan Wagenknecht, kültürel muhafazakarlığı ekonomik olarak sol politikalarla harmanlamada başarılı oldu.

Ancak burada en fazla oyu alma şansına sahip olan parti AfD gibi görünüyor. Partinin ayrıca Saksonya’da ve bu ayın sonlarında bir diğer doğu eyaleti Brandenburg’da yapılacak seçimlerde güçlü bir performans göstermesi bekleniyor.

Böyle bir sonuç Almanya’da şok dalgaları yaratabilir ancak bu AfD’nin iktidara geleceği anlamına gelmiyor; diğer partilerin de aşırı sağa karşı devam eden bir “güvenlik duvarı”nın parçası olarak bir araya gelmeleri muhtemel.

Ancak tüm bunlar, mücadele eden Şansölye Scholz ve sürekli çekişen koalisyonu için sorun anlamına geliyor.

SPD aktivisti Levi Schlegtendal, “Almanya için üç partili koalisyonun olması yeni bir şey ve çok fazla anlaşmazlık olduğunda bu çok can sıkıcı oluyor” diyor.

Jena’da bir stantta görevli olan ve Olaf Scholz’un üç yıl önce şansölyeliğe girdiğinde her şeyin ne kadar farklı göründüğünü hatırlayan biri.

Levi, “O zamanlar, 2021’de eski Şansölye Angela Merkel gibi birine ihtiyacımız olduğu söylendidiyor ve “sakin” ve popülizm karşıtı bir aday arzusunu hatırlatıyor.

“Şimdi Coronavirüsle, Ukrayna kriziyle zaman değişti ve onun zamanı tükenmiş gibi görünüyor.”

Bu seçimlerin sonuçları sadece Thüringen, Saksonya ve Brandenburg halkı için önemli değil.

Kamuoyunun görüşünün bir turnusol kağıdı olarak değerlendirilecekleri bu seçimler, federal seçimlere bir yıl kala, çok az kişinin bu trafik ışığı koalisyonu deneyinin tekrarlanabileceğini öngördüğü bir dönemde yapılacak.

Hristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) Friedrich Merz liderliğinde başbakanlığa geçme ihtimali daha yüksek görünüyor ancak AfD’nin yükselişini tersine çevirmek isteyen partilerin çabaları nedeniyle Merz’in daha sağcı bir tavır takındığı dikkat çekiyor.

/BBC WORD/

İlginizi Çekebilir

Japonya:  Altı ayda 40 bin kişi evinde yalnız başına öldü
Kayıp Narin’in amcası gözaltına alındı

Öne Çıkanlar