Analiz:  “Amerikan rüyası öldü”

DünyaGündem

Donald Trump’ın ikinci kez ABD başkanlık koltuğuna oturması savaş, açlık, doğal felaket, işsizlik gibi bir çok nedenden yönünü ABD’ye vermiş göçmenlerin hayalini sona erdiriyor. Trump’ın sert göçmen karşıtı politikası yüz binlerin ’Amerikan Rüyası’nı başlamadan bitiriyor.

Almanya kamu yayını BRR’den Michael Castritius  ‘Amerikan Rüyası’nın nasıl sona erdiğini yazmış. 

”ABD’nin son dönemde başlattığı sınır dışı etme operasyonları Orta Amerika için büyük sonuçları oldu: Birçok insan ABD sınırına ulaşmadan kaçış rotalarından geri dönmek zorunda kalıyor. Birçoğu Meksika’da mahsur kalıyor, ancak oradaki gelecekleri belirsiz.

Şimdiye kadar Orta Amerika ve Meksika’daki mültecilerin yönü çok açıktı: Kuzeye, ABD’ye. Şimdi birçoğu mecazi anlamda azgın denizle orman arasında mahsur kalmış durumda. Hareket durakladı, bazıları geri dönüyor. 

Siyaset bilimci Eunice Alma Rendón, bunun az çok gönüllü olarak gerçekleştiğini söylüyor. Mülteciler için yeni rotalar ve yeni varış noktaları bekliyor. 

“Donald Trump’ın tehditleri, yabancı düşmanı söylemleri ve nefreti nedeniyle ABD sınırına gelen göçmen sayısı önemli ölçüde azaldı” diye açıklıyor. 

“Artık boş mülteci barınakları görüyoruz.

Meksika hükümeti de ABD ile yüksek gümrük vergilerini önlemek için bir anlaşma imzalayarak mülteci akışını durduruyor. 

Rendón “Meksika duvarın bir parçası haline geldi” diyor.

Dolayısıyla insanlar başka yönlere yöneleceklerdi. Birçok kişinin aklında Kolombiya üzerinden İspanya’ya gelme düşüncesi var. İnsan tacirleri de yeni yollar arayıp daha fazla para almaya çalışacak. 

Siyaset bilimci”Herkes fikrini değiştiriyor. Zaman alıyor, ancak bölgedeki göç olgusu kesinlikle değişiyor,” diyor.

Meksika’nın ABD sınırındaki Tijuana kentinde umutsuzluk büyük. Birçoğu her şeyini yetirmiş durumda. 

İlk etkilenen Venezuelalılar oldu. Özellikle Venezuelalılar, ABD’yi gönüllü olarak terk eden veya sınırdan geri dönen ilk kişiler oluyor. Trump göreve geldikten hemen sonra geçici koruma statülerini iptal etti. Nüfusun dörtte biri, yani yedi milyondan fazla insan, diktatörlükten kurtulmak için ülkelerini terk etmişti. Bunlardan bir kısmı ABD’ye doğru gidiyor. Bunu yapmak için Kolombiya’dan geçip Darien’in yaşamı tehdit eden ormanlarından Panama’ya ulaşmaları gerekiyordu. Bu yolda yüzlerce kişi öldü. 

Estéban tehlikeli kaçış yolu takip ederek ABD sınırına kadar 4 bin kilometre yol kat etti. Ancak sonra geri dönüp Kolombiya’ya gitti. 

“ABD’ye gitme şansı bulamayan çok sayıda insan geri dönüyor. Böyle geri döneceğimi hiç düşünmemiştim” diyor. 

Bu kez dönüş yolunda, dünyanın en tehlikeli kaçış yollarından biri olarak kabul edilen Darien ormanındaki 100 kilometrelik yolu, diğer mağdur Vicente ile birlikte ancak atlatabildi.

Vicente “Kişi başı 175 dolara bir tekne bizi denizin öte yanına götürdü. Ancak yüksek bir dalga bize çarptı. Altı kişi kayboldu ve bir kız boğuldu,” diyor.

Honduras vatandaşı Jordis Castillo ise Honduras ile Nikaragua sınırında sıkışmış durumda. İki yıl boyunca ABD’nin Houston, Teksas metropolünde kamyonu şoförlüğü yaptı. Daha sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 

“Bunu yapmaya zorlandım. Sokakta dolaştığınızda göçmenlik yetkilileri sizi hemen yakalar, benim de hiçbir belgem yoktu. Sürekli sınır dışı edilmekten korkuyorsun. Belki seni sekiz ay hapse bile atarlar’’ diyor. 

Trump göreve geldiğinden beri, belgesiz göçmenler federal yetkililerin duyurduğu baskıdan endişe ediyor. 

Meksika ise geleneksel olarak mültecilere yardım eden bir ülke. Zira on bir milyondan fazla Meksikalı ABD’ye göç etmiş durumda ve neredeyse herkesin kuzeyde akrabaları veya arkadaşları var. Sadece göçmenleri kaçıran, soyan, tecavüz eden hatta öldüren suç çeteleri acımasızdır. 

Ancak siyaset bilimci Rendón, giderek daha fazla insanın sınırı geçmek istemediğini ve kalmak istediğini, bu nedenle bazı yerlerde havanın değiştiğini söylüyor. Çünkü yüzlercesi meydanlarda, sokaklarda kamp kuruyor. 

Rendón “Tüm umutlarını ve nasıl ilerleyeceklerine dair tüm fikirlerini yitirdiler. Çok depresifler. Elbette insanlar kamusal alanda çok fazla yer kaplayacaktı. Ama orada hiçbir şeyleri yok: su yok, tuvalet yok. Bir yere gitmeleri gerekiyor. Şimdi giderek daha fazla ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yaşıyorlar. Eskiden en fazla sözel şiddet oluyordu ama artık fiziksel şiddet daha sık görülmeye başlandı” diyor.

Kübalı Tiobeli Cargo, ülkesindeki diktatörlüğe ve ABD’den gelen tehditlere rağmen Meksika’da olmaktan mutluluk duyuyor:

 “Daha iyi bir gelecek için Küba’dan ayrıldık. Bunu Amerika Birleşik Devletleri’nde bulamadık.Meksika, insanların ne hissettiklerini söyleyebildiği özgür bir ülkedir.Burada işler ilerliyor: Belgelerimizi alıyoruz, iş arayabiliriz. Planlar değişti.” 

Ama onun için Küba kabusuna geri dönmek bir seçenek değil. “Amerikan rüyası öldü,” diye ekliyor isteksizce…”

/RBB/

İlginizi Çekebilir

İngiltere, Fransa ve Almanya Gazze’de ateşkes için çağrı yaptı
Behice Feride Demir: Buca Kuruçeşme’den Akrê’ye Newroz

Öne Çıkanlar