🔴 Trump yönetimi son 10 günde Ukrayna savaşını bitirme girişimlerine hız verdi. Peki ufukta ışık var mı? Kiev ve Brüksel Trump yönetimine neden itiraz ediyor?
Deutsche Welle’den Muhammed Kafadar yazdı:
Beyaz Saray’daki ilk üç haftasını dış yardımların kesilmesi, bazı coğrafi adlarda değişiklikler ve gümrük vergilerine odaklanarak geçiren ABD Başkanı Donald Trump şimdi dikkatini, daha önce “24 saatte bitireceğini” söylediği Ukrayna savaşına çevirdi.
İşgalin üçüncü yıl dönümüne günler kala Moskova ve Washington arasında diplomasi trafiği hızlandı. Ancak süreç şu ana kadar Avrupa ülkeleri ve Ukrayna’nın korktuğu gibi “hızlı ve yetersiz katılımla” ilerliyor. ABD’nin diyalog sürecinin dışında bıraktığı Brüksel ve Kiev, müzakere sürecine katılmadıkları ve sağlamlığına dair yeterli garantileri içermeyen bir anlaşmanın kendilerine dayatılmasından endişe ediyor.
Peki baş döndürücü bir temponun hakim olduğu son 10 günde hangi gelişmeler yaşandı? Ukrayna’nın ve tüm Avrupa kıtasının geleceğini ne bekliyor?
Donald Trump’ın gözü madenlerde
ABD Başkanı Donald Trump, 10 Şubat Pazartesi günü Fox News‘e verdiği mülakatta Ukrayna’nın “belki bir gün Rusların olabileceğini” söyledi:
“Bir anlaşma yapabilirler, bir anlaşma yapmayabilirler. Bir gün Rus olabilirler ya da Rus olmayabilirler.”
Bu sözleri ile Trump müzakere sürecinde Ukrayna’yı ne kadar destekleyeceğine dair ilk işareti verirken Washington merkezli düşünce kuruluşu McCain Institute yöneticisi Evelyn Farkas, eğer önlerine kötü bir anlaşma getirilirse Ukrayna’nın bunu reddedip savaşı sürdürmeyi seçebileceğine dikkat çekiyor. Farkas, “Böyle bir durumda Amerikalıların televizyonda Ukrayna savunmasının dağıldığını ve bundan sorumlu tutulduklarını görmek isteyeceklerini sanmıyorum” diyor.
Rusya ile tek taraflı müzakere edilen bir anlaşmayı dayatmanın yanı sıra Trump, Kiev’den “savaş tazminatı” anlamına gelebilecek bir geri ödeme de talep ediyor:
“Oraya giden parayı geri istiyorum. Onlara (silah yardımının) karşılığı olarak 500 milyar dolarlık nadir toprak elementi istediğimi söyledim. Prensipte bunu kabul ettiler, en azından kendimizi aptal gibi hissetmeyelim.”
Bilinen ilk telefon görüşmesi
Trump’ın gözü; havacılık ve nükleer endüstrileri için kritik önemdeki titanyum ve uranyum rezervleri ile cep telefonlarından elektrikli otomobillere çok yaygın kullanım alanına sahip nadir toprak elementlerinin üzerinde. Halihazırda Çin nadir toprak elementleri pazarının hâkimi konumda. Washington’un madenlerle ilgili anlaşmanın taslağını 12 Şubat Çarşamba günü Kiev’e ilettiği belirtiliyor.
Yine Çarşamba günü Trump ve Rusya lideri Vladimir Putin bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bu, Beyaz Saray’daki ikinci döneminde Trump ve Putin arasında gerçekleştiği bilinen ilk diyalog oldu. ABD Başkanı geçtiğimiz günlerde de Putin ile görüştüğünü iddia etmiş, Moskova bu açıklamayı teyit etmemişti.
Trump, 90 dakika süren telefon görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada “yakında” Putin ile yüz yüze gelebileceklerini duyurmuş, adres olarak Suudi Arabistan’a işaret etmişti.
Münih’ten anlaşma çıkmadı
Trump-Putin görüşmesinden hemen sonra Washington ve Kiev temsilcileri Almanya’da bir araya geldi. Münih Güvenlik Konferansı’nın ilk günü, 14 Şubat Cuma gerçekleşen toplantıda tarafların madenler konusunda bir anlaşmaya imza atması bekleniyordu. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy Münih’te oturdukları masadan uzlaşı olmadan kalktı.
Zelensky’nin “Ülkemi satamam” sözleriyle itiraz ettiği anlaşmayı Trump’a yakınlığıyla bilinen New York Post gazetesi de “fazla ağır” buldu. Bir başyazı ile Trump’a itiraz eden gazete, ABD’nin taleplerini Birinci Dünya Savaşı sonrasında Versay Antlaşması ile Almanya’ya dayatılan koşullara benzetti.
Riyad’da ilk temas
Süreçte en kritik gelişme 18 Şubat’ta yaşandı. Savaşın başından beri ilk kez ABD ve Rusya dışişleri bakanları yüz yüze geldi. İki ülkenin en üst düzey diplomatlarının eşlik ettiği heyetler dört buçuk saat süren uzun bir toplantıda ateşkesi ve olası Putin-Trump görüşmesinin hazırlıklarını ele aldılar. Sergey Lavrov ve Marco Rubio iki ülke başkentlerindeki elçiliklerde kadroları doldurmak konusunda da anlaştı.
Geçen yıllarda karşılıklı olarak çok sayıda elçilik personeli sınır dışı edilmişti.
ABD Temsilciler Meclisi üyesi Jake Auchincloss görüşmeye ilişkin değerlendirmesinde “İlk raundu Rusya kazandı” dedi:
“Ukrayna ve NATO dışarıda bırakılırken Kremlin ile diyalog normalleştirildi. Bu olurken (Rusya) hiçbir şeyden vazgeçmek zorunda kalmadı.”
ABD şirketleri Rusya’ya mı dönüyor?
İki ülke dışişleri bakanları, o dönem görevde olan Antony Blinken ve Lavrov, en son Mart 2023’te Yeni Delhi’de yüz yüze gelmişti.
Görüşmelerde ikili ticari ilişkilerin de ele alındığı anlaşılıyor. Riyad’taki müzakere heyetinde yer alan Rusya Varlık Fonu Başkanı Kirill Dmitriev, toplantı sonrası yaptığı açıklamada yaptırımların hafiflemesini ve ABD’li şirketlerin yılın ikinci çeyreğinde Rusya’ya dönmesini beklediklerini söyledi.
Erdoğan’dan bir davet daha
Şimdi gözler Putin-Trump görüşmesine çevrilmiş durumda. Salı günü Zelenskiy’i ağırlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan böylesi bir görüşmeye Türkiye’nin ev sahipliği yapmasını önerse de Trump daha önce adres olarak Suudi Arabistan’ı vermişti.
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, iki ülke liderlerinin bu ay bitmeden görüşebileceğini söyledi. Riyad’daki bakanlar toplantısının “önemli bir ilk adım” olduğunu belirten Peskov, yine de “her şeyi bir günde ya da bir haftada düzeltemezsiniz” diye ekledi.
Dönemin ABD Başkanı Joe Biden ve ve Rus lider Putin en son Haziran 2021’de Cenevre’de yüz yüze görüşmüştü.
Ankara-Riyad uçuşu iptal
Normalde Çarşamba günü Ukrayna lideri Zelenskiy’nin Suudi Arabistan’da olması bekleniyordu ancak Ankara’dan Riyad’a uçmaktan son anda vazgeçti. Zelenskiy’nin ofisinden kaynaklar, bu kararda böyle bir ziyaretin “Lavrov-Rubio görüşmesine onay” anlamına geleceği endişesinin etkili olduğunu belirtti.
Kiev’in dışlandığı eleştirilerine yanıt veren ABD Dışişleri Bakanı Rubio ise “Kimse dışarıda bırakılmayacak” diyerek bir noktada hem Ukrayna hem de Avrupa’nın sürece dahil edileceğini söyledi.
Bu arada Trump Salı günü Florida’daki evi Mar-a-Lago’da gazetecilere konuştu. İşgalden Ukrayna’yı sorumlu tutan Trump, Kiev’e işaret ederek “Savaşı hiç başlatmamalıydınız” dedi. ABD Başkanı, Zelenskiy’nin görev onayının yüzde 4’e gerilediğini savunarak seçim çağrısında da bulundu.
Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü (KIIS) anketine göre ise seçimlerin savaş nedeniyle ertelendiği Ukrayna’da Zelenskiy’e destek yüzde 57 seviyesinde.
New York Times gazetesi de Trump’ın bu son hamleleri için “Amerikan dış politikasında on yılların en şaşırtıcı dönüşü” değerlendirmesini yaptı. Gazete Trump’ın, “Putin’in dışlandığı günlerin sona erdiğini” net şekilde gösterdiğini yazdı.
Eski ABD Başkanı George W. Bush’un ulusal güvenlik danışmanı Kori Schake ise “Son 80 yıldaki tüm Amerikan başkanları Trump’ın açıklamalarına itiraz ederdi” yorumunu yapıyor.
Uzlaşı önünde iki büyük engel
Uzlaşı önünde iki büyük engel olduğu değerlendiriliyor. İlki Ukrayna’yı topraklarının bir kısmından vazgeçmeye ikna etmek. Halihazırda Ukrayna topraklarının yüzde 20’si Rus işgali altında. Trump’ın önerisinin savaşı mevcut cephe çizgisinde dondurmak olduğu değerlendiriliyor.
İkincisi ise Rusya’yı “yeni” sınır hattına konuşlandırılacak barış gücüne ikna etmek. Trump bu işi Avrupa ülkelerinin üstlenmesini istiyor. Halihazırda İngiltere ve İsveç barış gücü misyonu kapsamında Ukrayna’ya asker gönderebileceklerini açıkladı. Fransa da geçmişte böylesi bir öneriye sıcak bakabileceğini belirtmişti.
Ancak Avrupa ülkeleri bu birliklerin saldırıya uğraması durumunda nasıl karşılık verileceğine dair ABD’den güvenlik garantileri talep ediyor. Rusya ise ister ulusal bayrak ister AB şemsiyesi altında olsun bir NATO üyesi ülkenin askerini sınırında görmek istemediğini söylüyor. Bu durumda muhtemel bir anlaşmayı denetleyecek bir barış gücünün nasıl oluşturulacağı belirsiz.