Gözü bir tutam şaça, çıplak bir tene değdiğinde tahrik olanlara,
Kardeşine, kızına, “daha bir çocuk” dediklerine sarıldığında cinsel iştahı kabaranlara,
Sahip çıkmadığınız gün…
Aile Bakanı’nın “bir kereden bir şey olmaz” diye teselli ettiği “büyük aile”nin,
Farklı cinsel tercihleri olanlara “sapık” diye saldırmalarına,
Alkış tutmadığınız gün…
Birilerine “ana gibi yar” ya da “kadın mı kız mı belli” olmayanlara,
“Sürtük” demediğiniz gün…
Cenneti ayaklarının altında aradığınız anaların evlatlarına,
“Ananı da al git” diyerek,
Cehennemin dibini adres göstermediğiniz gün…
“Analarımız ağlamasın” diye nutuk attığınız meydanları,
Yirmiyedi yıldır kayıp evlatlarının arkasından ağlayan analara,
Dar etmediğiniz gün…
“Her Kürtaj bir Uludere’dir” diyerek,
Doğmamış bir “vatan evladını”, Kürt ananın doğurup büyüttüğü otuzdört cana,
Bedel saymadığınız gün…
Sizin zulmetmekten ,
Polisinizin şiddet kullanmaktan,
Zevk almadığı gün…
Öldürmeyi değil, yaşatmayı başarı saydığınız,
“Minareleri süngü, kubbeleri miğfer, camileri kışlalarınız” görmediğiniz gün…
İktidar olmayı da iktidarda kalmayı da,
İntikam almak için istemediğiniz,
İktidar olmadan da,
“Dik ve diri” durabildiğiniz gün…
Ve dahi çoğunluk,
Tecavüz etmeden sevişmeyi,
Küfretmeden eleştirmeyi,
Becerebildiği gün…
Yaşananların “öteki”yle ilgili değil, bizzat faili olduğunuz kötülüğün mütemmim cüzü olduğunu kavrarsınız belki.
İşte o gün gelirse eğer,
Ben Mahsa Amini’nin ardında kalanlar için değil,
Mahsa Amini gibi gidenlere yanarım…