Aslı Gençay: Nimet Tanrıkulu neden tutuklandı?

GenelGündem

Son dönemde gazeteciler ve sivil toplum örgütlerine yönelik tutuklama furyasının bir parçası da insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun tutuklanmasıydı. İHD Genel Başkanı Eren Keskin; Tanrıkulu’nun “silahlı örgüt üyesi” olma iddiasıyla tutuklanmasını, “akıl dışı” olarak niteledi…

*

Nimet Tanrıkulu; bir insan hakları savunucusu, barış aktivisti ve feminist. Aynı zamanda Dersimli bir Kürt, Alevi ve kadın. Türkiye’deki tüm dezavantajlı kimliklere sahip ve hepsinin hakları için mücadele ediyor. Belki de en büyük “suçu” bunlar: İşkenceye karşı çıkmak, kayıplar için mücadele etmek, ezilenlerin hakkını savunmak ve barış istemek.

1980 askerî cuntasının ardından, 1986 yılında İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) kuranlardan biri Tanrıkulu. O günden bugüne, hem 80’lerde hem 90’larda hem de 2000’lerde her daim insan haklarını ve barışı savunan Tanrıkulu, aynı zamanda İHD’nin Cumartesi Anneleri anmalarını da başlatan, kayıp eylemlerine öncülük eden bir isim.

26 Kasım 2024 gününün sabahı, evine yapılan bir baskınla gözaltına alındı Tanrıkulu. Aynı operasyonda, aralarında sivil siyasetçiler, sendikacılar ve insan hakları savunucularının bulunduğu, birbiriyle bağlantısız 14 kişi daha gözaltına alınmıştı. 29 Kasım 2024’te, Nimet Tanrıkulu da dahil olmak üzere 9 kişi tutuklandı. O günden bu yana Sincan Cezaevi’nde bulunan Tanrıkulu, dosyasından anladığımız kadarıyla; Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, bir itirafçının verdiği çelişkili ifadeleri baz alan kararı üzerine, “örgüt üyesi” olma gerekçesiyle tutuklu.

Son dönemde gazeteciler ve sivil toplum örgütleri üzerinde yoğunlaşan baskılara rağmen şaşırtıcıydı Tanrıkulu’nun tutuklanması zira geçmişten bu yana bırakın silahlı örgüt üyesi olmayı hep barışı ve her kesimden insanın hakkını, demokrasi ve sivil itaatsizlik çerçevesinde kalarak savunan, uluslararası insan hakları alanında da tanınan sevilen bir isimdi.

Nimet Tanrıkulu’nun tutukluluğunu ve hakkındaki iddiaları, hem yakın arkadaşı hem de insan hakları mücadelesinde omuzdaşı olan İHD Genel Başkanı Eren Keskin’le konuştuk.

> İHD’nin kurucularından biri olan Nimet Tanrıkulu, aynı zamanda yakın arkadaşınız. Tanrıkulu’nun hayatını ve mücadelesini, geçmişten bugüne nasıl tanımlarsınız? 

Nimet, 12 Eylül döneminde, lise yıllarındayken sol görüşle tanışmış. O dönem birçok arkadaşı tutuklanmış. Nimet’le birlikte her kesimden tutuklu yakını ve aydın bir araya gelerek 12 Eylül’ün ardından açılan ilk sivil toplum örgütü olan İHD’yi kurdular. Kuruluşundan bu yana İHD’nin içinde yer alan bir arkadaşımız Nimet. Ben, ondan sonra dahil oldum İHD’ye. Bir insan hakları savunucusu olarak tanınır, bilinir. Hak mücadelesini ve barışı savunduğu gibi yıllarca feminist hareketin içinde de yer almış bir kadın hakları savunucusudur. Uluslararası düzeyde tanınmış bir isimdir. Cumartesi Anneleri hareketinin kurucularındandır. Kısaca; yaşadığımız coğrafyada, insan hakları mücadelesi denince ilk akla gelen insanlardan biridir Nimet.

Mücadelesinin yanı sıra kişisel yaşamında da tam anlamıyla bir insan hakları savunucusudur. Zarar gören ya da ihtiyacı olan insanlara yardım eder, evini açar, ekonomik olarak destek olur ama yaptıklarını asla başkalarına duyurmaz.

> 12 Eylül cuntası döneminde veya 90’larda da tutuklanmış ya da baskı görmüş müydü Tanrıkulu?

Askerî darbe döneminde gözaltına alınıp işkence görmüştü. Kısa bir süre tutuklanmış, daha sonra bırakılmıştı. 90’larda ise İHD’nin barış talepli bir basın açıklamasında gözaltına alınmış, yine kısa bir süre tutuklu kalmıştı.

“Tutuklanmasının nedeni  topluma korku salmak”

> Son dönemlerde neler yapıyordu Tanrıkulu? 

Nimet, aynı zamanda 78’ler girişiminin kurucularından biri, eşi de 78’ler hareketinin sözcüsü Celalettin Can. Askerî darbe sonrasında büyük hak ihlallerinin yaşandığı Diyarbakır Cezaevi’nde hapis yatmış insanlarla bir hafıza çalışması, sözlü tarih çalışması yapıyorlardı. Yıllardır buna yoğunlaşmıştı. Ayrıca Alevi inanç kimliği nedeniyle birçok Alevi derneğinde de yöneticilik yapıyor ve bu alanda çalışıyordu.

> Peki bir avukat olarak dosyaya da hakimsiniz. Mahkemenin, Nimet Tanrıkulu gibi insan hakları ve barış savunucusu bir ismi tutuklama gerekçesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nimet’i tutuklama gerekçeleri, 2013’e dayanıyor. Eğer bir insan örgüt üyesiyse ve 11 yıl sonra gözaltına alınıyorsa bu trajikomik bir durumdur. Madem örgüt üyesiydi Nimet, devlet 11 yıl boyunca neden bir şey yapmadı? Nimet’in silahlı örgüt üyesi olması, açıkça akıl dışıdır ama şu anda zaten hukuk da akıl dışı bir biçimde işliyor.  Tutuklanmasının en büyük nedeni, topluma korku salmak. Görüyoruz ki; her kesimden insan gözaltına alınıp tutuklanıyor. Nimet’in, aynı operasyonda gözaltına alındığı emek hareketinden sendikacılarla da hiçbir ilişkisi yok, hatta birbirlerini dahi tanımıyorlar. Yaşananların hiçbir anlamı yok. Yıllarca bekletilmiş bir soruşturma söz konusu ve kaldı ki Diyarbakır’da aynı nedenle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişti Nimet için. 

“Dosyaların birbirinden ayrılması iyi bir gelişme”

> Şu anda hakkında hangi iddialar var?

2013’te yaşanan barış süreci döneminde, Nimet’le birlikte Kürt Kadınları İnisiyatifi kurmuştuk. Her görüş ve inançtan Kürt kadını, oluşumun içinde yer alıyordu. Hepimizin çok sevdiği Ferda Cemiloğlu adında bir Kürt iş kadını da vardı bu oluşumda. Cemiloğlu; hem Kuzey Irak’ta hem de Türkiye’de faaliyet yürüten zengin bir iş kadınıydı. Cemiloğlu, Kürt çevrelerinden birçok insanı, Erbil’deki evine davet etmiş, Nimet, eşi Celalettin Can ve gazeteci Celal Başlangıç da birlikte gitmişler. Tabii o dönem, herkesin gerçekten barış olacak diye umutlandığı ve insanların Süleymaniye veya Erbil’e daha çok gidip geldiği bir süreçti. Aynı dönemde Nimet ve Celal Başlangıç, Süleymaniye’de bir yayınevi kurmayı düşünüyorlarmış. Bu nedenle birkaç kere gidip gelseler de daha sonra ekonomik zorluklar nedeniyle hayata geçirememişler.

Dosyada, şimdiye kadar pek çok kişinin dosyasında ifadeleri kullanılan Kerem adlı bir itirafçının ifadeleri yer alıyor. İtirafçının kimliği açık ve polis gibi çalışıyor. Sadece onun beyanıyla, Nimet’i Süleymaniye’de gördüğünü söylemesi üzerine Nimet tutuklandı.

Bununla birlikte hakim, bizim Diyarbakır’da kadınlarla yaptığımız bir toplantıdan fotoğraflar gösterdi ve Nimet’e; “Bu toplantıya gittiğinde, hakkında soruşturma olan kişilerle aynı otelde kaldın.” dedi. Böyle bir gerekçe olabilir mi? O toplantıda ben de vardım ve hakkımda pek çok soruşturmayla çeşitli kararlar var. Bu durumda benimle aynı otelde kalan herkes örgüt üyesi mi sayılacak? Zaten insan hakları hareketi, sendikal hareket ya da sivil siyaset içinde yer alıp da hakkında soruşturma olmayan bir insan mı var bu coğrafyada? Böyle bir gerekçe olabilir mi? Saçmalık.

> İtiraz dilekçeleri neticesinde tahliye olabilir mi Nimet Tanrıkulu?

Eski İHD Genel Başkanımız Öztürk Türkdoğan’ın yaptığı ilk itiraz reddedildi. Gözaltına birlikte alınanların dosyaları birbirinden ayrılmış. Bu iyi bir gelişme. Hakim, Nimet’in dosyasıyla ilgili yetkisizlik kararı vererek, dosyanın İstanbul’a gönderilmesini istedi. Şimdi dosyanın İstanbul’a gelmesini bekliyoruz. Tabii ilk tensiple birlikte de tahliye talebinde bulunacağız. 

Kerem isimli itirafçının itiraflarıyla tutuklanan fakat sonrasında beraat eden çok sayıda kişi var. Bunlardan biri de Dicle Müftüoğlu. Bu beraat kararlarını mahkemeye sunacağız. Bir kişinin kendini kurtarmak adına, başka insanları böylesine kolay yakabildiği bir hukuk sisteminin varlığı, akıl alır gibi değil. 90’ların DGM’lerinde bile bir hukuk kırıntısı vardı, şimdi maalesef çok korkunç bir durumla karşı karşıyayız.

“Yaşlı ve hasta anne babası, Nimet’in bakımına muhtaç”

>Tanrıkulu’nu cezaevinde ziyarete de gittiniz, cezaevinde sorunlar yaşıyor mu?

Koşulları, her cezaevinde olduğu gibi.  Hücre sisteminde birkaç kişiyle birlikte kalıyor. Yemek sorunu, yeterince bir araya gelememe, sosyalleşememe sorunları mevcut. Bugün cezaevinde kalmak, otelde kalmak gibi neredeyse. Her şeyi kantinden satın almak zorundasınız ve her şey çok pahalı.  Cezaevlerindeki insanların çoğu, zaten yoksul ailelerin çocukları ve zorluk yaşıyorlar. Nimet, tüm bunları ve cezaevinde yaşanan haksızlıkları gördüğü için orada da insan hakları mücadelesine devam ediyor. Bana, kendisinden çok diğer kadınların uğradığı hak ihlallerini anlattı.

> Sağlık sorunları veya gördüğü sürekli bir tedavi var mı?

Bazı sağlık sorunları ve birkaç hastalığı var ama “Buradaki ağır hasta insanları gördükten sonra benim sağlık sorunlarımın hiçbir şekilde konuşulmasını istemiyorum.” dedi. 

Nimet’in insani bir sorunu var. Yıllardır bakımlarını üstlendiği annesiyle babası, yaşlı ve hastalar. Annesi demans hastası. Babasıysa bağırsaklarından hasta ve bağırsağında torbayla yaşıyor. İkisi de yıllardır Nimet’le yaşıyorlardı ve onlara Nimet’in bakmasına alışıklar. Nimet’ten başka kimsenin, kendilerine bakmasını kabul etmiyorlar. Özellikle babası, Nimet yokken kimsenin kendisine dokunmasına izin vermiyor. Şu anda ona muhtaç iki insan var ve onlar da mağduriyet yaşıyorlar.

> Uluslararası Af Örgütü, Nimet Tanrıkulu için acil eylem çağırısı yaptı. Bu kapsamda neler yapılacak?

Uluslararası Af Örgütü’nün yanı sıra Front Line da Nimet için acil eylem çağrısı yaptı. Ayrıca İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Vakfı Hafıza Merkezi’nin ortak imzasıyla bizler de uluslararası acil çağrı talebinde bulunduk. Nimet’in bir an önce serbest bırakılması için yargı makamlarına çağrıda bulunulacak.

> Geçtiğimiz Pazar günü altı gazeteci katıldıkları basın açıklaması nedeniyle tutuklandı, onları da yakından takip ettiniz, bu tutuklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Onlar sadece gazeteci değil, aynı zamanda bizim arkadaşlarımızdı; İHD’nin ve Cumartesi Anneleri’nin tüm etkinliklerine gelen, fotoğraflar çeken, haber yapan arkadaşlarımız. Şimdi yargılandıkları madde, örgüt propagandası yapmak. Ne ilgisi var? İnsancıl hukuku istemek, iki gazetecinin ölümünü protesto etmek, örgüt propagandası değildir. Türkiye’nin altına imza attığı tüm uluslararası sözleşmelerde, en başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. ve 10. maddelerinde ifade özgürlüğü hakkı garanti altına alınmıştır ve onlar, tamamen ifade özgürlüklerini kullandılar. Ama maalesef ki bizim coğrafyamızda siyasal irade, ifade özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırdığı için bu insanlar tutuklandı. 

Türkiye’de kendini muhalif olarak görenlerin çifte standartlarının da altını çizmek isterim. İfade özgürlüğünü kullandığı için Özlem Gürses’in gözaltına alınmasına ve hakkında ev hapsi kararı verilmesine haklı olarak karşı çıkarken -ki ben de karşı çıktım- iki gazetecinin ölümünü dile getirmeyenlerin, kendilerine gazeteci demelerini hiç anlamıyorum. 

İlginizi Çekebilir

Araştırma / Birbirlerine hediye veren hayvanlar
Bakırhan: Oyalamadan vazgeçmeleri, kilidi açmaları gerekir

Öne Çıkanlar