🔴 Barış süreci kapsamında cezaevlerindeki mahpuslara ilişkin yapılacak yeni infaz düzenlemesi; hamile ve çocuklu kadınları, hasta mahpusları, adli ve siyasi infaz oranlarının eşitlenmesini kapsıyor. En önemlisi de Selahattin Demirtaş çok yakında tahliye edilebilir…
Aslıhan Gençay Platform24 için yazdı:
Bir yazı yazdık, ne “organize itibar suikastçılığımız” kaldı, ne “manipülatörlüğümüz”… En sonunda yazı, “milli güvenlik sorunu” dahi ilan edildi.
24 Nisan’da yayınlanan, 25 Nisan’da erişim engeli kararı alınan, bu kararın 28 Nisan’da tebliğ edilmesinden sonra zaten yayından kaldırılan bir yazı için tekzip üzerine tekzip gönderilmesini ise saymıyorum bile.
İroniktir ki sayılan hiçbir sıfatla uzaktan yakından ilgisi olmayan, iddia edilenlerden zerre kadar çıkar ve menfaat sağlamayan, bin bir ekonomik zorluk içinde bağımsız gazetecilik yapmaya çalışan, her şeye rağmen hiçbir siyasi parti veya yapıya yaslanmayan ben, bunlarla suçlandım. Fıkra bu kadar. Sorum da şu: Peki, şimdi kime itibar suikastı yapıldı?
Bir barış elçisi: Sırı Süreyya Önder
Tabii ki bunlardan daha önemli gündemlerimiz var bizim. Sırrı Süreyya Önder’i kaybettik. Bir ömür boyu inandığı barışın peşinde koşan, herkes tarafından sevilen ve herkesi sevebilen, ölümüyle dahi barışı güçlendiren ve toplumu birleştiren Sırrı Süreyya Önder’i.
Gördük ki kiminin onunla bir direniş anısı var, kiminin insani paylaşımı, kiminin ise sanat sohbeti. Birbirinden farklı düşünen, hatta karşılıklı kutuplaşarak ötekinin gözünü oymak isteyen milyonlarca insan, aynı kişiyi sevmiş meğer.
Barış da zaten tam olarak bu değil miydi, bambaşka düşünce ve inançlara sahip olsan da karşındakini öldürmeye, yok etmeye, susturmaya çalışmadan, yok saymadan, saygı duyabilmek, hatta ortak paydada bir araya gelebilmek.
Bakın bunlar, her babayiğidin başarabileceği işler değil. Sırrı Süreyya Önder de bu yüzden, sadece bir kesimin sevgilisi hiç değil. Hem ölümüne üzülenlerin hem de temsil ettiklerinin Sırrı Abisi o.
Sırrı Süreyya Önder’i seven, önemseyen milyonlar bugün çok üzgün. Özellikle onun son dönemde yine içinde yer aldığı barış sürecindeki varlığına umut bağlayan, zorlukları ve engelleri aşabilecek diplomasi yeteneğine inanan, masa devirmeyecek kadar vizyon sahibi niteliğini bilenler. Tabii bunların başında da cezaevindeki mahpuslar ve aileleri geliyor. Mahpuslar ve aileleri, belki de Sırrı Abilerini kaybettiklerine en çok üzülen kesimi oluşturuyor.
Güzel haberler de var
Karamsar ve üzücü gündemleri yazmak, yaraları deşmek, umutsuzluk yaymak istemiyoruz bugün. Biraz güzel haber vererek, hüznün ve çaresizliğin perdesini, az da olsa aralamak mümkün olur belki.
Bu nedenle Ankara’dan, meclis gündeminden ve siyaset meydanından neler duyduk, hangi bilgilere ulaştık, onlardan bahsedelim.
Baştan belirtmeliyim ki bilgiler, mutlak bir kesinlik arz etmiyor. Lakin yazmaya ve kamuoyunu bilgilendirmeye değer derecede teyide de sahipler. Dolayısıyla güçlü olasılıklar şeklinde okumanız, daha doğru olacaktır.
Demirtaş tahliye edilebilir
Selahattin Demirtaş’ın Kurban Bayramı öncesi tahliye edilebileceğini, daha önce de yazmıştım. Bu olasılık, git gide güçleniyor.
Özellikle Sırrı Süreyya Önder’in beklenmedik ölümü, Demirtaş’ın tahliyesini vazgeçilmez hale getirmiş görünüyor. Zira Önder’in barış sürecindeki birleştirici ve vizyoner rolünü, Demirtaş da üstlenebilir. Neden olmasın? Demirtaş’ın Kurban Bayramı öncesi tahliye edilmesi, artık çok daha güçlü bir ihtimal.
Görünen o ki devlet, PKK’nin kendini feshedeceği kongrenin yapılmasını beklemeden, yeni infaz düzenlemelerini de hayata geçirecek.
Tabii burada önemli olan, düzenlemede hangi maddelerin yer alacağı.
Çocuklu kadınlarla hastalara tahliye yolu
Duyduğumuz kadarıyla yine Kurban Bayramı öncesinde hayata geçirilme ihtimali bulunan bu düzenlemede, yer alması düşünülen maddelerin bazıları şöyle:
- Hamile ve 18 yaşın altında çocuğu bulunan kadın mahpuslar, adli veya siyasi ayrımı yapılmadan ev hapsi, denetimli serbestlik veya adli kontrol hükümleriyle tahliye edilecekler.
- Cezaevlerinin kanayan yarası hasta mahpuslar, adli, siyasi ayrımı yapılmadan ve Adli Tıp Kurumu’nun düzenleyeceği bir rapor gerekmeden, bir devlet hastanesinin kurulu tarafından “tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz, cezaevinde yatamaz, bakıma, yardıma gereksinim duyuyor” ve benzeri içerikte düzenlenmiş bir rapor verildiği takdirde, aynı hamile ve çocuklu kadın mahpuslar gibi denetimli serbestlik, ev hapsi veya adli kontrol hükümleriyle tahliye edilebilecekler.
- Hasta mahpuslara dair madde, “Adli Tıp Kurumu raporu şartı” ibaresiyle meclise gitmiş olsa da sonrasında bu maddenin, “devlet hastaneleri kurullarından alınacak rapor şartı” şeklinde değiştirildiği söyleniyor.
Adli/siyasi infaz oranları eşitlenebilir
- Bilindiği üzere cezaevlerindeki siyasi ve adli suç gruplarının infazı, yani mahpusların aldıkları cezalardan kaynaklı kaç sene cezaevinde yatmaları gerektiği, kısaca koşullu salıverilme süreleri, farklı oranlarda hesaplanıyor. Bu oran, siyasi suç grupları için 3/4 iken, adli suç grupları söz konusu olduğunda ½ şeklinde uygulanıyor. Yani 12 yıl ceza alan bir siyasi mahpus, aldığı cezanın 9 yılını cezaevinde geçirmek zorundayken, adli mahpus için bu süre 6 yıl. Elbette 2021’den bu yana cezaevlerindeki siyasi suç gruplarından mahpusların, “iyi halli olmadıkları” gerekçesiyle aldıkları cezanın 4/4’ünü -yani 12 yıl ceza alan bir mahpusun 12 yılın hepsini- cezaevinde geçirmek zorunda kaldığını da ekleyelim. Yeni infaz düzenlemesinde, adli ve siyasi suç gruplarına yönelik uygulanan infaz oranının eşitlenmesi, her iki suç grubundan mahpusun da aldıkları cezanın ½’sini cezaevinde geçirdikten sonra koşullu salıvermeden yararlanabilmesi söz konusu.
- Yürürlükteki infaz yasasına göre; siyasi suç grubuna dahil mahpusların sadece 1 sene denetimli serbestlik hakkı mevcut. Yani yine 12 yıl ceza alan bir mahpusu ele alırsak, cezaevinde geçirmesi gereken 9 yılın son 1 senesini -şayet “iyi halli” bulunursa- dışarıda, denetimli serbestlik hükümleriyle geçirebiliyor. Lakin siyasi mahpuslar, nasıl aldıkları cezanın sadece ¾’ünü değijl, tamamını cezaevinde geçirmek zorunda bırakılıyorlarsa 1 senelik denetimli serbestlik haklarından da “iyi halli” olmadıkları gerekçesiyle faydalanamıyorlar. Denetimli serbestlik süresi, adli mahpuslar için bir kısmı açık cezaevinde olmak üzere genellikle 5 yıl. Her ne kadar suç gruplarına göre bu süre değişiklik gösterse de 12 yıl ceza alan bir adli mahpusun, 6 yıllık ceza sürecinin 5 yılını denetimli serbestlik hükmüyle geçireceğini düşünürsek, cezaevinde 1 sene kaldıktan sonra tahliye edilmesi mümkün olabiliyor. Şimdi yeni düzenlemeyle denetimli serbestlik oranlarında da bir değişiklik yapılabilir.
- Siyasi mahpuslar için, aynı adli mahpuslar gibi 5 yıllık bir denetimli serbestlik süresi söz konusu olabilir. Lakin bu sürenin 3 sene olabileceği de konuşulmakta. İktidarın MHP kanadının, denetimli serbestlik süresini 5 yıl olarak önerdiği, Ak Parti kanadının ise 3 yılı uygun bulduğu, söylenenler arasında. Bir defaya mahsus olmak üzere 5 yıl denetimli serbestlik hükmünün, tüm mahpuslar için uygulanması da ihtimal dahilinde.
- Son olarak belirtelim, tüm bu olumlu düzenlemelerden yararlanamayacak suç grupları da var. Kadın cinayeti, tecavüzü failleri, çocuk cinayeti, tecavüzü failleri, uyuşturucu satma suçu failleri, yeni düzenlemeden faydalanamayacaklar.
Son mercii Erdoğan
Elbette bayramdan önce hem Demirtaş’ın tahliyesi hem de infaz düzenlemesinin yetişmesi öngörülmekle birlikte, Türkiye’de her an her şey değişebildiğinden, bu süreç biraz daha uzayabilir de.
Aynı zamanda düzenleme ve değişikliklerin son halinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayına gideceği, Erdoğan’ın taslak üzerinde ekleme ve çıkarmalar yapacağı, bu değişiklikleri mahpusların lehine yapmayı düşündüğü de duyduklarımız arasında.
Şahsen yukarıdaki maddelerden çok daha fazlasını, yıllardır yazdığım gibi tekrar önerebilir, hatta Terörle Mücadele Kanunu’nun ve Anayasa’nın da tartışılmaya başlanmasını, yanı sıra mevcut kabinenin bir an önce değişmesini, şiddetle talep edebilirim. Lakin bu yazıda sadece kulislerden sızan bilgileri ve geri sayımın başladığı yeni düzenlemenin içeriğine ilişkin ipuçlarını yazmayı uygun görüyorum.
Bayrama zaten az kaldı. Özellikle siyasi mahpuslar ve mahpus aileleri, çok uzun süredir iyi haberler bekliyor, umut ediyorlar. Tarafların, bu yakıcı gerçeği göz önüne alması ve beklentileri, farklı hesaplara kurban etmemesi çok önemli. Önümüzdeki süreçte neler gelişecek, neler değişecek veya neler ertelenecek, hep birlikte göreceğiz.