🔴 Sekiz Avrupa Birliği ülkesinin Esad ile normalleşme çağrısı sonrasında Suriye’de güvenli bölgeler oluşturulması ve sığınmacıların geri gönderilmesi tartışmaları gündeme oturdu. Peki, normalleşme mümkün mü ve kim ne kazanır?
Deutsche Welle’den Jennifer Holleis’ın haberi:
Sekiz Avrupa Birliği (AB) ülkesinin geçen hafta yayımladığı ortak mektup, AB’nin Suriye politikasını tartışmaya açtı. İtalya, Avusturya, Hırvatistan, Çekya, Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, Slovenya ve Slovakya dışişleri bakanlarının imzasını taşıyan mektupta, Suriye’deki Beşar Esad yönetimiyle ilişkilerin normalleştirilmesi talebi yer aldı. Mektupta bir AB-Suriye temsilcisi atanması, Brüksel’de Suriye Büyükelçisi’nin yeniden göreve başlaması ve Suriye’de hükümet kontrolündeki bölgelerde, yurt dışındaki Suriyeli sığınmacıların geri gönderilebileceği 10 adet “güvenli bölge” oluşturulması önerilerine yer verildi.
Almanya’nın mektupta imzası bulunmasa da geçen hafta Münster Yüksek İdare Mahkemesinin Suriye’ye sınır dışıların önünü açan kararı, bir dönüm noktası olarak değerlendirildi. Mahkeme kararında “Suriye’de siviller için artık iç çatışmalardan kaynaklanan ve şahısların keyfi şiddet sonucu hayatını ve fiziksel dokunulmazlıklarını tehlikeye sokan ciddi bir durum olmadığı” değerlendirmesinde bulunuldu.
Suriye gerçekten güvenli mi?
İnsan hakları gözlemcileri, analistler ve Birleşmiş Milletler’den (BM) ise temkinli açıklamalar geldi, Suriye’nin genel nüfus için de geri gönderilecek sığınmacılar için de güvenli olmadığına vurgu yapıldı.
BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmada Suriye’nin yoğun bir çatışma, karmaşa ve bölünme içinde bulunmayı sürdürdüğünü belirterek ülkenin silahlı aktörler, terör örgütleri listesindeki yapılanmalar, yabancı ordular ve cephe hatları arasında bölünmüş olduğuna işaret etti. Pedersen, “Siviller hâlâ şiddete kurban gitmekte ve yoğun insan hakları ihlallerine maruz kalmakta, yerinden edilmeler ve insanî kriz durumu yoğun bir şekilde devam etmektedir” ifadelerini kullandı.
Normalleşme Esad’a meşruiyet kazandırır mı?
2011’de başlayan iç savaşın ardından gerek AB ülkeleri gerekse Ortadoğu’daki bölge ülkeleri Suriye ile ilişkileri askıya alırken son yıllarda normalleşme adımları hız kazandı. Suriye, 2023’te 22 üyeli Arap Birliği’ne geri kabul edildi. Suriye iç savaşında muhaliflerin en büyük destekçileri arasında yer alan Türkiye ile de normalleşme adımları gündemde.
Avrupa’nın etkin düşünce kuruluşlarından Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) Ortadoğu uzmanı Kelly Petillo, DW’ye verdiği demeçte Avrupa ile ilişkileri tazelemenin Esad’ın lider olarak meşruiyetini artıracağını ve Suriye’nin güvenli bir ülke olduğu iddiasını güçlendireceğini belirtiyor ve ekliyor: “Sadece, Suriye hem toprak bütünlüğü hem de siyasi açıdan parçalara ayrılmış durumda. Bu durum sürüyor. Dolayısıyla Esad, savaşın galibi olmaktan çok uzak bir konumda. Esad rejiminin tüm Suriye topraklarında iktidarı yeniden ele geçirmesi kesinlikle garanti değil.”
Esad’a bağlı Suriye ordusu, Rusya ve İran’ın desteğiyle, Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 60’ında kontrolü yeniden sağlamayı başardı. Ülkenin kuzeydoğusu Kürtlerin kontrolünde olmayı sürdürürken kuzeybatı, Suriyeli muhaliflerin son kalesi konumunda. Bunlara ek olarak bu yılın ilk yarısında IŞİD saldırıları da ikiye katlandı.
Esad milyonlarca muhalifle ne yapacak?
Uzmanlar, Esad ile ilişkilerin normalleştirilmesinin tek taraflı bir adım olmadığına da dikkat çekiyor. Ortadoğu uzmanı Petillo, “Normalleşme aynı zamanda Esad’ın diplomatik yükümlülükler üstlenmesini de gerektiriyor. Esad kendisine muhalif milyonlarca sığınmacının ülkeye geri dönmesinden korkuyor” diyor. Petillo, ülkedeki şiddetli ekonomik kriz göz önüne alındığında devletin dışarıdan gelecek milyonlarca vatandaşın temel ihtiyacını tedarik etmesinin güçlüğüne işaret ediyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin son verilerine göre Suriye’deki 16,7 milyon kişi insanî yardıma muhtaç durumda. Nüfusun yarısından fazlası evini terk edip başka bölgelere kaçmak zorunda kaldı. Ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan 7,2 milyon kişinin yanı sıra yaklaşık 5 milyon Suriyeli de komşu ülkelere sığındı.
Suriye ekonomisinde AB yaptırımlarının yükü
Avrupa ile normalleşme ve Suriye’de sığınmacıların döneceği güvenli bölgeler oluşturulması, büyük ihtimalle AB’nin Suriye’ye uyguladığı ve ülke ekonomisi üzerindeki en büyük yüklerden birini oluşturan kapsamlı yaptırımların da sonu anlamına gelecek.
Dünya Bankasının son Suriye Ekonomik Gözlem raporuna göre kaynak sıkıntısı ve insanî yardımlara erişimdeki kısıtlamalar, yüksek enflasyon ortamında Suriye’deki hanelerin temel ihtiyaçlarını karşılama imkânlarını daha da zorlaştırdı.
Brüksel merkezli sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu’nun kıdemli analistlerinden Nanar Hawach, ülkedeki ekonomik durumu iyileştirmeye dönük her adımın Suriye halkı için mevcut ekonomik ve toplumsal uçurumun eşiğinden dönüş için önemli olduğunu vurguluyor. Hawach’a göre ekonominin güçlenmesi, halkın siyasi kurumlara bağımlılığını ya da geçinebilmek için silahlı gruplara katılma zorunluluğunu da azaltan bir etki yaratacak.
Ortadoğu uzmanı Petillo ise Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması ya da hafifletilmesi durumunda bunun etkisinin ülkenin tüm bölgelerinde hissedilmeyeceği görüşünde. Petillo, “Esad rejimi ile ilişkiler normalleştirilirse yardımlar da ülkeye sadece rejim kanallarından gidecektir” diyor ve rejim kontrolünde olmayan bölgelerdeki durumun kötüleşmeye devam edeceği öngörüsünde bulunuyor.
BM İnsanî İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Türkiye merkezi direktörü Ian Ridley, DW’ye verdiği demeçte kendilerine ihtiyacın çok altında kaynak aktarıldığına işaret ederek “Bunun sonuçlarını birkaç gün önce Halep’in kuzeyine yaptığım ziyarette kendi gözlerimle gördüm. Hizmetlerin geri çekilmesi nedeniyle mücadele veren, yerinden edilmiş insanlarla görüştüm” diyor. Halep’in kuzeyi, muhalefetin kontrolünde.
AB’de yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Program Direktörü Julien Barnes-Dacey, anlamlı güvenlik garantileri olmadan güvenli bölge oluşturma fikrinin kabul edilemeyeceği görüşüne vurgu yapıyor. Esad rejiminin bu tür bir güvenceye sıcak bakmadığını belirten Barnes-Dacey, Suriyelilerin ülkelerine geri döndükten sonra ortadan kaybolmalarına, hatta öldürüldüklerine tanık olduklarını söylüyor.
Barnes-Dacey, rejim kontrolündeki bölgelerde mevcut tehlikelere rağmen AB’nin Suriye politikasında bir “sil-baştan” yaklaşımına ihtiyaç olduğuna da vurgu yapıyor. Ortadoğu uzmanı, “Avrupa politikaları şu an durumu iyileştirecek hiçbir stratejik yön ve beceri hissi vermeyen, arafta bir görünüm sergiliyor. Diğer yanda Esad da anlamlı tavizlere yanaşmayacaktır. Yani geçici ara çözümler aranması gerekecek” diyor. Barnes-Dacey, heyecan uyandırıcı bir siyasi değişimin ilk etapta söz konusu olamayacağını belirterek bunun yerine eldeki kartların sahada Suriyelilerin ekonomik durumunu ve güvenliği iyileştirmeye kullanılması gerektiğini kaydetti.