AYM, Galatasaray Meydanında 2016 yılında düzenlenen bir eyleme katılan Fatmanur Cantürk’ün kolunu kıran ve idari para cezası ile kurtulan polisin yeniden yargılanmasına hükmetti.
Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri 8 Şubat 2016’da Cizre’deki ölümleri protesto etmek için İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplandı.
Gösteriye müdahale eden ve eylemcileri dağıtmak isteyen polis 21 kişiyi gözaltına aldı.
Eylemciler arasında bulunan 19 yaşındaki Fatmanur Cantürk’ün gözaltına alınması işlemi sırasında sol kolu polis tarafından bükülerek kırıldı. Kırık kolla gözaltında 4 saat tutulan Cantürk daha sonra serbest bırakıldı.
DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, hakkında “Terör örgütü propagandası ve yasa dışı gösteri yapmak” suçlarından dava açılan Cantürk, bir yıl sonra beraat etti.
Cantürk’ün şikâyeti üzerine kolunu kıran polis hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturma sırasında ulaşılan görüntülerden bir polisin Cantürk’ün kolunu kırdığı tespit edildi.
YETKİSİNİ ACIMACIZCA KULLANDI
İstanbul 37. Asliye Mahkemesi, sanık polis M.İ’ye kasten yaralama suçundan 1 yıl 12 ay 10 gün hapis cezası verdi. Karar gerekçesinde pasif hâle getirilmiş başvurucunun kolunun M.İ. tarafından aşırı derecede büküldüğü, şiddet kullanma yetkisinin mağdurenin zayıf cüssesine rağmen acımasız bir şekilde, objektif ölçüler dışına çıkılarak yerine getirildiği, 3. derecede kemik kırığı oluşmasına kasten neden olunduğu anlatıldı.
BÖLGE MAHKEMESİNDEN PARA CEZASI
Ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi ise sanığın eyleminin taksirle yaralama suçu olduğunu belirterek, 2 bin TL adli para cezası verdi. İstinafın gerekçesinde ise polisin kasten yaralama kastı olmadığı öne sürüldü. Bu arada İstanbul 6. İdare Mahkemesi ise açılan tazminat davasında Cantürk’e 5 bin TL manevi tazminat verilmesini kararlaştırdı.
Kararları yetersiz bulan Fatmanur Cantürk, 2019 yılında bireysel başvuruda bulundu.
AYM KARARINI VERDİ
Dosyayı 11 Mayıs 2023’te görüşen ve kararını yeni açıklayan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun Anayasa’da güvence altına alınan “eziyet yasağı”nın ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğini ihlalin giderilmesi ve polisin yeniden yargılanması için istinaf mahkemesine gönderilmesine hükmeden AYM, ayrıca Cantürk’e 90 bin TL tazminat verdi.
Kararın gerekçesinde Cantürk’ün beraat ettiği ve suç teşkil edecek eyleminin bulunmadığının yargı kararıyla sabit olduğuna işaret edilerek şöyle denildi:
“Başvurucu kolluk görevlilerinden kaçmamıştır. Kaldı ki başvurucu, cüsseli olduğu anlaşılan kolluk görevlisi tarafından kontrol altına alınması için güç kullanılmayı gerektiren fiziksel bir yapıya da sahip değildir. Tüm bu hususlar birlikte ele alındığında fiziksel açıdan başvurucuyla arasında kendisi lehine ciddi bir yapı/güç farklılığı olan kolluk görevlisinin kaçmayan ve emir gereği müdahale edilen olaya iştirak etmeyen başvurucuya kemik kırığı ile sonuçlanan ve gösterilmesi gereken dikkatten yoksun olan fiziksel müdahalesinin zorunlu/gerekli olmadığı açıkça ortadadır. Anılan tespitler dikkate alındığında yargı makamı tarafından getirilen alınan emrin gereği hukuki argümanının da müdahalenin zorunluluğuna dair yeterli bir açıklama olarak nitelenemeyeceği açıktır.”
Polisin müdahalesinin orantılı olmadığı vurgulanan kararda, “Başvurucu ile iri yapılı kolluk görevlisi arasında ciddi fiziksel fark olduğu, başvurucunun kolayca gözaltına alınabildiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda eylemin gerçekleşme koşulları ve sonuçları itibarıyla hafif bir müdahale olmadığı ortadadır” denildi.
Kararda, polisin cezasında indirim yapılması da eleştirilirken, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Suç işlemediği yargı kararı ile tespit edilen ve fiziksel farklılığı itibarıyla kolaylıkla gözaltına alındığı video kayıtlarının yargı makamları tarafından incelenmesi ile de anlaşılan başvurucunun kolluk görevlisinin gereksiz ve orantısız müdahalesi ile kolunun kırılması nedeniyle yapılan ceza yargılamasında, ilgili normdaki gerekçeler soyut biçimde tekrarlanarak adli para cezasına hükmedilmesinin eziyet yasağıyla orantısız bir müeyyide olduğu, benzer ihlallerin gerçekleşmemesi adına caydırıcı bir nitelik taşımadığı ve başvurucu açısından da yeterli giderim sağlamadığı değerlendirilmiştir.
Buna göre yargı makamlarının takdir yetkilerini eziyet teşkil eden bir eylemin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceğini göstermek yerine bu eylemin sonuçlarını olabildiğince aza indirgemek yönünde kullandıkları, bu nedenle eylemiyle orantılı bir ceza verilmeyen sanık açısından caydırıcılık, mağduriyet açısından etkili giderim sağlanmadığı, başvurucunun mağdur sıfatının devam ettiği sonucuna ulaşılmıştır.”
Kasynak: DW Türkçe