Türkiye’de, özelliklede Kürt illerinde şiddet uygulayan Türkgüvenlik güçleri, aralarında çocukların da olduğu yüzlerce kişiyi öldürdü.
Uygulanan cezasızlık politikaları nedeniyle failler ya hiç ceza almadı ya da ‘sembolik’ cezalarla tahliye edildi.
Baran Tursun Vakfı’nın açıkladığı son verilere göre, 2007 yılından 2024’ün ilk 6 ayına kadar aralarında çocukların da olduğu 451 sivil, polisler tarafından öldürüldü. Verilere göre öldürülenlerin yarısını çocuk ve gençler oluşturuyor. 0-25 yaş arası 223 kişi ya polis kurşunu ya polis aracı çarpması ya da gaz bombasıyla öldü.
En Fazla Ölüm Şırnak’ta
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; Şırnak, 68 ölümle en çok ölümün yaşandığı yer olarak kayıtlara geçti. Şırnak’ı 54 ölümle İstanbul, 34 ölümle Diyarbakır, 21 ölümle Mardin ve 19 ölümle İzmir izledi. Veriler, 98 çocuktan 90’ının da Kürt illerinde katledildiğini gösteriyor.
“Anne kucağında öldürüldüler”
Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, ölümlerin birçoğunun yolda yürürken, okul ya da pazara giderken, parkta otururken, yatağında uyurken, anne kucağında yaşandığını kaydetti. Tursun, “Kabahatler Kanuna Muhalefet” eden ya da “dur ihtarına” uymayan çok sayıda kişinin de polis kurşunuyla öldürüldüğüne işaret ederek, “Bu insanların hiçbiri polise şiddet uygulamadı, başkasının canına ve malına tehdit oluşturmadı. Silahlı çatışmaya girmediği halde polisler tarafından öldürüldü” dedi.
Cezasızlık politikası
Cezasızlık politikasının ölümlerin artmasında etkili olduğunu söyleyen Tursun, “Polis akademilerinde özellikle cezasızlıkla sonuçlanan, beraat kararları eğitim olarak sunuluyor. Bu kararları görerek mezun olan bir polis ‘kimi öldürsem de ceza almayacağım’ mantığı ile önüne çıkanı öldürebiliyor. Bu işin bir boyutu. Diğer tarafta ise polislerin öldürdüğü kişiler için kamuoyunda bir refleks yok. 451 kişi polis tarafından öldürülmüş, ama bu durum kamuoyunda kanıksanmış ve olağan sayılıyor” diye konuştu.
“Kamuoyu refleksi yetersiz”
Dünyanın çeşitli ülkelerinde polisin sivilleri katletmesinin olağanüstü hal, bakanların istifası ve genel grevlere yol açtığını dile getiren Tursun, Türkiye’de bu ölümlerin kanıksandığını söyledi. Tursun, “Failler hakkında açılan davalar ya 1-2 yıl hapis cezası ya da bin-2 bin TL sembolik para cezalarıyla kapandı. Benim oğlum Baran’ı katleden polise de 2 yıl ceza verildi. Eğer Baran Tursun, Enes Ata, Resul İlçin gibi katledilenler için büyük bir toplumsal refleks oluşmuş olsaydı, polisler elini kolunu sallayarak, bu kadar insanı katletmemiş olacaktı” şeklinde konuştu.
“İç güvenlik tasarısı ölümleri artırdı”
Meclis’ten 27 Mart 2015’te geçirilen İç Güvenlik Yasası Tasarısı’yla polisin yetkisinin arttırıldığını hatırlatan Tursun, bu tasarı ile cezasızlığın temelini oluşturan öngörü, makul şüphe ve taktir yetkisinin yasalaştığını belirtti. Tursun, şunları söyledi:
“Öngörü; biri eli cebinde yolda yürürse polis bunun cebinde bomba olabilir öngörüsünde bulunarak silah kullanabilir. Bu polisler mahkemeye gittiklerinde de öldürdükleri kişiler için ‘Bizim öngörümüz bu şekildeydi’ diyerek kendilerini savunuyorlar. İşte bütün bunların sonucunda polis ceza almıyor. Tasarının hayata geçirilmesiyle ölümler ve cezasızlık politikası arttı. Yukarıda saydığım soyut kavramlar yasadan çıkartılmalı. Cezasızlık politikası uygulanırsa ölümler azalabilir. Ancak bu kavramlar yasada olduğu sürece yaşam hakkı ihlalleri, bugün 451 ise yarın binleri bulacaktır.”
Öldürme oranlarının Kürt illerinde yüksek olmasına da değinen Tursun, şunları söyledi:
“Öldürülen 451 kişiden 290’ı Kürt illerinde, 161 kişi ise batı illerinde. Bunun içerisinde polisler tarafından öldürülen 98 tane çocuk var. 98 çocuğun 90’ı da Kürt coğrafyasında. Kürt illerinde özellikle oranın bu kadar fazla olmasının nedeni devletin coğrafyaya olan bakış açısıyla alakalıdır. Kürt düşmanlığı ile büyütülen çocuklar, polis oluyor, tayinleri Kürt illerine çıkınca okullarında, büyükleri ve çevrelerinde gördükleri Kürt düşmanlığı refleksi ile insanları öldürüyor, şiddet uyguluyor. Kürt illerinde oranların fazla olmasının temel nedeni henüz çocuklukta aşılanmış Kürt düşmanlığıdır. Bu da bir devlet politikasıdır. Devletin Kürtlere karşı olan politikası sonucu polis öldürme yetkisi de baskıyı da serbest görüyor. Her türlü yasa dışı suçu uygulayabiliyor. Çünkü arkalarında devlet ve koruma mekanizması var.”
/MA/